Camiye Şeyh ismi verilemez.. Okula sabataycı ismi verilebilir..
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 31 Aralık 2018
Cumartesi
Bazı büyük gazeteler, sanki önemli bir habermiş gibi, yeni yapılan bir camiye merhum
‘nun isminin verilmesini, tedirgin ve öfkeli bir şekilde tenkit ediyorlar.
kimdir? O, bir diyanet mensubu idi. İstanbul Fatih İskender Paşa Camii imamı ve hatibiydi. Kendileri Nakşî şeyhi idi. Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin hazretlerinin silsilesinin son halkasıydı.
İlim, irfan, fazilet, ahlâk, yüksek karakter sahibi bir maneviyat büyüğü idi. Dünya işlerine, paraya, maddeye karışmazdı. İşi gücü, vazifesi insanları irşad etmek, aydınlatmak, ebedî saadete kavuşturmak için çalışmaktı. Bu memlekete, bu halka, bu devlete büyük hizmetler etmiştir.
Merhum Zâhid Efendi Hazretleri ücretini mahlukattan (yaratıklardan) değil, Haliq’tan bekleyen ve isteyen ihlaslı bir zattı. Kimsenin kalbini kırmaz, herkese güleryüz gösterir, insanları doğru yola çağırırdı. Onun gerçek müridleri (maalesef menfaat veya nefsaniyet için gelenler de vardı) ondan hep faydalanmışlardır.
1970’li yılların sonlarına doğruydu. Ziyaretine gitmiştim. Tekrar geldiğimde, elini öptürmek ve nasihat aldırmak için yanımda birkaç liseli genç getireceğimi arz etmiştim ve “Efendim bunlar henüz doğru dürüst sabah namazına kalkamıyor. Kendilerine tarikat dersi verilirse bu vazifeyi yerine getiremezler…” demiştim. Hazret şöyle demişti: “Müridi çok olan şeyhin düşmanı da çok olur. Birtakım kimseler dünyevî menfaatler elde etmek için bize geliyor. O menfaatleri sağlayamadığımız için de düşman oluyorlar…” Birtakım çağdaş, laikçi (laik değil) medyacılar böyle mübarek ve nuranî bir zattan niçin rahatsız oluyorlar, onun isminin bir camiye verilmesinden niçin hoşnut kalmıyorlar?
Kimdir bu zat? Selanikli bir Avdetidir. Sultan Vahdettin’in yaka silktiği, Atatürk’ün gazetecilik yapmasını yasakladığı, Menderes’in “Allah, Yalman’ın dostluğundan da düşmanlığından da korusun…” dediği bir kimsedir.
Olur mu böyle eşitsizlik?
Ülkemizde binlerce, hattâ onbinlerce okula, sokağa, caddeye, resmî kuruma, mahalleye, semte
Müslüman bir memlekette asıl garabet ve terslik bu değil midir?
Mehmed Zahid Efendi Nakşî imiş…
Tarikat olarak yasaktır ama tasavvuf olarak, maneviyat ve ahlâk sistemi olarak yasak değildir. Bu ülkede bugün elhamdülillah milyonlarca Nakşî vardır. Kıyamet kopuncaya, dünya batıncaya kadar da olacaktır.
Atatürk masonluğu da yasaklattırmıştı, locaları kapattırmış idi. Siz gerçekten samimî Kemalist iseniz, Atatürk’ün
kaldırılmasına üzülmeniz gerekmez mi? Benim elimden gelse, yeni yapılan camilere tasavvuf büyüklerinin isimlerini veririm. Şah Muhammed Bahaüddin Nakşibend. Seyyid Ahmed er-Rufaî. Şeyh Hasan Şazelî. Şeyh Nureddin Cerrahî. Şeyh Hüsameddin Uşşakî. İmamı Rabbani. Vs..vs.. Bunların mihraplarına da bu pirlerin tarikatlarına mensup imamlar geçiririm.
Stadyum 25 bin kişilik… 300 bin vatandaş internet sitesinden bilet almak istemiş, site çökmüş… Buna da şükür. Ya stadyum çökseydi…
Kandilli rasathanesi yaklaşan deprem hakkında ilgilileri ve halkı uyarmış. Bazıları, böyle karamsar uyarılar halkın moralini bozuyor diye kızıyor. Bırakın rahat ölsünler…
Atatürk tren yolculuğu yapıyormuş, Kraldan daha kralcı bir mebus
(milletvekili)
Atatürk kızmış, mebusu ilk istasyonda trenden indirtmiş.
Çanakkale ilçelerinden birinde,
beden eğitimi öğretmenini tokatlamış. Tokat yiyen öğretmen yakalanıp nezarethaneye atılmış. Ahali emniyet müdürlüğünün etrafında toplanmış, mağdur öğretmen gece yarısına doğru tutuksuz yargılanmak üzere bırakılmış. Öğrencisinden tokat yediği için mi içeriye almışlar?
Doğrusu ilimde, teknikte, bilhassa gıda sanayiinde harikalara imza atıyoruz.
Terakki var terakki var…
İstanbul’da bir üniversite hastanesindeki ilmî ve meslekî toplantıya katılan iki başörtülü doktor hanım,
Çok ilerledik çok ilerledik…
Kalın bağırsakları kazurat, mesanesi idrar, gırtlağı balgam ile dolu biri hasmına
diye bağırmış…
Yaş ilerlemiş, partisinin iktidar olması mümkün değil. Müzmin muhalefet… Başbakan olamayacak, kırmızı halılar üzerinde gurur, kibir ve kasılma ile yürüyemeyecek… Öyleyse batsın bu dünya!.. Yerin dibine geçsin bu iktidar!.. Kimdir bu adam? (Üstad darılmasın ama bana sorarsa, “kimdir bu adamlar? Olmalıydı sual. Cevap olarak da, Biri Necmeddin Erbakan, diğeri Deniz Baykal derdim… REB)
Hazret-i Ömer, belinde kemer, Hû deyip döner, er meydanında… Hazret-i Ömer devlet işini görürken devletin kandilini yakar, kendi işini görürken kendi mumunu yakardı… Ah Hazret-i Ömer…
Müslüman güçlü olmalıdır… Gelsin rüşvetler… Gelsin komisyonlar… Gelsin alavere dalavere haram kazançlar… Gelsin ihalelere fesat karıştırmalar… Hazret-i Ömer sağ olsaydı bunları kırbaçla terbiye ederdi.
Artık, günde 24 saat çalışan kameralarla resimleri de çekiliyor. Neyin çekiliyor? Yeşil ışık yandığında karşıdan karşıya geçen birtakım vatandaşların, çocukların, yaşlıların gaddar ve canavar şoförler tarafından nasıl vahşice ezilerek öldürüldüğünün.
Bir memlekette böyle trafik cinayetleri işleniyorsa, kesin şekilde bilelim ki, o memleket iyi idare edilmemektedir. Bugünkü iktidarı, zabıtayı suçlamıyorum… Bu ülkede uzun yıllardan beri iyi bir eğitim sistemi yok. Yeni nesilleri iyi yetiştiremedik.
Almanya’da beş sene yaşadım. Az bir müddet değil… Binlerce defa, yolların yaya geçidine mahsus beyaz çizgili kısımlarına ayak bastığım zaman trafiğin zınk diye durduğunu biliyorum. Çünkü o ülke iyi idare ediliyordu, çünkü o ülkenin okulları gençliğe ahlâk ve karakter terbiyesi veriyordu.
Karının biri, dar bir sokaktaki apartman dairesinin penceresinden gece vakti başını çıkartıyor, bir sağa, bir sola bakıyor,
Böyle yapılan bir ülkede iyi bir idare, iyi bir eğitim, iyi bir belediye yoktur. Singapur’da bunu kimse yapamaz.
Hapse girmek ihtimali de büyüktür.
Liseli bir kız, sevdiği erkek öğrenciyi bıçaklamış… Bir devlet veya hükümet büyüğü geçecek diye caddeler, meydanlar trafiğe kapatılmış; halk eziyet ve sıkıntı içinde… Zırt vırt sular, elektrikler kesiliyor… 1800 kişilik vapura 3-4 bin yolcu alınmış… Sokağa bir çukur kazılmış, yanıp sönen ikaz ışıkları ve gerekli işaretler konulmadan geceleyin öyle bırakılmış, bir otomobil çukura düşmüş, şoför ölmüş veya yaralanmış…
İşte bütün bunlar ve bunlara benzeyen aksaklıklar, ihmaller, pasaklılıklar bu ülkenin iyi idare edilmediğinin göstergeleridir. Bütün vatandaşlara sesleniyorum: Siz siz olun ve yeşil ışıkta karşıya geçerken bütün tedbirlerinizi alın. Piyangonun kime vuracağı bilinmez. 11 Mayıs 2008