Canı Çıkasıca Canlar Ciğerler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
PazarPeşinen arzedeyim ki: Ülkesini, milletini, devletini sevmek, onları korumak, yücelmelerini ve selamette olmalarını istemek mânâsında milliyetçiliğe karşı değilim. Lâkin ondokuzuncu asırda batıda çıkmış milliyetçilik (nasyonalizm) ideolojisine karşıyım. Müslüman Türklere bu ideolojiyi başta Yahudiler olmak üzere gayr-i müslimler maksatlı olarak aşılamıştır. Tek örnek vermek yeterlidir: Asıl ismini saklayıp da Tekin Alp takma adıyla milliyetçilik, Türkçülük, Atatürkçülük yapan, kitaplarından birine “Kahrolsun Şeriat” başlıklı bir bölüm koyan Moiz Kohen Tekinalp. İdeolojik Türk milliyetçiliğini Türkler değil Yahudiler, gayr-i Türkler, Hıristiyanlar, misyonerler oryantalistler, emperyalistler çıkartmıştır.
Ülkesini, halkını, devletini sevmek, korumak, yüceltmek mânâsında milliyetçi olan bir kimsenin, samimiyetini lâfla ve edebiyatla değil, aksiyonla, ahlâkla, faziletle isbat etmesi gerekir.
Adam milliyetçi geçiniyor ve kendi vatanını, milletini, devletini soyuyor. Böyle milliyetçilik olur mu?
İslâm dini Türk kavmine, Türklere, Türk dünyasına büyük devletler, parlak medeniyetler kazandırmış ilâhî bir nizamdır. Oğuz Türkleri Osmanlı devletini islâmî iman, heyecan, gayret, himmet ile kurup yükseltmişlerdir. Tarihte Osmanlı devleti gibi ikinci bir devlet var mıdır? Osmanlı’da din ve devlet özdeşti, eşmânâlı idi. Hem milliyetçi ve Türkçü geçinecek, hem de bir dünya nizamı olarak İslâm’a sırt çevirecek, olur mu böyle şey.
Türkler İslâm’a sarıldıkları zaman yücelmişler, şeref kazanmışlar; İslâm’dan uzaklaşınca zillete uğramışlardır.
Din kutsal olduğu için dünyevî, şahsî, zümrevî menfaatlere, ihtiraslara âlet edilemez, vasıta kılınamaz. Lâkin birtakım din sömürücüleri dini âlet ediyorlar, kendi çıkarları uğrunda kulllanıyorlar diye dinden soğumak olur mu?
Hiçbir gerçek milliyetçi ve Türkçü mafyacılık, çetecilik yapamaz. Yaparsa sahte milliyetçi, yalancı Türkçü olur.
Türklerin İslâm’dan önce de ahlâkları düzgündü, faziletli bir hayat sürüyorlardı. Ahlâksız, faziletsiz milliyetçilik ve Türkçülük olmaz.
Emanetleri ehil olanlara vermek; memuriyetlere, makamlara, mevkilere en fazla hizmet edecek liyakatli insanları geçirmenin milliyetçiliğin ve Türkçülüğün temel prensibi olması gerekmez mi? Bu bizdendir… Bu bizim ülküdaşımızdır… Bu kardeşimiz biraz yesin, içsin, otlasın… Böyle düşünceler ve icraat ne milliyetçiliğe sığar, ne Türkçülüğe.
Din düşmanlarından çok din sömürücülerine kızan ve çatan bir Müslümanım. Bozuk, yamuk, faziletsiz, karaktersiz milliyetçi ve Türkçülerden de nefret ediyorum.
Dosdoğru hareket eden, yamukluk yapmayan, Türkiye’nin yücelmesi ve selâmeti için ahlâk sınırları içinde hizmet gören, haram ve bulaşık kazanç peşinde koşmayan milliyetçi ve Türkçüleri hürmetle selamlıyorum. Allah yardımcıları olsun. Gangster, mafya, eşkıya metodu ile çalışan sahte milliyetçi ve Türkçülere de lânet olsun!
İslâm dininin, dünya işleri ve faaliyetleri ile ilgili birtakım temel kaideleri vardır. Bunların birincisi İSTİKAMET, yâni doğruluktur. Müslüman dosdoğru olacaktır. İkinci prensip İSTİŞARE, yâni işleri ehliyetli kimselere danışarak yapmaktır. Üçüncüsü ADALET’tir. Dördüncüsü HİKMET’i rehber edinmektir; hikmetin öztürkçesi bilgeliktir, mânâsını, târifini hakkıyla bilen kaç kişi çıkar?
Tenkitlerim sadece bir kısım bozuk, yamuk milliyetçilere ve Türkçülere yönelik değildir. İslâmcı geçinip de olmadık işler işleyen kişiler ve zümreler de vardır bu ülkede. Başımıza gelen belâ ve musibetlerin sebebi öncelikle bu uğursuz adamlardır.
Dine ihlâsla hizmet eden aziz olur; dini istismar, istihdam eden, sömüren kişi de zelil olur.
Zengin olmak isteyen ticaret, ziraat, üretim, başka helâl ve meşru işler yapsın. Din, mukaddesat, milliyetçilik, Türkçülük ticaret konusu olamaz. Birtakım arivistlerin din ve milliyetçilik yoluyla elde ettikleri servetler cehennem ateşidir, onları dünyada da âhirette de yakacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Bir Türkçünün, milliyetçinin asla yalan söylememesi, halkı aldatmaması gerekir. Seçimlerden önce “Bize otuz milletvekili veriniz, başörtüsü meselesini halledelim” diyenler seçimlerde yüzden fazla milletvekili ile Meclis’e girdikleri zaman ne yaptılar? Sözlerini tuttular mı? Yoksa tam tersini mi yaptılar?
Milliyetçiler ve Türkçüler olsun, İslâmcılar olsun son yılların imtihanlarında çok kötü notlar almışlardır. Para ve siyaset işleri maalesef kirletmektedir. Temiz kalabilmiş olanlara, kirli ve kara para işlerine bulaşmayanlara, emanetlerin hakkını verebilmiş olanlara ne mutlu. Onlara teşekkür ediyoruz, minnet borçluyuz.
Kirlenen, sınavı kaybeden İslâmcılara, milliyetçilere, Türkçülere de teessüfler ederiz; Allah onların şerlerinden bu memleketi, bu milleti, bu devleti, İslâm dinini ve Türklüğü kurtarsın.
Namuslu, faziletli, gerçekten vatansever, idealist insanlar için dinî, millî, siyasî hizmetler asla zengin olmaya, vurgun vurmaya, haram servetler yığmaya vasıta edilmez. Dindar ve milliyetçi aksiyon adamlarının servetleri, mal beyanları, “Nereden buldun?” sorusuna cevapları hazır olmalıdır. Milletvekilleri dahil, kimsenin aldığı maaşa bir şey demiyoruz. Ancak, siyasete ve hizmet hayatına atıldıktan sonra akıl almaz servetlere sahip olan, evvelce hiç bir şeyi yok iken bir iki sene içinde Karun gibi zengin olan, parası ve malı mülkü doların milyonları ile ölçülen adamlar uğursuzdur, şüphelidir.
Osmanlı devletinin bozulmasında ve çökmesinde en büyük âmil (faktör) rüşvet olmuştur. Türkiye necat bulmak, yücelmek, kurtulmak, felâh ve selâmete çıkmak istiyorsa rüşveti, kokuşmayı, kara ve kirli parayı, devletin ve belediyelerin bütçelerinin hortumlanmasını, kaşıkla toplanan vergilerin kepçeyle yağmalanmasını mutlaka önlemek zorundadır.
“Kardeşlerimiz, yoldaşlarımız, ihvanımız, bizden olanlar yesinler, onlar da sebeplensinler” zihniyeti devam ettiği müddetçe bu ülkede sabah olmayacaktır.
Eski büyük devlet adamlarından biri, yakını olan bazı kimselerle topluca aile fotoğrafı çektirtmiş ve medyaya “Bunlar benim canlarım ciğerlerimdir” şeklinde beyanat vermişti. Şimdi o canlardan ciğerlerden biri yurt dışına kaçmış vaziyette ve uluslararası polis tarafından kırmızı bültenle aranıyor. Yakalanırsa Türkiye’ye iade edilecek. Böyle canların ciğerlerin canı çıksın!
Hatırıma gülünç ve ibretli bir hâdise geldi. Bu canlardan ciğerlerden biri vaktiyle Yeşilköy Havaalanı’na gitmiş. Can ciğer ya, ille de VİP salonuna girip oturacak. Kapıdaki vazifeliler canı ciğeri tanımamışlar, salona almamışlar. Adam öfke ve hırsından mosmor olmuş, cep telefonunu çıkartmış, Ankara’nın yüksek bir tepesindeki babasını aramış, baba meseleyi öğrenince telefonla emir vermiş, canı ciğeri VİP salonuna alınmış. Hele bir almasaydılar, soluğu Hakkari’de alırdı sorumlu kişiler.
Şu memlekette canı çıkasıca ne kadar can ciğer var. 22 Ocak 2001 Pazartesi