Çaresi var ama…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Pazar
Sokaklarda, meydanlarda güpegündüz insanlar soyuluyor, çarpılıyor, karşı koyan çıkarsa icabında öldürülüyor. Rezalet o raddelere vardı ki, polisler bile bazen canlarını koruyamıyor. Hırsızlık çağında yaşıyoruz. Eskiden saz maz çalınırmış, şimdi her şey çalınıyor.
Bunun çaresi yok mudur? Hırsızlık, kapkaççılık önlenemez mi?
Önlenir elbette… Çaresi ve çözümü vardır ama birileri, birtakım güçler ve lobiler izin vermiyorlar. Hırsızlığın, kapkaççılığın, insanları soymanın öyle çareleri vardır ki, bir iki kere uygulansın, televizyonlarla, medya ile topluma duyurulsun, bu gibi suçlar kısa zamanda bıçakla kesilmiş gibi kesilir.
Fuhuş pislikleri toplumu sardı. Tecâvüz hadiseleri olağan hale geldi. Bir şehirde 13 yaşında bir kız sokağa düşüyor, ırzına geçmedik kimse kalmıyor… On dört-on beş yaşında bir kız birçok kişi ile yatmış, hâmile kalmış, piçin babası kim, belli değil.
Büyük şehirlerde peynir ekmek, kabak çekirdeği, fındık fıstık gibi karı satılıyor. Çok önemli bir şehrin kalabalık bir caddesinde pembe renkli otomobiller içinde güpegündüz fuhuş yaptırılıyormuş. Gazeteler resimlerini bastılar. Buna da engel olan yok. Vaktiyle Aksaray’da kolluk binasının yöresinde ahlâksızlık yapılıyor, suç işleniyor, karı satılıyordu. Yahu ne yapıyorsunuz diyen yoktu.
Bunlar önlenemez mi?.. Öyle bir önlenir ki… Bunların kesin çare ve çözümleri yok mudur? Olmaz olur mu? Lakin birtakım kişiler, birtakım zihniyetler bu pisliklerin temizlenmesine, önlenmesine, suçluların yakalanıp cezalandırılmasına izin vermiyor.
İzin verseler, çareler ve çözümler hayata uygulansa bunların hepsi de bıçakla kesilmiş gibi kesilir, ortalık tertemiz olur…
Ah!.. Bu memleketteki bütün kötülükleri ortadan kaldıracak, bütün pislikleri temizleyecek ana bir çare ve çözüm var ama istemiyorlar, bırakmıyorlar. Niçin istemiyorlar? Güvenlik olsa, temizlik olsa iyi olmaz mı? Olmaz onlara göre. Onlar bu memlekette yaygın hırsızlık olmasını istiyor. Onlar haram rantlar yenmesini istiyor ve zaten bol bol da yiyorlar. Onlar ırz ve namus güvenliğinden hiç hoşlanmaz.
Sayelerinde Türkiyemiz dünya ülkeleri temizlik ve şeffaflık listesinin dibine düştü.
Benim dinime saldırmamaları, bana hakaret etmemeleri, beni iç-düşman, Türkiye için tehdit ve tehlike olarak görmemeleri şartıyla ateistlerle konuşup görüşen bir Müslümanım.
Saldırır, düşmanlık ederse niçin konuşup görüşeyim? Bir kısım Müslümanlarda birtakım toleranssızlıklar olabilir. Lakin, şu memleketteki en toleranssız insanlar bazı çağdaşlardır.
Onların çağdaş geçinmelerine bakmayın, aslında taşdevri insanları kadar geri, ilkel ve karanlıktırlar. Dünyanın hangi medenî ülkesinde dindar olmak bir suçtur.
Dünyanın hangi medenî ülkesinde, karısı dindar ve başını örtüyor diye kocası cezalandırılmakta, mesleğinde ilerlemesi ve yükselmesi engellenmektedir? Dünyanın hangi medenî ülkesinde, başlarını örten dindar Müslüman kızların yüksek tahsil yapma hakları kösteklenmektedir?
Bahaneleri sürü sepet… Yok efendim lâiklikmiş, yok cumhuriyetmiş, yok çağdaşlıkmış, yok uygarlıkmış… Fransa ve Portekiz demokrat, medenî, çağdaş, lâik ülkeler değil mi? Oralarda Müslüman kızların başörtüsü ile üniversitelere ve yüksek okullara gitmeleri serbest de bizde niçin yasak?
Medenî insanların, tutarlı veya tutarsız, haklı veya haksız gerekçeleri olur.
Onların zihniyeti dediğim dediktir zihniyetidir.
Vaktiyle zorbalar, mutlaka öldürmek istedikleri birinin peşinden koşarken, “
diye bağırırlarmış. Modern zorbalar da böyledir.
Bu adamlar Müslümanlara savunma hakkını bile çok görüyorlar. Bu adamlar en haklı, en mâsumâne düşünce açıklama hakkını bile kabul etmiyorlar. Vurun gericilere (Müslümanlara), sakın söyletmen, sakın konuşturmayın…
Televizyon seyretmem, zaten cihazım yok. Gazete alıp okumam. Sadece internetten biraz haber okurum. Her okuyuşumda da, memleketin, milletin, devletin perişan halinden dolayı fena halde üzülürüm.
Niçin üzülüyorum? Bu konuda elbette çok güçlü ve geçerli gerekçelerim var. İsterseniz önce medyadan başlayayım.
Ülkemde Fransa’daki
İngiltere’deki
Almanya’daki
Amerika’daki
ayarında gazeteler olmasını istemeye hakkım yok mudur? Televizyon yayıncılığımızın daha kaliteli, daha seviyeli, daha ciddî olmasını istiyorum.
Büyük medyadaki tekelleşmeden ve kartelleşmeden son derece rahatsızım. Şimdi bu sahaya uluslararası Yahudi sermayesi girdi. Bakalım bundan sonra ne olacak? Vatandaş olarak eğitimimizdeki çürümeye karşı kayıtsız kalamam. Okullardaki cinayetler, uyuşturucu, seks ülkenin ve devletin geleceğini tehdit etmiyor mu?
Emanetlerin ehline verilmediği; başkanlıkların, makam ve mevkilerin, memuriyetlerin, vazifelerin nâ-ehillere verildiği bir toplum çökmeye mahkûm değil midir?
yaşamadığı bir Türkiye’nin geleceği parlak mıdır, yoksa karanlık mıdır? Bu iki dinî kesimi birtakım dış ve iç hainler düşman haline getirmeye çalışıyor.
Başörtüsü düşmanları işi o kadar azıttılar ki, İlahiyat Fakültesi’ne perukla giden kızlara bile engel oluyorlar. 27 Kasım 2006