Pazar

Yirminci asırda Türkiye’de birtakım inkılâplar, kökten değişiklikler, yenilikler yapılmıştır. Bunların bir listesini vermek istiyorum:

1. 1924’te Hilafet kaldırılmış, Halife yurtdışına gönderilmiştir. Böylece 632’de Hazret-i Ebu Bekir’in Halife olmasıyla başlayan İslâmî riyaset müessesesi son bulmuştur. Son Halife, Abdülmecit bin Abdülaziz Han’ın 101’inci Halife olduğu söyleniyor. Dikkat çekici bir rakam.

2. Şeriata ve fıkha dayanan İslâm hukuku kaldırılmış, yerine Batıdan alınan kanunlar getirilmiştir.

3. Hafta tatili, cumadan pazara çevrilmiştir.

4. Ayasofya, camilikten çıkartılmış müze yapılmıştır.

5. İslâm kadınları tesettürlü idi, kadınlar açılmıştır.

6. Medreselerde din âlimleri, hademe-i hayrat (din ve cami hizmetlileri) yetiştiriliyordu. Medreseler kapatılmıştır.

7. Ülkenin her yerinde binlerce tekke, zaviye, dergâh bulunuyor, buralarda haftanın muayyen zamanlarında zikrullah yapılıyordu. Bunlar da kapatılmış ve yasaklanmıştır.

8. Müslüman Türkler bin yıldan fazla Arap-İslâm-Kur’ân yazısını kullanıyordu. Bu da yasaklanmış, yerine Latin alfabesi kabul edilmiştir.

9. Sosyal, iktisadî, ticarî hayatı loncalar, ahîlik teşkilatı, fütüvvet ahlâkı tanzim ediyordu. Bunlar da kaldırılmıştır.

10. Osmanlı Devleti zamanında bütün Müslümanlar sarık, kavuk, fes kullanıyorlardı, hatta gayr-i müslim Osmanlılar da başlarına fes geçiriyorlardı. Bunlar yasaklanmış ve şapka giyilmesi mecburi hale getirilmiştir.

11. Osmanlılar zamanında hayat, dinî kurallara göre tanzim edilmişti. Bu da kaldırılmış ve sekürlerleşme başlatılmıştır.

12. Toplu taşıt araçlarında, mesela trenlerde, tramvaylarda, vapurlarda kadınlarla erkeklerin yerleri ayrıydı. Bu ayırım kaldırılmıştır.

13. Kızlar için ayrı okullar vardı. Bunlar da kaldırılmış, muhtelit (karma) eğitim tatbik edilmiştir. Hatta kızlarla, erkek öğrenciler arasındaki ülfet ve ünsiyetin tam olması için dershanelerdeki sıralara bile kız erkek karışık yerleştirme yapılmıştır.

14. Osmanlı Devleti zamanında, devlet Müslüman vatandaşların beş vakit namaz kılmasını teşvik ederdi. Sultan 2. Mahmud, bütün valilere irade göndererek, Müslüman halkın beş vakit namazı camilerde cemaatle eda etmesini emretmişti. (Lütfi Tarihi. Belgeleri devlet arşivinde bulunmaktadır…)…..

15. Eskiden sütkardeşlerin birbirleriyle evlenmesi yasaktı, çünkü Şeriat bunu haram kılmıştı. Bu yasak da kaldırılmıştır.

16. Sultan II. Abdühamit, bir irade çıkartarak kadınların sokaklarda peçeli gezmesini emretmişti. Peçe yasaklanmıştır.

17. Tanzimat fermanında, Osmanlı devletinin gerilemesinin ve işlerinin bozulmasının ana sebebi olarak Şeriata uyulmaması gösterilmekteydi. Daha sonra devletin gerilemesinin ana sebebinin Şeriat olduğu tezi ortaya atılmıştır.

18. Osmanlı sisteminde ülkede “milletler” vardı. İslâm milleti… Rum milleti… Ermeni milleti… Yahudi milleti gibi… Millet, din ile eş mânâlı idi, Müslümanlar, “İslâm Ümmetini” meydana getiriyordu. Bunun yerine Avrupaî mânâda millet ve milliyetçilik getirilmiştir, ümmet kavramı kaldırılmıştır.

19. Eskiden İslâm dininde reform, değişiklik, yenilik, ilave veya çıkartma yapılması hoş görülmez ve kabul edilmezdi. Daha sonra bu kavramlar gündeme getirilmiş ve bu yolda çalışmalar yapılmış ve hayli yol alınmıştır.

20. Eski sistemde Hıristiyan tebaanın birtakım hakları ve hukuku vardı. Dinlerini, lisanlarını, kimliklerini, kültürlerini, varlıklarını koruyorlardı.

Yukarıya yirmi madde yazdım. Yanlış anlaşılmasın, tartışmak, lehte veya aleyhte görüş beyan etmek için değil… Yakın tarihimizde, ülkemizde ne kadar önemli değişiklikler olduğunu gözler önüne sermek için.

Türkiye, İslâm dünyasında yukarıda saydığım ilkleri gerçekleştirmiştir. Başka yerlerde bu gibi inkılâplar büyük muhalefetle karşılanmış, hatta Afganistan’da buna benzer değişiklikler yapmak isteyen hükümdar Emanullah Han iktidardan düşürülmüştür.

İran’da Pehlevî hanedanı, bizdekine benzer yenilikler, inkılâplar, değişiklikler yapmış, daha sonra Humeyni rejimi bunları ortadan kaldırmıştır.

Mısır, bunlara benzer yenilikler konusunda yüzde yüz başarılı olamamakla birlikte Türkiye’yi takip etmiştir.

Fas’taki Krallık rejimi de, yenilikler, inkılâplar, değişiklikler sergilemektedir. Yeni Kral’ın eşi, tamamen Avrupaî ve açık bir hanımdır. Halbuki bundan önceki Fas Sultanlarının haremleri kapalı idi.

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI BAŞLADI MI?

OKUYUCULARIMDAN biri, “Üçüncü Dünya Savaşından bahsedip duruyorsun, bu savaş ne zaman başlayacak?” diye sordu. Cevabım:

– Aslında Üçüncü Dünya Savaşı başlamıştır bile. Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de cereyan eden savaşlar büyük savaşın öncü çatışmalarıdır.

İkinci Dünya Savaşında da böyle olmuştu. 1939 sonbaharında Almanya, Polonya’ya saldırmıştı. Bunun üzerine Fransa ve İngiltere, Almanya’ya savaş ilan etmişlerdi. Savaş ilan edilmişti ama Fransa ile Almanya sekiz ay boyunca çatışmamışlardı. Hitler rejimi, İngiltere ve Fransa ile çatışmayı istemiyordu, dolaylı yollardan barış yapmak istemiş başarılı olamamıştı. Bunun üzerine 1940 yılında Fransa’ya taarruz etmiş ve iki hafta içinde Fransa’nın ordusunu, devletini çökertmişti.

Yıllardan beri yazıp dururum: Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu barut fıçısı gibidir. Bunlar bir kıvılcımla patlayabilirler. Nitekim 1914’de Avusturya-Macaristan veliahdının Saray Bosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi, Birinci Dünya Savaşının başlamasına sebebiyet vermişti.

Afganistan’da ve Irak’ta durum her geçen gün kötüleşiyor. Filistin, Araplar ve Müslümanlar için cehennem haline gelmiştir.

Armageddon savaşının patlak vereceği konusunda Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar ittifak halindedir. İhtilaf, savaşı hangi tarafın kazanacağı konusundadır. Evangelistler, bu savaşı Yahudilerin ve Hıristiyanların kazanacağına, Hazret-i İsa yeryüzüne tekrar inince Yahudilerin toptan Hıristiyan olacağına inanıyorlar. Müslümanların inançları ve görüşleri ise şöyle: Hazret-i Mehdi zuhur edecek, Armageddon savaşını Müslümanlar kazanacak, bilahare Hazret-i İsa nüzul edecek, Müslümanlarla beraber olacak ve insanlık gerçekleri görüp anlayarak İslâm’ı kabul edecek. Savaş esnasında büyük miktarda insan can verecek, dehşetli tahribat olacak.

Üçüncü Dünya Savaşı başlamış bile… Lakin birtakım İslâmcıların umurlarında bile değil. Bir ellerinde cımbız, bir ellerinde ayna, umurlarında mı dünya!

Onlar akıllarını yitirmişler, onların gözleri bakıyor ama görmüyor, kulakları var duymuyorlar, kalpleri nasırlaşmış, mühürlenmiş. Çılgın gibi, kudurmuş gibi para peşinde, haram rantlar peşinde, yağlı kemikler peşinde koşuyorlar. Dünyayı altüst edecek ahir zaman âlametleri belirmiş; onlar hâlâ ihalelere fesat karıştırmakla, yolsuzluk yapmakla, rant apartmakla meşguller. Böyleleri uyanır mı? Uyanırsa ne zaman uyanır?.. Öldüklerinde uyanırlar… 08 Ağustos 2005