Çağdaş Bayan Türkân Saylan Ne Acayip Şeyler Demiş
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Pazartesi
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkân Saylan bakın neler demiş? (Birincisi) Gençlik korosunu yöneten şefin isminin “Muhammed” olmasından yakınmış. Bunda bir “ironi” görmüş… Sayın Bayan Saylan isimleri Musa veya İsa olanlara da acaba bu derece kızıyor mu? (İkincisi) Çocukların namaz kılmasını değil, bale yapmasını istemiş… (Üçüncüsü) “Biz Türkler hep akın etmişiz, başkalarının yaptıklarını yakıp yıkmışız. Şimdi kendi yaptıklarımızı yıkıyoruz…” (ZAMAN, 12 Nisan 2007)
Saylan’a sormak lazım: ABDve müttefikleri Irak’ta ne yapıyor? Irak müzeleri işgalciler tarafından nasıl soyulmuş, yağma edilmiştir? 1945’te ABD ve İngiliz uçak filoları Almanya’nın Dresden şehrini korkunç bir şekilde bombalamışlar ve bir gecede 250 bin sivil öldürmüşlerdir. Almanya 1945 Mayısının başında teslim olduktan sonra ABD, esir aldığı Alman askerlerinin bir buçuk milyonunu aç ve susuz bırakarak, barınak vermeyerek, hastaları ve yaralıları tedavi ettirmeyerek öldürmüştür… İşte Saylan’ın hayran olduğu Batı’nın yakıp yıkmalarından, asıp kesmelerinden, toplu öldürmelerinden birkaç örnek verdim. Biz Türklerin tarihinde Amerika yerlilerinin soykırımı gibi korkunç sahneler var mıdır? Bugünkü yakıp yıkmalara gelince: Bunlar İslâm’ın ve Müslümanların eseri değildir. Toplum kendi kimliğine yabancılaştırılmış, son derece kötü eğitilmiş, insanlardaki yakıp yıkma temâyülünü frenleyecek bütün kurumlar yıkılmış ve sonunda ortaya bugünkü manzara çıkmıştır. Bayan Saylan okul çocuklarının sıralar üzerinde namaz kılmalarına kızıyor ve namaz yerine bale yapsınlar diyor. Soruyorum: Okullardaki cinayetler, uyuşturucular, serserilikler namaz kılanların işi midir, yoksa baleci ve balicilerin işi mi? Türkân Saylan “İnancın, insanların iç dünyasında saklı olmasını istiyoruz…” demiş. Bilsin ki, İslâm dini sadece inanç hükümlerinden ibaret değildir. Dinin aksiyon hükümleri de vardır. Hem inanç, hem de aksiyon hüküm ve bilgilerini açıklamak suç değildir, ayıp değildir. Ateist, Bolşevik, Evrimci, Materyalist, Pozitivist, Rasyonalist inançlarını serbestçe açıklayabilecek, kendi ideolojisine veya bâtıl dinine göre aksiyon yapacak da, Müslüman niçin yapmayacakmış? “İnançları içlerinde saklı kalsın” demek bir tür ayrımcılık değil midir?
Sayın Saylan’ın Muhammed isminden gocunmasına gelince. Müslümanlar Musa ismini de çocuklarına veriyor. Bu isme ne diyor?
Doğrusu, Bayan Türkân Saylan hiç de tutarlı, ipe sapa gelir, mâkul; düşünceler, görüşler, tenkitler sergilememiş.
Sultanahmet sahilinde demiryolu kenarındaki 1500 yıllık Küçükayasofya Camii (Bir Bizans kilisesinden camiye çevrilmiştir) uzun yıllar süren bir tâmir geçirdi. Binanın temelleri sağlamlaştırıldı, kubbesi, içi dışı onarıldı, tertemiz oldu. Bu tâmir veya restorasyon, usulüne göre yapıldı mı? Uzman olmadığım için bu konuda bir hüküm veremem. Yerli ve yabancı uzmanlar gelsinler, baksınlar ve rapor versinler… Tâmire başlandığında caminin zemininde kadim (eski) Bizans mezarları ve onların içinde kemikler bulunmuştu. Bunlar ne oldu bilmiyorum. Biz Müslümanlar ehl-i zimmetin kabirlerine, kabristanlarına dokunmamakla, onları korumakla mükellefiz. Arzu edenler, muteber ve güvenilir fıkıh kitaplarına müracaat ederek Şeriatın bu konudaki hükümlerini öğrenebilirler. Yakın tarihimizde bu ülkede binlerce tarihî İslâm kabristanı tahrip edilmiş, bunların bir kısmı kapanın elinde kalmıştır. Müslüman kabristanlarının ve kabirlerinin tahrip edildiği bir yerde, Ehl-i Kitabın kabirlerine, kabristanlarına, ölülerinin kemiklerine saygı gösterilir mi?
Vaktinizin müsait olduğu bir zamanda otomobilinize binin ve Küçükayasofya Camii’ne gidin. Bu camide cuma namazları uzatılmaz. İmam Mahmut Hoca aynı zamanda başarılı bir ebru sanatkârıdır, Kültür Bakanlığı’ndan ödül kazanmıştır. Caminin karşısındaki medresede faydalı hizmetler yapan Yesevî Vakfı faaliyet gösteriyor. Medrese hücrelerinde çeşitli İslâm-Türk sanatları atölyeleri var. Çayhanesinde çay kahve de içebilirsiniz.
Küçükayasofya Camii civarında geleneksel sanatlarımızla ilgili dükkanlar bulunuyor. Dostumuz Hattat Fuat Beyin yazıhanesi ve atölyesi… Diğer hat evleri… Tezhipçiler, klasik Osmanlı cildi yapan bir atölye; Ömer Beyin üç katlı hat, gravür, minyatür ve çerçeve evi…
Lütfen vakit ayırınız ve bu gibi mekânları geziniz. Sadece iş, piknik, eğlenme ve dinlenme gidip gelmeleriyle iş bitmez. Biraz da kültür ve sanat gezintileri yapılmalıdır. Yabancı turistler bile buraları merak ve ilgi ile gezip ilgileniyor.
Kasımpaşa’daki Piyale Paşa Camii avlusunun bir kısmını işgal eden Kur’ân kursu binası geçtiğimiz haftalarda gürültülü, nümâyişli, üzüntülü bir şekilde yıkıldı. Böyle hâdiseli bir yıkıma ne lüzum vardı? Gaye tarihî bir anıt-binanın etrafını açmaksa, daha önceden Kur’ân kursu için bir yer bulunur, yeni bir bina yaptırılır, öğrenciler oraya nakl edilir ve kurs ondan sonra yerle bir edilirdi. Bu niçin yapılmamıştır da bir kısım Müslümanları çok üzen bir yıkım tarzına başvurulmuştur?
Sanırım bu işte birtakım siyasî duygular, hattâ kinler rol oynamıştır. Bir cemaat bundan önceki seçimlerde bir siyasî partiyi desteklememiş, başka bir partiyi desteklemiş… Onlar böyle yapmamış olsalardı, bunlar da böyle yapmayacaklardı. Siz bizi desteklemezseniz biz de işte sizin damınızı başınıza işte böyle indiririz…
Vah vah!.. Bu ne biçim demokrasi… 17 Nisan 2007