Büyük İş Adamlığı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Pazartesi
Sanayici ve iş adamı Yıldırım Nevzat bey 1995’te İzmir’de en fazla vergi ödeyenler listesinde dördüncü imiş, tekstil sahasında çalışıyormuş. Devlet kendisine altın madalya vermiş. Ertesi yıl kriz fırtınasına yakalanmış, iflas etmiş.
Nevzat bey ümidini ve azmini yitirmemiş, Etiyopya’da yeni tesisler kurmuş. Şu anda Addis Ababa’da üç bin ikiyüz kişi çalıştıran bir fabrikası varmış. Üretiminin bir kısmını Amerika’ya ihraç ediyormuş. İşçileri memnunmuş, onlara ayda 25-30 dolar maaş ödüyormuş, öğle yemeği de veriyormuş…
Bu bilgileri 28 Nisan 2002 tarihli Radikal gazetesinde okudum.
Etiyopya neresi, Türkiye neresi demesin kimse. İşte Türk iş adamları oralara kadar gidiyor, fabrikalar kuruyor, binlerce işçi çalıştırıyor, başarılı oluyor.
Son yıllarda sanayi sahasında Türkiye’den bir kaçış var. Nice fabrika ve atölye söküldü; makinaları Bulgaristan’a, Romanya’ya taşındı.
Bizdeki işsizliğin, yarı işsizliğin boyutları sanılandan çok daha büyüktür.
Türk sanayiinin bugün içinde bulunduğu durum sadece iktisatçı gözüyle anlaşılamaz, anlatılamaz. Sosyologların, antropologların, kültür uzmanlarının ilmî araştırmalar yapması gereken bir konudur bu.
İş hayatının, sanayiin, ticaretin de ahlâkî kuralları vardır. Osmanlı devleti zamanında loncalar, ahîlik teşkilatı, fütüvvet ahlâkı vardı. İslâm dini, hayat faaliyetleri için de kutsal kurallar koymuştur.
Batı kapitalizminde Protestan püritenliğinin büyük rolü ve ağırlığı olmuştur.
Sermayesi olan biri sanayi tesisleri kuracak. İyi para kazanmaya başlayacak. Bu kazancını deli dana gibi harcayacak. Korular içinde milyonlarca dolara köşk alacak, yine milyonla dolar verip yazlık alacak, limuzin arabaları alacak, yat alacak, çılgınlar gibi lüks ve israf içinde yaşamaya başlayacak; gösteriş, caka, böbürlenme, seks, her türlü halt… Böyle iş adamlığı, böyle sanayicilik, böyle ticaret olmaz.
İş adamlarının ahlâklı, faziletli, vatansever olmaları gerekir.
1908’den bu yana ülkemizde ahlâk, millî kimlik, toplumu ayakta tutan değerler büyük darbelere mâruz kalmıştır.
Halk yığınlarını sekülerleştirmişlerdir ama yıktıkları değerlerin yerine bir şey koyamamışlardır.
Para sermayedir, bir vasıtadır. Bizde şu anda para toplumun en büyük değeri ve amacı haline gelmiştir. Parayı en büyük değer haline getiren, putlaştıran bir toplum sarsılır, bin türlü hastalığa yakalanır.
Peygamberimiz (Salat ve selam olsun O’na) “insanların hayırlısı, insanlara yararlı olandır” buyuruyor. İş adamının iyi ve faziletlisi, ülkesine, halkına, insanlığa yararlı olanıdır. Ticaretin asıl gayesi daha çok kazanmak, en fazla kazanmak değildir. Büyük tacirlerin, büyük iş adamlarının, büyük sanayicilerin idealleri olmalıdır, eserleri olmalıdır.
Büyük fabrikalar, büyük firmalar, büyük holdingler çeşitli hayır kurumları, kültür müesseseleri tesis etmelidir.
Şimdi bizde bazı dev firmalar futbol ve basketbol sahasında yarışıyor. Bazı firmalar basketbol takımları için yılda trilyonlar harcıyor. Bu faaliyetler yeterli değildir. İlim, kültür, araştırma, sanat konusunda da faaliyet yapılmalı, eser verilmeli, müessese kurulmalıdır.
Koç firması iki müze (Sadberk Hanım ve Sütlüce’deki Sanayi Müzesi) ve bir üniversite kurmuştur. Yapı Kredi Bankası kitap yayınlamaktadır. Sabancı, üniversite açmıştır.
Bu gibi sahalarda en çok dindar sanayicilerin ve iş adamlarının çalışması, eser vermesi, müessese kurması gerekir.
Eski lonca teşkilatımız tarihe karışmıştır ama ahîlik ve fütüvvet ahlâkını yaşatmalıyız. Ahlâkın ve faziletin kontrolunda olmayan bir sanayi ve ticaret canavarlaşır, ülkesine ve halkına zarar verir.
Kötü yönetim ve şartlar yüzünden ülkemiz borç batağına batmış, derin ve vahim bir kriz içine düşmüştür. Bir kısım iş adamlarının ahlâkı bozuk olduğu gibi çalışanların da ahlâkı bozulmuştur. Politika ağaları türediği gibi sanayi ağaları, sendika ağaları da türemiştir ve bunlar ülkeyi kasıp kavurmaktadır.
İyi, ahlâklı, örnek, idealist, vatansever bir fabrikatör öğle yemeğini fabrikada işçileriyle birlikte yemelidir. Aşırı tüketen, gösterişe yönelik çılgınca bir israftan, saçıp savurmaktan uzak durmalıdır.
Ne oldum delisi adamlar ülkelerine yararlı olmazlar, zararlı olurlar.
İyi, vatansever, ahlâklı, faziletli bir iş adamı naylon fatura pisliğine girmez, hayalî ihracat yapmaz, herhangi bir hortumlama işine bulaşmaz.
1985’te merhum Özal, yanında hayli Türk İş adamı olduğu halde bir Uzakdoğu seyahati yapmıştı. O kafiledeki bazı kendini bilmez türediler Singapur’da ve başka yerlerde bir sürü halt yemişler, yüz kızartıcı terbiyesizlikler ve ahlâksızlıklar yapmışlardı. Emin Çölaşan bir yazısında bunları anlatmıştır. Türkiye’nin batmasında türedi, ahlâksız, faziletsiz, idealsiz, vasıfsız bu gibi haşaratın büyük katkısı olmuştur.
Bizde son yıllarda bir yat hevesi ve modası çıktı. Eline para geçiren, milyonlarca dolar ödeyerek bir yat alıyor, buna binerek aklınca sefa sürüyor. Bir yata ödenen para ile ne hizmetler yapılmaz, ne tesisler kurulmaz ki. Limuzin otomobil hastalığı da büyük dertlerimizdendir. Recaizade Ekrem Beyin “Araba Sevdası” adlı bir romanı vardır. Bizde şimdi lüks otomobil sevdası uğrunda bu ülkenin, bu halkın milyarlarca doları boşa harcanmaktadır. Lüks, pahalı, gösterişli bir otomobil bir adama hiçbir fazilet kazandırmaz. Fazilet ülkesine, halkına, insanlığa, gerçeğe yararlı olmakla, hizmet etmekle, ilim ve irfan sahibi olmakla kazanılır.
Türkiye fütüvvet ahlâkına sahip faziletli, vatansever iş adamları ve sanayicilerle kurtulur ve yükselir; ahlâksız ve faziletsiz iş adamlarıyla da batar. Manzara ortadadır.
Tarihe bakınız: Hiçbir ülke eşkiyalıkla, ahlâksızlıkla, faziletsizlikle, israfla, gösterişe ve kibre yönelik aşırı tüketimle kalkınmamıştır. Toplumları, milletleri, ülkeleri ayakta tutan para ve zenginlik değil; ilim, irfan, ahlâk, fazilet gibi yüksek değerlerdir.
Bu memleket hiçbir siyaset türedisinin, hiçbir sanayi türedisinin mandırası veya çiftliği değildir.
Yüz milyonlarca haram servetine yeni yüz milyon dolarlar eklemek için banka soyanlar, kendi devletlerinin ve belediyelerinin bütçelerini hortumlayanlar katmerli vatan ve halk hainleridir. Rüşvet alan, rüşvet veren, ihalelerden yüzde on komisyon alan, hileli ihalelerle bire yapılacak işi ikiye yaptıran, devlet ve millet parasını israf eden, zimmetine geçiren, kara para sahibi olan, ahlâk ve fazilet kurallarına ters düşen işler yapan kimseler mel’undur, namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır. 30 Nisan 2002