Bazı önemli kişiler yıllardan beri şöyle beyanlarda bulunup durdular: Türkiye kalkınıyor… Ülke iyi yoldadır… Mutlu ve pembe ufuklara doğru gidiyoruz… Endişeye mahal yoktur…

Nihayet şu günlere geldik, 2000 yılına bir yıl ile birkaç gün kaldı ve bazı ağızlar hâlâ bu teraneleri tekrarlayıp duruyor. Endişeye mahal yokmuş, ülkenin durumu iyiymiş. Yahu bu adamlar deli midir? Kimi kandırdıklarını sanıyorlar?

Ülke çok ciddî, çok vahim, çok tehlikeli krizler içindedir. Çivisi çıkmadık, bozulup dejenere olmadık temel müessese kalmamıştır. Ortada endişe verici bir manzara vardır. Vatan, millet, devlet büyük tehlikededir. Hangi kesime mensup olurlarsa olsunlar bütün aydınların, seçkinlerin, idareci tabakanın, politikacıların harekete geçmesi, sorumluluklarını idrak etmesi, bir araya gelmesi, çareler ve çözümler araştırması gerekir.

Önce ASALA Ermeni terör hareketi çıktı, sonra 1984’te oradan kaybolup yerini PKK’ya bıraktı. Ondört sene içinde durum vahimleşe vahimleşe bugünkü hale geldi. “Biz isteseydik Apo’yu yok ederdik…” Bazı işkembe-i kübradan konuşanlar böyle diyorlar. Sorarız: Böyle bir gücünüz, imkânınız vardı da niçin temizlemediniz? Türkiye içinde bir sürü esrarlı cinayet işlemesini, işinize gelmeyen birtakım gazetecileri, profesörleri, iş adamlarını temizlemesini biliyordunuz da, onu niçin temizlemediniz?

Doğu ve güneydoğudaki terör hareketi bazı egemen güçlerin, çetelerin, mafyaların işine gelmiştir. Bu sayede hayli uyuşturucu, silâh ticareti yapılmış, on küsur yıl içinde milyarlarca dolarlık kara ve haram para vurulmuştur.

Türkiye o hale gelmiştir ki, artık hergün alenen hukukun, demokrasinin, adaletin, temel insan hak ve hürriyetlerinin defalarca ırzına geçilmektedir. A’dan Z’ye kadar her şey iyice bozulmuş, laçkalaşmıştır. Ankara piyasasına tefecilik yoluyla 200 trilyonluk borç veren fâizci öldürülmekte, adam can çekişirken bazı kimseler bürosuna baskın yapıp kasasını, evrakını, borçluların ve borçların yazılı olduğu defterleri alıp götürmektedir.

Jandarma kumandanı Eşref Bitlis’i, uçağına sabotaj yapıp havada infilak ettirerek kimler katletti?

Gazeteci Uğur Mumcu, bazılarının foyasını çıkartacak korkunç bir ifşaata hazırlanıyordu. Onu da otomobiliyle havaya uçurdular. Sonra cenaze töreninde riyâkârâne beyanlar, timsah gözyaşları…

Demokrasiden ve laiklikten bahseden bazı kodamanlar, bu iki şeye en büyük hiyaneti yapıyor. Demokrasinin de, laikliğin de içine tükürdüler.

Türkiye gerçekten vahim bir buhran içindedir. Böyle bir durumda üzerine düşeni yapan kaç sorumlu var? Kaç politikacı, kaç milletvekili vazifesini hakkıyla yerine getiriyor? Birkaç namuslu istisna dışında herkes kendi küçük menfaatlerinin, sefil hesapların peşinde.

Balkan harbinden önce de Türkiye böyle karışıklık, toz duman, fitne fesat, nifak şikak, ihtiras, tezebzüb içindeydi. Sonra ne oldu? Koskoca Rumeli-i Şâhane’yi kaybettik. Bulgar orduları Çatalca’ya kadar dayandı.

Ülkemin, milletimin, devletimin durumu beni derin endişelere, kaygılara, kederlere garkediyor. Cenab-ı Hak encamımızı hayreyleye.

Para

Eski müteveffa Fransa cumhurbaşkanı François Mitterand, para hakkında şöyle demiş: “Bende paraya karşı bir güvensizlik var. Evet ona ihtiyacımız olduğu doğrudur ve zâhitlikten dolayı herkesi parasız yaşamaya teşvik etmek riyâkârlık olur. Lakin para kirletir, çürütür… Netice itibarıyla, para yığmak, para sahibi olmanın artıp duran zevki benim nazarımda çok korkutucu ve dolayısıyla çok hor gördüğüm bir şeydir.” (Mitterand en Toutes Lettres, par Edith Boccara, Belfond yayınevi).

1981’den 1995’e kadar cumhurbaşkanlığı yapan Mitterand, aynı zamanda bir fikir ve kültür adamıydı. Ben sosyalizme karşıyım, fakat bu zatın Paris’te yaptırdığı “Bibliothèque de France”ı takdir etmemek ve alkışlamamak mümkün müdür?

Batı dünyasındaki nice devlet adamı ve devlet başkanı yüksek kültür, hikmet, dirayet, vicdan sahibi olmak konusunda bizim için birer örnek ve model teşkil etmelidir.

Bir devlet için en büyük bela başkanların, idarecilerin, yüksek makam sahiplerinin paraya olan zaaflarıdır. Bazı Latin Amerika, Asya, Afrika diktatörlerinin ne korkunç servetler elde ettikleri, ülkeleri ve halkları sefalet ve anarşi içinde kıvranırken onların bu paraları dış ülkelerde emniyete aldıkları gazete ve televizyon haber ve yorumlarında açıklanan acı gerçeklerdendir.

Nice diktatör, başkanlık makamına beş parasız, çulsuz gelmiş ve iktidarı esnasında Karun kadar zengin olmuştur. Bir hukuk devletinde, bir demokraside böyle bir şeyin olması mümkün müdür?

Para Müslüman başkanlar için de büyük bir tehlikedir. Peygamberler ve veliler para konusunda insanları uyarıyor. Birtakım sahte önderler ise, ha babam para topluyor, para biriktiriyor.

Kimse saptırmaya kalkmasın, ben Müslümanlar para sahibi olmasın, sermaye biriktirmesin, para kazanmasın demiyorum. Lakin din ile parayı, din hizmeti ile para yığmayı beraber götürmeye kimse kalkışmasın. Çünkü bunun sonu rezilliktir, kepazeliktir, zillettir.

Helâlinden ticaret, üretim, hizmet yapıp da zengin olan kimselere bir şey dediğim yoktur. Dini âlet ederek, Müslümanları aldatarak, mukaddesat sömürüsü ve bezirgânlığı yaparak büyük paralar elde edenleredir tenkitlerim.

Nasıl ateş ile barut bir yerde durmazsa, din hizmeti ile din sömürüsü de bir yerde bulunmaz. Din sömürüsünün din hizmeti gibi gösterildiği yerde Müslümanların başı belâlardan, felâketlerden, zilletlerden, zebunluklardan kurtulmaz.

Uyarı

Zaman zaman yazıyorum, şimdi yine tekrarlıyorum. Müslümanlar! Dikkatli ve uyanık olunuz. Din düşmanları aramıza bir sürü casus, ajan, eleman sokmuştur. Bir cemaate iki yüz adet böyle kişinin girdiği söyleniyor. Bazı islâmî medya organları şu anda solcuların kontrolu altındadır.

Birtakım beceriksiz cemaatler ve onların başındaki baronlar İslâm düşmanları ile açıkça işbirliği yapıyor.

Müslümanlar bölünmek, birbirine düşürülmek, pasifize edilmek, şaşırtılmak, oyalanmak, afyonlanmak, aldatılmak, yanlış yollara sevk edilmek; paraları, imkânları, güçleri bataklıklarda ziyan edilmek durumuyla karşı karşıyadır.

Türkiye elden gidiyor, Türkiye’de Müslümanlar kıskıvrak bağlanıyor, bazıları ise İslâm adına Tannu Tuva cumhuriyetinde market kuruyor. Müslümanlardan din, iman, Kur’an adına toplanan hizmet, zekat, fitre, kurban, yardım paraları verimsiz sahalara yatırılıyor. 17 Aralık 1998 Perşembe