Camiler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Çarşamba
Onbeş yıl kadar önceydi. Ziyaretime hademe-i hayrattan (cami görevlisi) bir zat gelmiş, hayırlı bir hususta yardım ve tavassutumu istemişti, “Hayırlı iş nedir?” diye sorduğumda “Bizim camiye modern ve çok konforlu bir hela yaptırıyoruz. Paraya ihtiyacımız var. Sizin geniş bir çevreniz bulunmaktadır. Beraber çıkalım, civardaki esnafı ve iş adamlarını dolaşıp para isteyelim…” demişti. Bu teklifi reddetmiştim, bu yüzden aramızda tatsız bir tartışma olmuştu.
Camilerle ilgili hayırlı hizmetler nedir? Aklımın erdiği kadar hatırıma gelen bazılarını sayayım:
(1) Cami görevlilerinin (imam, müezzin) dinî kültür, genel kültür, sanat bakımından tekamülü, yükselmesi için bazı masraflar yapılabilir. Mesela hocaların, âlet ilimlerinde ve ‘ali ilimlerde ilerlemeleri, geleneksel İslâm sanatlarından birini öğrenip eser vermeleri, şehir medeniyeti ve görgüsü edinmeleri için kurs, hoca, ders malzemesi parası temin edilir.
(2) Camideki eski levhalar, sanat eserleri çalınmış, yok edilmiştir. Bunların yerine, sanat ve estetik boyutu olan yeni hüsn-i hat levhaları konulması için para toplanır, masraf yapılır. Mesela, icazetli bir hattata güzel bir hilye levhası yazdırılır, bir tezhipçiye süslemesi yaptırılır, kaliteli bir çerçeve içine konulur ve duvara asılır.
(3) Cemaati bilgilendirmek, şuurlandırmak için; siyasetle, İslâmcılıkla, radikallikle ilgisi olmayan dinî bilgiler ihtiva eden küçük broşürler hazırlanıp çıkartılabilir. (Derin devlet ve ona mahkum Diyanet böyle broşürlerin camilerde dağıtılmasına taraftar değildir ama bunları hazırlamak, yayınlamak ve dağıtmak büsbütün imkânsız da değildir. Bir çaresi bulunur.)
(4) Cami çevresindeki fakir, düşkün, muhtaç, hasta, çaresiz Müslümanlar araştırılır; onlar için zekât, sadaka, yardım toplanır. Bu gibi vatandaşlar ziyaret edilir, kendilerine maddî ve mânevî destek verilir.
(5) Cami cemaatini arttırmak için çareler, çözümler aranır, bulunur; bu konuda propaganda broşürleri çıkartılır.
Böyle dini, hayırlı, sosyal, kültürel konularda çalışmak, gayret etmek, cehd sarfetmek her Müslümanın üzerine vazife ve borçtur. Kimi para verir, kimi koşturur bilfiil çalışır, kimi plan ve programını yapar. Benim üzerime hangi vazife düşerse memnuniyetle, zevk ve haz alarak, mutluluk duyarak elbette yaparım.
Ancaaaaak:
(1) Milyonlarca dolarım olsa ve bunları hayır için sarfetmeye niyetim olsa cami helası için yine de bir kuruş vermem.
(2) Cami hoparlörleri için para vermem.
(3) Cami kaloriferi için para vermem.
(4) Cami klima cihazları için zırnık vermem.
(5) Camilere serilen zevksiz, sanatsız, estetiksiz, değersiz makina dokuması yaygılar için beş kuruş bile vermem.
(6) Meşrutalar için yardım yapmam.
Müslüman kesim (istisnâları tenzih ederek yazıyorum) bir şifahî toplum haline gelmiştir. O eski yüksek İslâm kültürü ve medeniyeti yitirilmiş; bedevî, marjinal, gecekondu, varoş kültürü bataklığına ve çukuruna düşülmüştür.
Cami beton bir binadan, kubbeden, minareden ibaret bir bina, maddî bir mekân ve yapı değildir. Cami bir kurumdur. Bu kurumun en önemli unsurları şunlardır:
(1) Mihraba geçen imam efendi. Bu zatın ilim, irfan, kültür, sanat, kişilik bakımından toplumun en üst seviyesinde bulunması gerekir. İmam, kesinlikle bir namaz kıldırma memuru değildir.
(2) Minbere çıkıp cuma ve bayram hutbesi okuyan hatib. Bunun da çok kaliteli, çok yüksek, Müslümanlara örnek ve model olacak bir kişi olması gerekir.
(3) Kürsüye çıkıp vaaz edecek, Müslümanları bilgilendirecek, müjdeleyecek, uyaracak vasıflı bir vaiz.
Camiler, Ümmet teşkilâtının meclisleridir, içtima yerleridir. Ümmet-i Muhammed buralarda günde beş kez toplanır.
(1) Camiler, İslâm dininin en temel ibadeti, eylemi olan beş vakit namazın topluca kılındığı yerlerdir.
(2) Camilerde Müslümanlar tanışır, selâmlaşır, dertleşir.
(3) Camiler muhtaç, sıkıntıya düşmüş Müslümanların tesbit edilip kendilerine elden geldiği kadar yardım yapılan, destek verilen yerlerdir.
Tabiî ki, camilerde rastgele, sellemehüsselâm konuşulmaz. Camilerde dünya kelâmı edilmez, dedikodu yapılmaz, hizipçilik ve fırkacılık faaliyetinden uzak durulur. Şu veya bu cemaat veya tarikatın bağlıları camiden, kendi tarikat ve cemaatlerine adam kapmak için faaliyet gösteremez.
Camide dünya kelâmı edilmez demek, cemaatten birinin sıkıntısını gidermek için çalışılmaz demek değildir. Cemaat herhangi bir derdi, problemi hocaefendiye söyler, yahut kendi aralarında konuşur ve meseleyi öyle hallederler. Caminin sosyal hizmet metodları elbette ki kahve konuşmalarına benzemez. Camiler edeb, erkân, görgü mihrakları ve merkezleridir.
Bundan yüz sene öncesine kadar bir caminin cemaatinden bir kişi üç gün camiye gelmezse, birkaç kişi evine gider, kapıyı çalar ve hâne halkından onun ne olduğunu sorarlarmış.
Cami cemaat demektir. Cemaat ise Allah’ın yardımını, rahmetini celbeder. Cemaatsizlik ve tefrika için, rahmetin zıddı olan azab vardır.
Bütün camilerin görevlileri olmasa bile, büyük camilerin imamları ilim, irfan, kültür, ahlâk, fazilet bakımından çok cazibeli kimseler olmalıdır. Camilere cemaat halılarla, hoparlörlerle, klima cihazları veya kaloriferlerle çekilmez. Hiç bir kimse, falan cami yazın çok serin oluyor, kışın sıcacık oluyor diye namaza, camiye, cemaate gitmez.
Merhum ve mağfur Şeyh Muhammed Zâhid hazretlerinin imamlık ettiği cami beş vakitte cemaatle dolup taşıyordu. Oraya olan bu rağbet hoparlör veya yaldızdan dolayı değil; hocaefendinin yüksek şahsiyetinden, faziletinden ötürü idi.
Bendeniz bir namazdan sonra imam efendi ile konuşacaksam, cami helâsı, cami hoparlörü, cami kaloriferi, cami kliması, cami minaresinin uzun olup, şerefelerinin bol ampüllü ve bol hoparlörlü olması konusunda konuşmak istemem. Fıkıh, tasavvuf, Şeriat ahkâmı, emr-i mâruf, nehy-i münker, sanat, edebiyat, tarih, hüsnühat, mimarlık gibi kültürel ve medenî konularda konuşmak, aydınlanmak isterim.
Benim dinim cami helâsı, cami hoparlörü, cami kaloriferi, cami kliması dini değildir. Zaruret varsa bunlar için de çalışılabilir ama bunlara öncelik verilemez. Sadece bunlarla meşgul olup öteki konuları ihmal etmek olmaz. İslâm medeniyet dinidir, bedeviyet dini değil! 23 Ekim 2003