Çarpık ve Azgın Bir Toplum Ne Zaman Batar?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 24 Aralık 2018
Liselerde sosyoloji dersi okutuluyor da (hâlâ okutuluyor mu?) niçin hukuk ve adalet, mimarlık ve şehircilik dersleri okutulmuyor? Çok iyi biliyorum ki, genç nesillere sosyolojiden çok mimarlık ve şehircilik kültürü lazımdır.
Fransa ve başka medenî ülkelerde doğru dürüst okutulan felsefe grubu dersler şunlardır:
1. Psikoloji.
2. Mantık.
3. Ahlâk.
4. Metafizik.
5. Estetik.
Eskiden bu lise derslerinin bizde de bağımsız kitapları vardı. Mantık bilmeyen bir insan doğru düşünemez, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemez. Ahlâk ilmini iyi öğrenmemiş insan iyi nedir, kötü nedir iyice bilemez.
Bir ülkenin idarecileri, seçkinleri, üst/kaymak tabakası mantık ve ahlâk ilmine vakıf değilse o ülke batar. Nasıl batar? Şöyle veya böyle batar.
ABD’de bir politikacı, bir yüksek bürokrat
yalan söylerse, bir kamu malını veya parasını zimmetine geçirirse, bir yolsuzluğu sâbit olursa kariyeri biter, yıldızı söner.
Bazı ülkelerde yalan söylemek hem bir ahlâksızlıktır, hem bir suçtur.
Bazı ülkelerde sadece ahlâksızlıktır.
Bazılarında ne ahlâksızlıktır, ne suçtur.
Bazılarında ise negatif bir erdemdir, cin fikirliliktir, açıkgözlülüktür.
Türkiye bu “bazılardan” hangi sınıf içindedir.
Öğrencilerine:
1. Faydasız ilimler.
2. Zararlı ilimler.
3. Bozuk ve sapık ideolojiler.
Okutan onlara:
4. Doğru dürüst mantık okutmayan.
5. Ahlâk okutmayan… liseler iyi vatandaşlar, güçlü vatandaşlar, vasıflı vatandaşlar yetiştiremez.
Bu ülkenin halkı bin yıl boyunca ana dilinin edebiyatını, millî kültürünü Arap (İslâm) yazısıyla öğrenmiştir. Bin yılı aşan bir birikim bu yazıyla toplumsal hafızaya geçirilmiştir. Bu yazı yasak edilirse korkunç bir yabancılaşma, kültür erozyonu ve yozlaşması olur. Nitekim oldu da…
Japonlar, Çinliler, Hindistan yazılarını değiştirip Latin alfabesini almış, eski yazılarını yasaklamış olsalardı bu kadar ilerleyebilirler miydi?
Bir ülke, bir halk bir savaş kaybedebilir, ağır bir hezimete uğrayabilir, nüfusunun onda biri ölebilir, şehirleri tahrip edilip yangın yerine çevrilebilir…Şayet onun çocuklarına ve gençlerine iyi, güçlü, vasıflı eğitim veren bir eğitim sistemi varsa o ülke, o halk yıkılmaz, yeniden ayağa kalkar.
Gökdelenler yükseliyormuş, Boğaz’a üçüncü köprü yapılacakmış, denizin altından tüp yol geçecekmiş, dev barajlar, dev hava alanları inşa edilecekmiş. Yurdun her yeri otoyollarla dolacakmış… Evlerde jakuziler, sıcak su akan altın yaldızlı musluklar, mikro fırınlar, elektronik beyinli buzdolapları, parmağını uzatarak açılıp kapanan pencereler… Bunlar kimseyi aldatmasın. Ülkenin eğitimi iyi değilse, ülkenin liselerinde güçlü ve doğru dürüst mantık ve ahlâk eğitimi verilmiyorsa, lise mezunu gençler, Türkçe’nin en büyük şairi Fuzulî’yi orijinal metninden anlayarak okuyamıyorsa, yeni nesillere mimarlık, şehircilik ve estetik kültürü verilemiyorsa Türkiye’nin geleceği karanlıktır.
Bu ülkede yalan yaygınsa.
Oradaki halk aldatılıyorsa.
Orada kültür değil, anti-kültür varsa.
Yabancılaşma yaygınsa.
Millî kimlik yoksa.
Kokuşma ve pislik notu 10 üzerinden 3 veya 4’se.
Güvenlik yoksa. (Can, mal, ırz, din iman, neseb güvenliği).
İnsanlar birbirlerinin meleği değil, kurdu haline gelmişse.
Haram yemek yaygınlaşmışsa.
İsraf, sefahat (beyinsizlik), lüks, gösteriş, saçıp savurma, aşırı tüketim artmışsa.
Paylaşım ve infak ahlâkı gitmiş, sosyal adaletsizlik korkunç boyutlara varmışsa.
Orada para, mal, zenginlik en büyük değer, din iman haline gelmişse.
Sakın oradaki müzeyyen meskenler, lüks otomobiller, yağlı kemikler, Nemrud ve Firavunların göz kamaştırıcı hayatları sizi aldatmasın.
Türlü türlü şehvetlerine esir olan bir toplum batmaya mahkumdur.
Hele bu toplum bir İslâm toplumu olursa.
Cinsel şehvet… Para şehveti… Benlik şehveti… Riyaset (başkanlık)şehveti… Ün şehveti… Benlik/ene şehveti…Mal şehveti… Rant şehveti…
Bir ülke, bir toplum yüksek binalarla, geniş yollarla, lüks hayatla, aşırı tüketimle yücelmez; ilimle, irfanla, kültürle, hikmetle (bilgelik), ahlâk ve faziletle, âdil hukukun hakim olmasıyla, iç barış ve mutabakatla, güvenlikle, nasafetle, sosyal adaletle; güçlülerin güçsüzleri, zenginlerin fakirleri koruması ve gözetmesiyle, disiplinle, fütüvvet ahlâkıyla, mürüvvetle; oradaki çeşitliliğin fitne ve fesat değil, zenginlik teşkil etmesiyle yükselir ve ayakta durur.
Bir ülkede bunlar yoksa, bunlar ayaklar altına alınmışsa ansızın gelecek bir azab ve felâketten korkunuz.
Tarihte hiçbir ülke, hiçbir halk, hiçbir toplum yalanla, aldatmaca ile, haram yemeyle, gayr-i meşru rantlarla, zulümle, sosyal adaletsizlik ile, fitne ve fesat ile, nifak ve şikak ile, güvensizlikle, bin bir çeşit şehvet ile ve daha nice sosyal kötülüklerle pâyidar olmamıştır. Peki bozuk ve azgın bir toplum ne zaman batar? Batışın tarihini kimse veremez. Vakt-i merhunu gelince…
TÜRKLER VE KÜRTLER
BEN bir Müslümanım… İslâm dini ırkçılığı kabul etmez. Irk bir realitedir, inkâr edilemez. Irkçılık bir ideolojidir, inkâr edilir.
Müslümanlıkta bir insanın değeri takvası ile ölçülür; yani Allah’tan korkması, O’na itaat etmesi, O’nun emirlerini yerine getirmesi, yasaklarından kaçınmasıyla. Takvalı Müslüman iyi insan, iyi vatandaş, iyi aile reisi, iyi âmir, iyi memur, iyi komşudur.
Takvalı olmak için âlim ve ârif olmak gerekir. İlmin ve irfanın yanında hikmet (bilgelik) de olmalıdır.
Ben sâlih bir Kürdü, fâsık bir Türke tercih ederim.
Müslüman bir Kürdün de, sâlih bir Türkü, fâsık bir Kürde tercih etmesi gerekir.
İnsanlar kavimlerini severler. Bir kavim çok geniş bir aile gibidir. Onun mensubu olan kişi elbette ailesinin iyi olmasını ister.
Kavminin iyiliğini isterken başka kavimlere düşmanlık etmemek ve zarar vermemek gerekir.
Bir Müslüman Türk ile bir Müslüman Kürt din ve iman kardeşidir. Birbirlerine düşmanlık etmeleri haramdır.
Bendeniz Müslümanım ama İslâmcı değilim.
Türküm ama Türkçü değilim.
Kürtçülüğü de kabul etmem.
Müslüman, musalli, mustakim Kürtlerden hayli dostum vardır. Aramızda ayrılık gayrılık yoktur. Bediüzzamanın eserlerinden çok yararlanmışımdır. Kürt kavminden çıkmış ulemâya, fukahaya, meşâyihe hürmet ederim.
Yahudi Moiz Kohen Tekin Alp, Türkleri İslâm’dan uzaklaştırmak için şeytanî bir Türkçülük çıkartmış, kitaplarından birine “Kahr Olsun Şeriat!” başlıklı iğrenç bir bölüm koymuştur. Moiz Kohen Türkçülüğü, Türklere kurulmuş yaman bir tuzaktır.
Buna benzer bir tuzak da, Kürt kılıklı birtakım şeytanlar tarafından Müslüman Kürtlere kurulmuştur.
Bir Müslüman olarak Türkiye’nin parçalanmasını, ayrı bir Kürt devleti kurulmasını istemem. Zaten böyle bir şey mümkün değildir. Eskiden Kürt nüfus belli bölgelerde yaşıyordu. Şu anda Türkiye’nin her yerine dağılmışlardır.En büyük Kürt şehri Diyarbakır değil, İstanbul’dur. Kürt devleti kurulsa bile bunca Kürdü oraya sürmek mümkün müdür, doğru olur mu?
Ülkemizdeki kötülüklerin, felâketlerin ana sebebi İslâm’a cephe alınmış olmasıdır. Samimî şekilde İslâm’a dönersek meselelerimizi halledebiliriz.
Kürtlere yakın tarihte çok zulm edilmiştir. Türklere de… Bu ülkede hiçbir etnik grup Zemzemle yıkanmış gibi temiz değildir. Her kavmin içinde iyisi de vardır kötüsü de, saidi de vardır şakisi de…
Çözüm de çözümsüzlük de bizim elimizdedir. Seçim hakkımız vardır. Mevlâsını arayan Mevlâyı, belâsını arayan belâsını bulurmuş… 20 Ekim 2009