Camiler niçin boş?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Mart 2019
Salı
Camiler İslâmî hayatın merkezleridir. Ümmet-i Muhammed, hayatı günde beş kez durdurur ve Yaratan’a ibadet eder. Bir şehrin, bir kasabanın, bir köyün veya beldenin İslâm şehri ve köyü olduğunu ezan okunduğu zaman anlarız. Ezan okunmaya başlanınca orada bir kaynaşma olur. Abdesti olmayanlar vakit geçirmeden abdest alırlar, abdestli olanlar en yakındaki camiye seğirtirler. Dükkanlar kapanır, işyerleri boşalır, halk fevc fevc (akın akın) Âlemlerin Rabbine secde etmek üzere bir araya gelir. Namaz bitince hayat yeniden başlar, dükkanlar açılır.
Şimdi bırakınız beş vakit günlük namazları, İstanbul gibi büyük şehirlerde cuma namazında bile böyle bir hareketlenme, camiye ve cemaate gitme müşahede edilmiyor.
Ülkemizde yüzde yüz ve gerçek bir din hürriyeti yoktur ama, çok şükür namaz kılmak, camiye gitmek, cemaat olmak serbesttir. Lakin zamâne Müslümanlarının büyük kısmı namaza ve cemaate hıyanet etmişlerdir. Bu çok büyük bir hıyanet ve isyandır. Beş vakit namazı, cemaati terk ve ihmal eden, hafife alan bir İslâm toplumu iflah olmaz, yakasını zilletten ve zulümden kurtaramaz, zebun duruma düşer, haysiyet ve hürriyetini yitirir.
Benim sözüm dindar olmayan Müslümanlar için değildir. Allah onlara dindarlık nasip etsin. Ben öncelikle dindar olduklarını sanan, şuurlu Müslüman gibi görünen çürük Müslümanlara hitap ediyorum.
İstanbul’un büyük camilerinden birine birkaç yüz metre yakın bir cemaat evi var. Burada dindar öğrenciler kalıyor, sık sık yüzlerce kişilik toplantılar yapılıyor. Ezanlar okunuyor ve o cemaat evinin öğrencileri ve filanca hizbe mensup ziyaretçileri camiye gelip de cemaate katılmıyorlar. Böyle şey olur mu? Cami yakında iken daima cemaat evinde namaz kılmak doğru mudur? Şeriat’a ve fıkha uygun mudur?
Öyle İslâmî hizipler var ki, kendilerine intisap etmiş öğrencilerin camilere gitmelerini istemezler.
Neymiş efendim, gençler camiye giderse orada bozulurlarmış. Fesubhanallah! Bu ne yanlış düşüncedir.
Müslümanları bugünkü hale kimler getirdi? Masonlar, komünistler, batıcılar mı? Hayır, Müslümanları bu hale öncelikle din baronları getirmiştir. Çünkü onların aklı fikri, dini imanı para ve kendi saltanatlarıdır.
Hizip, fırka, meşreb taassubu (fanatizmi, bağnazlığı) öyle bir belâdır ki, Müslümanları camiden ve cemaatten kopartır.
İyi niyetli temiz Müslümanları günde beş kez camilere, cemaate çekmek için bir seferberlik başlatılmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız bile “İşte camiler açık, işte namaz kılmak serbest. Gitme diyen mi var?” meâlinde konuşmaktadır.
Müslümanları kaz gibi yolan, inek gibi sağan uğursuz din baronları, bağlılarını niçin beş vakit namaza, camilerde cemaatle namaz kılmaya teşvik etmiyorlar?
Her taraf cami doldu. Yeni yapılan binlerce cami, sanatsız ve değersiz de olsa tezyin edildi. Hoparlörler bangır bangır bağırıyor. Lakin camilerde Müslüman kalmadı, cemaat kalmadı, neş’e kalmadı. İslâm’ı öncelikle bir din olmaktan çıkartıp bir ideoloji haline getiren, din istismarı (sömürüsü) yapan alçaklar halkı ve gençliği ibadetten ve cematten soğuttular. Beş para etmez bir sürü yaygara, tantana, velvele, koşuşturma için olanca gayretlerini sarfedenler namaza, cemaate hiç önem vermiyorlar.
Ben eski hocalara, eski şeyhlere, eski Müslüman münevverlere yetiştim. Onlar namaza ve cemaate büyük önem verirler, kendilerini dinleyenlere bunları tavsiye ederlerdi.
Şimdi camilerde okumuş, makamlı mevkili, iyi giyimli bir tek Müslüman göremezsiniz. İslâm nizamını kuracağız, Asr-ı Saâdet’i geri getireceğiz diye nutuk atan sahte İslâmcılar her şeyi bilirler de ezan okunduğu vakit camiye gelmesini bilmezler. Bu adamlardan ne köy olur ne kasaba. Onlar ancak Müslümanları aldatır, afyonlar, soyar soğana çevirirler.
Müslümanlar! Size hitap ediyorum. Müslümanlığınızı bilin ve namaz kılın, günlük beş vakit farz namazları cemaatle camilerde topluca eda edin.
Bunlar ne biçim adamlardır?
Hiçbir şeye yanmam da, birtakım kalitesiz, ilimsiz, irfansız, kültürsüz, akılsız (IQ’su düşük manasına), ahlâksız, karaktersiz, faziletsiz, mürüvvetsiz adamların kendilerini dev aynasında görüp zatlarını olgun, yüksek, vasıflı Müslüman sanmalarına ve satmalarına yanarım.
Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denirmiş diye bir laf vardır; işte zamanımızdaki bazı adamların adamlığı böyledir. Eski ulema, meşayih, efendi, çelebi, kâmil kişiler toprağın altına sırlandılar ve meydan yarım yamalak, ucuz, kerametleri kendilerinden veya etraflarına toplanan hezeleden menkul adamlara kaldı.
Bakıyorsunuz adamın biri kendini şeyh ilan etmiş, etrafına adam toplamış. Yahu sen nasıl şeyh oldun, bu selahiyeti ve rütbeyi kimden aldın? İcazetin var mı? Ehliyet ve liyakatin var mı? Bu soruları yönelten yok. Aradan birkaç sene geçiyor ve adamcağız gerçek şeyhmiş gibi hürmet görüyor.
Sahte şeyhlerin en meraklı oldukları şey paradır. Sonra lüks, konfor, rahat, zevk ü sefa, keyf. Bunlar hedonist şeyhlerdir. Haz şeyhleri.
Beride herifin biri kendisini mücâhid ilan eder. Bir kısım ahmak ve saflar da inanırlar. Onlar da paraya bayılır. Bir makina icad etmişlerdir. Bir tarafından sahte cihad koyarlar öbür tarafından şakır şakır para dökülür. Darphane gibidir bu meretlerin kâr haneleri.
Ya şu sahte kurtarıcılara ne demeli? Aslında kurtardıkları falan yoktur. Kurtarmak bir tarafa büsbütün batırırlar, bastıkları yerde ot bitmez. Bunlar da durup dinlenmek bilmeden para toplarlar. Mezara mı götürecekler bunca parayı? Müslümanları kandırarak elde ettikleri muazzam servetlerin hesabını nasıl verecekler?
Doğru dürüst Arapça bir mektup yazmaktan aciz nice kişiler var ki, İslâm alimi geçiniyor. Fetvanın bini bir paraya. İçtihad bile yapanları var. Bunlar da ayrı belâ.
Ortalık sahte şeyh, sahte âlim, sahte mücâhid, sahte kurtarıcı, sahte önder dolu. Para toplamayanını görmedim. Bunların dinleri imanları para mıdır?
Şu tarikatçi geçinen musibete bakınız. Böyle tarikatçi olur mu? Tarikat mensubu ilim, irfan, takva, zühd, kanaat, ahlâk, fazilet, hikmet, mürüvvet, kerem, ihsan sahibi olan Şeriat hükümlerine, Peygamber Sünnetine uyar, başta beş vakit namaz olmak üzere ibadetleri titizlikle ve dikkatle yerine getirir. Asla fitne ve fesat çıkartmaz. Gurura ve kibre kapılmaz. Bizimki ise yalan söyler, emanete hıyanet eder, lüks ve israfa mübtela olur, kibre ve gurura kapılır.
Hakiki Nurcuları tenzih ederim ama Nurcu geçinen öyle adamlar görüyorum ki, dillerinden diğer Nurcular bile emin değildir. Böyle Nurcu olur mu? Nerede Bediüzzaman hazretlerinin ahlâkı, nerede bu sahte Nurcuların fezahati. Ya Rabbi, ne günlere kaldık! 14 Temmuz 1999