Çan ve Ezan sesleri içinde dehşetli bir diyalog
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Aralık 2018
Çarşamba
Yer: Harran ovası
Konu: Kültürler Arası Diyalog Platformu’nun tertiplediği
.
Ses: Mahsun Kırmızıgül’ün okuduğu türküler… Ezan… Çan sesleri…
Sahne: Medresenin havuzunun üzerine köprü gibi bir şey yapmışlar, en önde Rum Patriği 1. Bartholomeos olmak üzere çan ve ezan sesleri arasında bunun üzerinden Süryanî ve Katolik papazlar, başka gayr-i müslim din adamları ve Diyanet İşleri temsilcisi İstanbul Müftüsü geçiyorlar…
Toplantının süresi: Üç gün. Zamanın İçişleri Bakanı da ordadır.
Bu toplantı
tarafından tertip ve teşvik ediliyor. Vakfın onursal başkanı
Konuşmalar esnasında sık sık
deniliyor.
Müslümanların çoğunun, bu anlattığım toplantı hakkında bilgisi yoktur. Bazıları da bir şeyler duymuş sonra unutmuştur.
Bu hadise 1400 küsur yıllık İslâm tarihinde görülmemiş bir yenilik, bid’attir. Bu bid’ati nasıl değerlendireceğiz?
Kur’an’da Hz. İbrahim için
buyuruluyor.
olduğu bildiriliyor.
Sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize soracağız. O’na nasıl sorulur? Sünnetine, bize ulaşmış olan sahih hadîslerine bakılarak. Efendimiz bir gün Hz. Ömer el-Faruk radiyallahu anh’in elinde rulo halinde bir kitap görmüş. Nedir bu diye sormuş.
Okuyacak, inceleyecekmiş… Efendimiz ona şu cevabı vermiş:
1400 küsur seneden beri gelip gitmiş eimmenin, büyük ulemanın, fukahanın eserlerine, yazdıklarına, yaptıklarının ışığında soralım: Onlar böyle bir toplantıyı hoş karşılarlar mıydı? Buna katılırlar mıydı?
Bu gibi toplantıların amacı nedir?
1. Müslümanlardaki,
Başka hak dinler olduğu zannını uyandırmak.
2. Hz. İbrahim aleyhisselamın
olduğu imajını zihinlere yerleştirmek. (Kur’an Hz. İbrahim için “O Yahudi ve Nasranî değildi, hanif ve müslimdi” diyor.)
3. İslâm’ı evcilleştirmek.
4. İslâm’daki
Bu gibi Diyalog toplantıları ile
arasında paralellikler vardır.
Durumu inceleyelim:
Biz Müslümanlar
Peygamberlere iman ediyoruz. Yahudiler Hz. İsa’yı ve Hz. Muhammed’i (Salat ve selam olsun onlara), Hıristiyanlar Hz. Muhammed’i inkar ve tekzip ediyor.
Biz Müslümanlar, Allah’ın Tevrat ve İncil adında iki kutsal kitap gönderdiğine iman ediyoruz. Lakin
Bu tahrif ve değişim realitesini artık nice papaz bile kabul ediyor.
Tarihe bakalım: Müslüman devletler Yahudilere ve Hıristiyanlara tolerans göstermişler, onların kendi dinlerini, kültürlerini ve kimliklerini koruyarak yaşamalarına imkân tanımışlardır.
Haçlıların Kudüs’ü feth ettikten sonra yaptıkları vahşet ve zulümleri (Bunları sâbık papa bile kabul etmiş, Müslümanlardan özür dilemiştir) ve bir de Selahaddin Eyyubî’nin kutsal şehri istirdat ettikten (geri aldıktan) sonra sergilediği adaleti, insafı, merhameti ve hoşgörüyü düşünelim. Sömürgecilerin ve emperyalistlerin İslâm dünyasındaki zulümlerine bakalım.
Bendeniz şahsen bir Müslüman olarak çan ve ezan sesleri içinde papazlarla birlikte Kasımiye medresesi havuzu üzerindeki köprüden geçmezdim.
Sevgili okuyucularım, siz çan ve ezan sesleri içinde bu köprüden geçer miydiniz? (Çanlı, Ezanlı, Köprülü, papazlı, hahamlı, müftülü bu toplantı hakkında mufassal, geniş, ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz/Mardin Kasımiye Medresesi Dinler ve Barış Sempozyumu/ kelimeleriyle arayarak internette hayli malumat bulabilirsiniz.)
Son büyük zelzelenin üzerinden on seneye yakın zaman geçti. Doğru dürüst tedbirler alındı mı? Alınmadı. Bol bol deprem edebiyatı yapıldı. Toplantılar, konferanslar, bildiriler, şöyle olacak hayır böyle olacak tartışmaları, karşılıklı atışmalar, verip veriştirmeler. Binalarının yüzde sekseni ruhsatsız yapılmış olan çürük çarık İstanbul, depremini bekliyor…
İlk sarsıntıları başlayan
Medyaya bakın: Sansasyon, magazin, ıvır zıvır haberler, yorumlar…
Geçen hafta bir dostum Denizli’den telefon etti. Krize dayanamayan fabrikalar, atölyeler kapanmaya başlamış. İşsizlik artıyormuş. İş sahipleri, sanayiciler vilayetin milletvekillerine başvurmuşlar, elektriğin son derece pahalı oluşuna karşı bir şey yapılmasını istemişler.
Yerli veya yabancı uzmanlar uyarıyor: Krizin başlangıcındayız. Bundan sonra çok vahim gelişmeler olabilir… Aldıran yok. Dünü ve yarını olmayan bir toplum haline geldik. Günü de bilmiyoruz, anlamıyoruz, algılamıyoruz.
Bu savaşa hazır mıyız?
müteahhitliği, bir kısım işbirlikçi Müslümanlara verilmiştir.
Telefonlarım çalınıyor,
Gelir misiniz, konuşur musunuz, gelemezseniz telefonlarla bağlanalım… Konu ne diye soruyorum.
cevabını veriyorlar.
30 Ekim 2008