Cami Hizmetleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Pazar
Cuma namazı için bir camiye gitmiştim. Hatip efendi irticalen bir çevre hutbesi okudu. Sözün bir yerinde:
dedi.
1950 ile 60 arasında Demokrat Parti iktidarı sırasında Diyanet İşleri Başkanı Eyüb Sabri Hayırlıoğlu isminde bir hoca idi. Onu bu mevkiye Celal Bayar getirmişti. İlim ve aksiyon bakımından güçlü bir hoca değildi… Hayırlıoğlu efendi, cuma namazlarına
civarında mahalle arasındaki eski bir camiye giderdi. Niçin? Bizzat kendisi söylemiştir:
Son cuma küçük bir camiye gittim. Cuma namazını kıldım, ardından zuhr-i âhir namazı… Evime dönerken, civardaki çok büyük bir camide dışarıya verilen hoparlörlerden henüz kamet getiriliyordu.
camilere kesinlikle gitmiyorum…
Bu konuda din ne diyor?
Geçenlerde büyük bir caminin civarındaydım, ezan okunmaya başlandı. Kaç dakika sürdü? Tam on dakika!..
Herşeyin bir usulü, kuralı, kaidesi vardır.
İstanbul’da
çekiliyormuş. Köy camilerinden imam nakl ediliyormuş…
Sonra birtakım şer güçleri Süleymancı İmam-Hatipli ikiliği ve çekişmesi çıkarttılar ve Diyanet’teki bütün Süleymancıları tasfiye ettiler. Netice ne oldu?
Camiye, namaza, cemaate yapılan kötülüklerden biri de, 1960’lı yıllarda Yüksek İslâm Enstitüsü talebelerinin din görevlisi yapılmasıdır. Bir yandan okula gidiyorlar, bir yandan imamlık yapıyorlar. Ağırlığı öğrenciliğe veriyorlar. İmamlık bir nevi atlama taşı oluyor, maaşı burs gibi alıyorlar, caminin civarındaki cemaatle diyalog kurmuyorlar…
Cami imamlığı, cuma hatipliği kadr ü kıymeti çok büyük bir hizmettir. Biz Müslümanlar bu konuda dinsizlerin tuzağına düştük ve imamlığın kalitesini düşürdük.
Şu anda ülkemizde 75 bin cami bulunuyor. Bunun en az beş bininde doktora yapmış, üç yabancı dil bilen, kitap yazan, geleneksel İslâmî sanatlardan biriyle meşgul olup eser veren, sergi açan, çevredeki aydın kişilerle çok kaliteli, çok üst seviyede sohbet edebilen, çoğu aruz bilen, ebced hesabıyla tarih düşürebilen, bazısı İngilizce kitap yazıp yabancı ülkelerde bastırabilen imamlar bulunması gerekir.
Otuz yıl kadar önce bir müezzin efendi ziyaretime geldi, sizden bir ricam var, dedi. Buyurunuz dedim. İsteği şuydu:
Tabiî ki, bu teklifi ve isteği kabul etmedim. Hayırlı bir iş olsaydı memnuniyetle yapardım,
dedim. Muhatabım çok kızdı, benimle münakaşa etti ve ondan sonra da konuşmadı!
Hanefi fıkhında kamet okunurken,
imam iftitah tekbirini alır. Şimdiki imamların çoğu buna dikkat etmiyor. Kamet bitiyor, saniyeler geçiyor ve hâlâ tekbir alınmıyor.
, onu tebrik ediyorum. Beş altı yıl önce Edirne’ye gitmiştim,
Namazda erkeklerin başlarının örtülü olması bir edeb ve sünnettir. Buna da riayet eden kalmadı. Bir imam efendi çıksa da,
dese…
Bendeniz uğraşsam, istidatlı ve faziletli bir genç bulsam, onu iyi ve vasıflı bir imam olarak yetişmesini sağlasam, Mısır’da veya Şam’da şer’i bilgilerini güçlettirsem.
İslâmî sanatlardan birinde uzmanlık kazandırsam. Tasavvuf ve fütüvvet ahlakına sahip olması için ne yapılması gerekiyorsa onları yerine getirsem.
Bu zatı bir camiye imam olarak tayin ettirebilir miyiz? Hiç sanmıyorum… Bu kadar da bilgili ve hünerli imam olur mu derler…
CHP başkanı Baykal bu söze o kadar sevinmiş ki, Başkanın ziyaretine gitmiş, boynuna sarılmış… A Başkanım, sadece Atatürk’le iş bitmez. Zevce-i Muhteremesi Latife Hanımı da anlattırıverin. Camilerde tesettür seminerleri yapılsın, Latife’nin tepeden tırnağa örtülü büyük fotoğrafları teşhir edilsin. Öylesine koyu bir tesettür ki, gerekmediği halde elleri bile eldivenli… Şaka bir tarafa
Bendenizin beş vakit namaza, cemaate ne kadar önem verdiğimi muhterem okuyucularım bilir. Bu konudaki yazılarım bir araya getirilse bir kitap meydana gelir. Sırası geldi, şu hususu söylemek istiyorum:
Camide ilk safta onbeş kişi var. Hoparlörler sonuna kadar açılmış; sabit mikrofondan başka imam efendi yakasına seyyar bir mikrofon daha takmış. Elbette oraya gitmek istemem. Benim dinim oyuncak değil ki…
İstanbul’daki büyük camilerden birinin önüne İngilizce, Fransızca, Almanca
birkaç cümle yazmışlar. Hepsinde de gramer ve imla yanlışları var, rekaket var. Üstelik yazılar da estetik değil… Yine nice büyük caminin kapılarında kovalar, saplı süpürgeler, paspaslar görülüyor…
Geçenlerde bir iş ve ticaret semtinde,
21 Ağustos 2006