Salı

1. Cep telefonuna gerçekten ihtiyacı olan herkes bu aleti elbette alabilir ve kullanabilir.

2. Cep telefonuna gerçekten ihtiyacı olmadığı halde bu âleti alanlar ilkel zihniyetli, zekâ özürlü, şaşkın kimselerdir.

3. Bir eli direksiyonda, öbür eli cep telefonunu kulağına tutmuş vaziyette otomobil kullananlar hem kendi güvenliklerini, hem de başkalarının can emniyetini hiçe sayan saygısız ve sorumsuz kimselerdir.

4. Camilerde cep telefonunu açık bırakanlar ve çaldırtanlar saygısız ve görgüsüz vatandaşlardır.

5. Toplu nakil vasıtalarında, lokanta ve kahvehanelerde, alışveriş edilen dükkanlarda cep telefonunu açık bırakanlar, çaldıranlar ve konuşanlar da medeniyetsiz, terbiyesi kıt, görgüsüz kişilerdir.

6. Misafir ve davetli olarak bir eve, büroya, işyerine giden kişi oraya telefonunu kapatarak gitmelidir. Haber alması gereken bir hastası, hayatî bir işi, zarurî bir ihtiyacı varsa, ev sahibinden izin isteyerek, özür beyan ederek telefonunu açık bırakabilir ve izin verilmişse konuşabilir. Bunun zıddına hareket edenler saygısız, görgüsüz, türedi kimselerdir.

7. Ciddî ve efendi bir kimse, erkek olsun, kadın olsun sokakta yürürken telefonla konuşmaz. Bu bir seviye meselesidir.

8. “Cep telefonu fennin, tekniğin, medeniyetin harika bir buluşudur, herkeste bulunmalıdır, lüzumlu lüzumsuz bununla konuşulmalıdır. Cep telefonu olmayan kişiye acınır. İnsan geçim sıkıntısı da çekse bir cep telefonuna mutlaka sahip olmalıdır…” gibi düşünceler akıllı, görgülü, gerçekten medenî, olgun, bilge bir kimseye yakışmaz.

9. Lise öğrencilerinin, ev hanımlarının, küçük memurların çoğunun cep telefonuna ihtiyacı yoktur.

10. Zengin, medenî, ilerlemiş, gelir seviyesi çok yüksek, ilimde ve fende çok tekâmül etmiş, oturmuş hiçbir ülkede bizdeki gibi cep telefonu hastalığı ve deliliği yoktur.

11. Geri kalmış, insanlarının zekaları körlenmiş ve körletilmiş, kalkınamamış, tarihin ve çağın dışına itilmiş üçüncü dünya ülkelerinde cep telefonu adeta kutsal bir cihaz haline gelmiştir. İçmeye ayranı olmayan zavallı sürüngenler helaya cep telefonu ile girmektedir.

12. Geri ülkelerin toplumu cep telefonu konusunda adeta çıldırmış gibidir. Herkes almakta… Eskisini atıp daha iyisini almakta… Altı ay önceki modeli bırakıp son modeli edinmektedir. Cep telefonuna milyarlarca dolar harcanmakta; büyük para, zaman ve enerji israfı olmaktadır.

13. Bazı zekâ özürlüleri katında cep telefonu namus, şeref, itibar gibi bir şey olmuştur.

14. Türkiye, otomobil konusunda olduğu gibi cep telefonu konusunda da ifrata (aşırılığa) kaçmış vaziyettedir. Ülkemizde, Almanya’dakinden daha fazla sayıda lüks Mercedes otomobil bulunması normal midir?

15. İthalatımız şahlanarak yükselmektedir. İthalat ile ihracat arasında 25 milyar dolarlık bir fark vardır. İhracatımız her geçen gün biraz daha düşmektedir. Bunun sonu Türkiye’nin iflasıdır, çökmesidir.

16. Türkiye’de şahsî teşebbüs (kişisel girişim) ruhu ve zihniyeti öldürülmüştür. Bazı işsizlerle görüşüyorum, şu şartlarla iş istiyorlar: (a) Haftada iki gün tatil. (b) Senede bir ay izin. (c) Öğle yemeği. (ç) Sigorta. (d) Sendika. (e) Konforlu lojman. (f) Bol maaş. (g) Az zahmet, az iş, çok para. İşte Türkiye’yi bu zihniyet batırmıştır.

17. Artık ülkemizin birçok bölgesinde tarlalar ekilmiyor, bahçe yapılmıyor. Hayvancılığımız öldürülmüştür. Denizlerimizde balık kalmadığı için Romanya ve Ukrayna kara sularında balık avlayan teknelerimize ateş açılmakta, vatandaşlarımız öldürülmekte, tutuklanmaktadır. Kendi muz bahçelerimizi kuruttuk, şimdi Orta Amerika ülkelerinden firgorifik gemilerle muz getirtiyoruz. Fidanlıklar kurup, seralar yapıp süs bitkisi, kaktüs, çiçek, gül, lale bile yetiştirmekten aciz vaziyetteyiz. Saksı toprağı bile dışarıdan ithal edilmektedir. Namussuz, şerefsiz, alçak, hâin particiler yıllardan beri halk yığınlarını asalaklığa itmişlerdir. Herkes rahat, zahmetsiz, bol maaşlı, güvenli memuriyetler ve resmî işçilikler peşindedir.

18. Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi akıllı, becerikli, iyi idare edilen kârını zararını bilen ülkeler harikalar meydana getirirken Türkiye ziraat, hayvancılık, sanayi, üretim, el sanatları, ihracat gibi konularda nal toplamakla meşguldür.

19. Turizm turizm diyorlar. Maalesef turizmimiz de çökmüştür. Dünyanın en kalitesiz, en parasız turist kafileleri gelmektedir ülkemize. Portekiz. İspanya, İtalya gibi akıllı ülkeler turizmden her yıl onmilyarlarca dolar gelir elde ederken biz yerimizde saymaktan geçtim, her yıl biraz daha geriye gidiyoruz.

20. Bir ara İstanbul’da Sarıyer’e Arap dünyasından turist aileler geliyor, yazlıklar kiralıyor ve sıcak mevsimi bizde geçiriyorlardı. Alçak, aç gözlü, hain, altın yumurtlayan tavuğu boğazlayan kişiler yüzünden onları darılttık, kaçırdık, artık gelmiyorlar, Yunanistan’a gidiyorlar.

21. Birtakım firmalar turistleri soyarak ülkemizin adını karaya çıkartmışlardır. Honutçuluk usulüyle 250 dolarlık halıları 1500 dolara satmışlar, Çin’de veya Mısır’da dokunmuş ipekli halıları, yalan söyleyerek Hereke halısı diye yutturmuşlar, yemedik halt bırakmamışlardır. Bu namussuzlar turisti yolunacak kaz, sağılacak inek gibi gördükleri için ülkenin ve milletin menfaatlerini ayaklar altına almışlardır.

22. Bütün bu kötülüklerin, geriliklerin, yanlışlıkların, hıyanetlerin sebebi bizdeki sistem, hakim ideoloji ve bozuk eğitimdir. Modası geçmiş, miadı dolmuş bir ideoloji ve sistem devletten de, milletten de, ülkeden de, hukuktan da, demokrasiden de, temel insan haklarından da üstün görülmektedir. Kokuşma, rüşvet, hırsızlık, hortumlama, devlet ve belediye bütçelerini yağmalama almış yürümüştür.

23. Son günlerde gazetelerde birtakım önemli memurların rüşvet aldıklarına dair çok üzücü haberler yer almaktadır. Önemli bir devlet dairesinin önemli bir memuru, polis veya adliye tarafından aranmakta olan bulaşık bir adamın otomobilinde seyahat ederken trafik kazası geçirmiş, bulaşık adam ölmüş, memur hafif yaralarla kurtulmuştur.

24. Ülke iflasın eşiğinde iken birtakım çok bilmişler, maç kazanan bir futbol kulübüne devlet bütçesinden 50 milyon dolar yardım yapılması için harekete geçmişlerdir. Bu adamlar devleti babalarının çiftliği mi sanmaktadır?

Türkiye nereye gidiyor? Nurlu ve pembe ufuklara mı, yoksa bir uçuruma mı? 31 Mayıs 2000 Çarşamb