Çanakkale Cezaevine Kitap-Veysel Aşkın
Herhalde 1987 ya da 88 senesi. O zaman Çanakkale cezaevinde , Ülkücü kuruluşlar davasından yatan ağabeylerimiz mektupla Ehl-i Sünnet çerçevesinde fıkıh kitapları istiyorlar. O zaman yanına gidip şuna ihtiyaç var diyebileceğimiz sivil abilerimiz pek yok. Herkesin bizden uzak durduğu dönemler. Alacak paramız, çalacak kapımız yok.
 
İmkanı olan anlı şanlı bazı fenomenler de başka şeylerle meşguller, bu gibi işlere ayıracak zamanları da gönülleri de yok. Aklıma Bedir Yayınevinin Sahibi Mehmet Şevket Eygi geldi. Kendisini telefonla aradım, biraz tedirgindi. İran muhiplerine yüklenmesinden dolayı o günlerde işyeri taşlı saldırıya uğramış, herhalde bunun tedirginliği vardı. Bana buluşmak için İstanbul Valiliğinin karşısındaki Caminin avlusunu söyledi.
 
Ertesi gün kararlaştırdığımız saatte gittim. Şadırvanın musluklarının değişik olduğundan falan bahsetti önce. Sonra neden görüşmek istediğimi sordu. Ben o dönemde “Bizim Ocak” Hukuk Fakültesi Başkanı olduğumu söyledim, gelen mektup ve bize cezaevine gönderilmek üzere ücretsiz kitap verip veremeyeceğini sordum. Kendi mahallelerinde ülkücülerin bir hamamdan para aldıklarından bahsederken, ben hemen kalktım ve “kitap vermemek için böyle şeylere gerek olmadığını, her anlatılana inanmasının ve buna göre başkalarını suçlu görmesinin yazdıklarıyla örtüşmediğini” söyleyerek gitmek isterken kolumdan tuttu. İncittiyse iyi şey yapmadığını falan söyledi ve ısrarla oturttu.
 
Kendi ihtiyacım olsa silah dayasa durmazdım ama başkalarının, hem de kitap ihtiyacı olunca insan daha sabırlı oluyor. Sonra genel konularda konuştuk, o zamanki İran rüzgarından ve bunların zararlarından bahsettik. Kitap vereceğini söyledi, oradan hemen yakındaki kitabevine gittik. İki büyük koli kitap sardık birlikte. Sonra bunları aşağıdaki Sirkeci Postanesine götürdüm(amma da ağırdı) Herhalde cebimdeki bütün parayla postaneden Çanakkale Cezaevine gönderdim.
 
Bana “postaya verince geri dönerken buraya bir uğra” demişti. Oldukça yorulmuş halde geri dönünce, bana o gönderdiğin makbuzlar nerEde dedi. Ben çıkarınca onları ver, parasını ödeyeyim dedi. Ben şiddetle karşı çıktıysam da onları gider olarak düşebiliyorum, onu ver dedi. Sonraları benden yetiştirmek üzere iki öğrenci istedi ama o zaman bazı tedirginliklerle bu talebine uzak durdum. Daha sonra o zaman Gülhanede bulunan Bizim Ocak binasında arkadaşlarımızla ciddi tartışmalarla ve zaman zaman gerilimli ama bana göre faydalı sohbetleri oldu…
 
Zaman zaman denk gelip hal hatır sormuşluğumuz, benim ona sağlığını-işini, onun bana teşkilatı, arkadaşları sorduğu zamanlar….ısrarla, mutlaka bir yabancı dil öğrenilmesi gerektiği tavsiyeleri, Batı’yı iyi tanımazsak kendimizi de taşıyamayacağımız vs.yi…hatırlattığı zamanlar.
 
Bakıyorum da , 30 seneden fazla zaman geçmiş ve şimdi bizler onun o zamanki yaşlarındayız. Bir göz açıp yummuş gibi… Zaman keskin bir kılıçtır der Arap atasözü.
 
Rahmetli Şevket Eygi’nin de götürdükleri; hizmetleri, söylediklerinden çok yaptıkları , eğilip bükülmeden iyiliği emreden kötülükten nehyeden yazıları ve aldığı dualar. Allah mekanını Cennet eylesin.
 
Veysel AŞKIN
13.07.2019