BÜTÜNÜYLE DOĞRU TEK AÇIKLAMA İSLAM’IN AÇIKLAMASIDIR
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 25 Kasım 2018
Varlığın, varoluşun izahı… Bu konuda eski çağların, ortaçağın, yakınçağın, kara Avrupa’sının, İngiltere’nin, şu veya bu medeniyetin filozofları teoriler, felsefî açıklamalar üretmişlerdir. Bir tek istisnası olmamak üzere bunların hepsi tenkit edilmiş ve çürütülmüştür. Bütünüyle doğru tek felsefî sistem ve teori yoktur.
İdeolojilerin de varoluşla ilgili teorileri vardır. Mesela Marksist-Leninist sistem varoluşu materyalist bir felsefeyle açıklar… Dünyada şimdiye kadar kendisine ideoloji denilebilecek hiçbir sistem tenkitçilerin darbelerinden kurtulamamış, ayakta duramamıştır.
Gerek felsefi sistem ve teori olsun, gerekse ideoloji olsun varlık, varoluş açıklaması çözümsüz kalmıştır.
Varlık nedir… Kâinat nedir… İnsan nedir… Bütün bunlar nereden geliyor… Nereye gidiyor… Bunların gayesi ve hikmeti nedir… Bir bütün olarak insan aklı bu sorulara tatminkâr cevaplar veremiyor.
Varoluşu insan aklının felsefenin ideolojilerin dışında aramak gerekiyor. Yani dinlerde.
İslam’a göre dinler ikiye ayrılıyor:
1.Hak din… 2.Tahrife uğramış hükümden düşmüş dinler…
Varlığın varoluşun kâinatın insanın yüzde yüz doğru açıklaması İslam’dadır. Hangi İslam’da?.. Kur’an’a, Peygamber’in Sünnetine, icmâya uygun olan gerçek İslam’dır.
Bir buçuk milyarlık İslam dünyasının, hem dini çok iyi bilen, hem de çağ kültürüne, felsefî sistemlere vakıf olan büyük düşünürler yetiştirerek insanlığa gerçeği beyan etmesi, öğretmesi gerekir. Çağımızda bu hizmet yapılabiliyor mu? Heyhat!
Bunu yapabilmek için sadece İslam’ı bilmek yetişmez. Batı medeniyetini, felsefeyi, ideolojileri de çok iyi bilmek, onlara tepeden bakabilmek, onları ciddi şekilde eleştirebilmek gerekir.
Müslümanlar insanlık âlemin aydınlatmak ve irşat etmekle yükümlüdür. Bunun için hem İslâm’ı çok iyi bilen, hem de çağ kültürünün şahikalarına yükselmiş süper düşünürler ve aydınlar yetiştirmeleri gerekir.
MEDENÎ toplumlarda tepki, reaksiyon, şikâyet, hakkını arama kültürü vardır. Bizde bu kültür çok güdüktür.
Bir kötülük ve çirkinlik olduğu zaman bunun protesto edilmesi, hem bir haktır, hem de bir vazife.
Kötülükler, haksızlıklar, adaletsizlikler, çirkinlikler karşısında susan fertler ve toplumlar dilsiz şeytan durumuna düşer.
İslam’da mârufu, iyilikleri yaptırmak; münkeri, kötülükleri engellemek farzdır. Müslüman bir toplum bu farzı tâtil ve terk ederse azaba çarpılır.
Küçük bir örnek vermek istiyorum: Şu günlerde İstanbul’da ağaçlar budanıyor. Bazı ağaçlar, budama bahanesiyle katl ediliyor. Zavallıların bizim gibi, bizim anlayacağımız dilleri yok. Milyonlarca vatandaş bu katliam (ağaç soykırımı) karşısında tepkisiz kalıyor. Uyanık bir toplum olsaydık, yeterli sayıda vatandaş, cep telefonları ile katl edilen ağaçların resimlerini çeker ve dijital yolla gönderilen dilekçelerle bu kötülüğü protesto ederdi.
Ülkemizde bin türlü aksaklık var ve biz bunları protesto etmiyoruz, yasal sınırlar içinde tepki göstermiyoruz.
Öyleyse, sürünmeye lâyıkız.
Bir üniversite öğrencisini vazifelendirdim. Budanırken feci şekilde katl edilen 25 ağacın resmini çekecek, bunları, bir şikâyet dilekçesi ile internete vereceğim. İnşaallah bu suretle küçük bir vazife ve hizmet etmiş olacağım. 03.04.2016
Resûlullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) miladî 632 tarihinde Medîne-i Münevverede vefat ederek dünya hayatını terk etmiştir ama kabir ve berzah aleminde bir tür hayatla diridirler.
Peygamber bir postacı idi, dini tebliğ etti gitti, işi bitti demek büyük bir hatâdır.
Efendimiz ruhaniyeti ile başımızdadır.
Kıyamet’e kadar mânen bizimle birlikte olacaktır.
Sünnet-i seniyesine, dindar Müslümanlar uyacaktır.
Onun Nebevî nuru yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Müfessirler, ulema Allahın Kitabı, Kelam-ı Kadim’i olan Kur’an-ı Kerimi, onun hadîslerinin ışığında yorumlayacaktır.
Kıyamete kadar salih mü’minler, onu en güzel örnek ve model (usve) olarak kabul edeceklerdir.
O Fırka-i Nâciyenin imamıdır.
Onun ruhaniyeti Sevad-ı âzam üzerinedir.
Onun Sünnetini ya tamamen yahut kısmen inkar edenler sapıktır, yanlış yoldadır.
Onun kabir ahvali ile ilgili bütün sahih hadisleri haktır, doğrudur.
Bunları inkar eden Mutezile yanlış yoldadır.
Kur’anın doğru tefsiri, onun Sünneti ve sahih hadisleri ile yapılabilir.
Allahın rızasını kazanmak için onun getirdiği Kitab’a ve Sünnetine uymak şarttır.
Sünnetini hafife alanların ayağı kaymıştır.
Bir Müslüman, ancak onun ahlakına, yaşayış tarzına uyarak doğru yolda olur ve kemal bulur.
Resulullahı bırakıp da Tağut’un peşinden giden, tağutî ilkeleri benimseyenler belalarını bulur, Cahim’e giderler.
Onun üzmek, ona eza vermek büyük günah ve suçtur.
Müslüman işlerini (mânen) ona sorarak görmelidir.
Ev mi, alacak, Resullaha sorararak almalıdır. O lüksten, israftan, şatafattan, gösterişten hoşlanmaz.
Otomobil mi alacak, ona sormalıdır. O, ihtiyacın üzerinde binit almandan hoşlanmaz.
Yemek yerken, Resulullahın, doyduktan sonra yiyenleri sevmediğini bilerek ye.
Ey rüşvetçi rezil ve sefil adam!.. Hem La ilahe illâllah, Muhammed ResulAllah diyorsun, hem rüşvet alıyorsun. Bu ne korkunç çelişkidir.
Ehl-i Tevhid, ehl-i Kıble olduğu halde Müslüman kardeşine buğz ve düşmanlık eden kişi, Resullulah senin bu düşmanlığından razı olur mu hiç?
Başlarını örten Müslüman kadınların bazısı niçin Resulullahın uygun gördüğü şer’î tesettüre uymuyor da, erkeklerin bakışlarını ve dikkatlerini çıplak karılardan daha fazla çeken rengarenk rüküş kıyafetlerle arz-ı endam ediyor?
Sadece lâ ilahe ill’Allah demekle kurtulamazsın. Kelime-i Tevhid bir bütündür. İkinci kısmını, Muhammed Resulullahı da kalben iman ve tasdik ederek söyleyeceksin.
Sadece lafta kalmayacak inancını, hayata uygulayacaksın, Muhammedî Müslüman olacaksın.
Makine gibi devamlı gıybet etmeyeceksin.
İsrafa, aşırı tüketime, aşırı konfora ve lükse sapmayacak, kapılmayacaksın.
Zina ve ribadan uzak duracaksın.
Nemrud ve Firavun gibi gururlu ve kibirli olmayacaksın.
Resulullah alemlere rahmet olarak gönderilmiştir, sen de merhametli olacaksın.
Resulullahı kendi nefsinden, yakınlarından, dostlarından, evlad ü iyalinden fazla seveceksin.
Beşerî planda o senin velinimetindir, onun kadr ü kıymetini bileceksin.
Ona salat ü selam getireceksin sık sık, çok çok.
Bunlar, vazifeliler tarafından ona arz edilir, o da onlara cevap verir.
Sakın onun dinini tahrif etmeye, bozmaya, dinde reform yenilik değişim yapmaya yeltenen beyinsizlerin peşine düşme.
Sakın onun mütevatir ve sahih hadislerini hafife alma yahut reddetme.
Onun hadisleri vahy-i gayr-i metluvdür. O, hevasından konuşmaz.
Ebedî mutluluğa nail olmak istiyorsan, ona iman et, onun Kitab’ına ve Sünnetine uy, onu rehber ve mürşid olarak kabul et.
İnkarcılara kulak asma sakın, o zor zamanlarda Ümmeti için, Allah’ın izniyle, şefaat edecektir. Sen bu şefaate çok muhtaçsın.
Salat ve selam olsun ona.
Ruhaniyeti sâyeban olsun üstümüzde. 04.04.2016