Pazar

 

Her akşam, o gün toplanan rüşvet paraları taksim edilirmiş. İşe yeni başlamış bir memura, kıdemsizliği dolayısıyla diğerlerinden az hisse vermişler, itiraz etmiş, anlaşmazlık büyümüş, tabancasını çıkartmış ve iki arkadaşını kurşunlarla delik deşik ederek öldürmüş…

Böyle bir hadise Fransa, Almanya, İngiltere gibi medenî ve hukuklu bir ülkede meydana gelseydi yer yerinden oynardı. Bizde örtbas edilecektir. Eski hamam eski tas, işler devam edecektir. Toplumumuz tepkisiz bir toplum olduğu için üzerinde durmayacaktır.

Büyük Millet Meclisi’nin, üniversitelerin, medyanın, dernek ve vakıfların, ülke seçkinlerinin vazifelerini yaptıklarını sanıyor musunuz?

Zaten, rüşvet paylaşımı ihtilafı dolayısıyla iki memurun öldürülmesi hadisesi, ülkedeki genel kokuşmanın bir zerresinden ibarettir.

Bu kokuşma nereye kadar devam edecektir? Önlenmezse, “Büyük Çöküşe” kadar sürecektir. Büyük Çöküş ne zaman? Tarihini Allah bilir ama yıkılış öncesi çatırtıları duyuluyor.

Ülkemizin çeşitli yerlerindeki eski kilise harabeleri hummalı bir şekilde restore edilmeye başlandı. Bunların paraları dışarıdan geliyor. İçeride birtakım firmalar, çeteler yüzde ondan, yüzde otuza kadar götürüyor.

İznik’te Hıristiyan nüfus kaldı mı? Kalmadı. 1924’te Lozan andlaşmasının mübadele maddesi mucibince Yunanistan’daki Müslüman Türkler Türkiye’ye, Türkiye’deki Ortodoks Rumlar da Yunanistan’a gönderildi. Peki aradan seksen sene geçtikten sonra şimdi İznik’teki eski kilise harabeleri niçin tamir ediliyor? Papalık bu iş için niçin yüz milyon dolara yakın bir tahsisat ayırıyor?

Dindar, milliyetçi bir bürokratın bu işi engellemesi, kösteklemesi gerekirken niçin teşvik ediyorlar?

İstanbul’un Bizans’tan kalma surları da birkaç belediye zamanında dışardan gelen milyarlarca dolarla tamir edilmişti. Bu paraların bir kısmı sur tamiratına gitmiş, diğer kısmı……….

Taksim’e cami denilince kanları beyinlerine sıçrayan Dönme medyacılarımız bu kilise restorasyonları meselesi üzerinde hiç durmuyorlar. Şu anda ülkemizde kaç kilise restore ediliyor? Bunların paraları dışarıdan nerelerden geliyor? Bu işin yekun bütçesi nedir? Bu işi hangi bürokratlar ve müteahhidler organize ediyor?.. Bu soruların ve benzerlerinin cevapları bulunmalı ve halkımıza açıklanmalıdır. Toplum tepkisiz olsa bile henüz millî duygulara ve şuura sahip vatandaşlarımız öğrensinler ve tepki göstersinler.

Türkiye elden gidiyor, Türkiye sinsice parçalanıyor, Türkiye Hıristiyanlaştırılmak isteniyor, ikinci Sevr planları uygulanmaya konulmuştur…

Bir zata:

Şapka devrimine böylesine bağlı olduğunuz halde niçin şapkasız geziyorsunuz? Şapkasız gezmek sizin için büyük bir ayıp değil midir? Başkalarına bakmayın siz. Evinizde ve büronuzda fötr, melon, silindir, panama, çeşit çeşit şapka koleksiyonunuz olmalı ve her gün bunlardan biriyle sokak ve meydanlarda arz-ı endam etmelisiniz. Gericilerin, tutucuların, inkılap düşmanlarının şapka giymemeleri affedilebilir ama sizin gibi bir zatın giymemesi affedilebilecek bir ihmal değildir. Silindir şapka size kimbilir ne kadar yakışacaktır. Çekinmeyin, utanmayın, giyin.

Adam çok zeki, çok kurnaz bir hırsızdı. Doların milyarlarıyla götürdü. Yakalanmadı, hiçbir ceza görmedi, burnu bile kanamadı. Nasıl yaptı bu işi? Kendisini kötü duruma düşürebilecek birtakım kimselere Boğaziçi’nde mülk edinmek imkanı tanıdı, onlar da onu korudular. Şimdi bu adam, muazzam bir imparatorluğun başında keyf içinde, zevk ü sefa içinde saltanat sürüyor.

Türkiye’de son yüz yılın büyük hırsızlıkları, soygunları, devlet ve belediye hortumlamaları üzerine her biri biner sayfalık en az beş ciltlik bir araştırma kitabı yazılmalıdır. Vaktiyle İttihadçı hükümetler zamanında yapılan soygunlar, suiistimaller hakkında kitaplarda, gazete ve dergi sayfalarında, şurada burada perakende malumat var. Bunlar derlenmeli, toplanmalı, dosya ve rapor şeklinde kitaplaştırılmalıdır.

İstiklâl savaşı kazanıldıktan sonra Cumhuriyet’in ilk yıllarında da hayli talan ve suiistimal olmuştur.

Doğan Avcıoğlu

«Türkiye’nin Düzeni»

adlı kitabında bunlardan bahseder.

Mütareke esnasında işgal kuvvetleriyle işbirliği yapan zengin bir Ermeni, Refet Paşa Ankara hükümeti adına İstanbul’u devr ve teslim alınca yurt dışına kaçmış, büyük matbaa tesisleri, malları mülkleri geride kalmıştı. Türk ve Müslüman gibi görünen, aslında gizli Yahudi olan bir gazeteci bu malların üzerine oturmuştu.

Bu hadiseyi bilen kaç kişi vardır şu yetmiş milyonluk halk içinde? Bunlar hep yazılmalıdır. Hayata beş parasız başlamış, ömrü boyunca hiç ticaret yapmamış, ailesinden miras da kalmamış birtakım büyükler, ünlü politikacılar nasıl olmuş da bugünün parasıyla

milyarlarca dolarlık efsanevî servetlere

sahip olabilmişlerdir?

Türk toplumu şifahî bir toplum olduğu için yakın tarihin bu kirli dosyalarını, yüz kızartıcı vak’alarını kitap şeklinde yazamıyor.

Şifahî toplumlar tarih yazamazlar.

Ramazan yaklaşıyor.

Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere islâmî kesimin cemaatleri, hizmet grupları mübarek ay için nasıl bir program hazırlamıştır? Allah’ın rahmetinin dünyayı her zamankinden daha fazla gölgelendirdiği bu ayda halka, gençliğe, kadınlara, esnafa dağıtmak üzere yirmi otuz çeşit ve her biri milyonlarca basılmış faydalı, değerli, uyarıcı broşürlerin baskısı bitmiş midir?

Maddî imkânı olanların fakirlere yapacakları yardımlar güzelce planlanmış mıdır?

Camilere koşan halka ve gençliğe oralarda ilim, irfan, aşk, şevk, heyecan, kültür olarak ne verilecektir? Fincancı katırlarını ürkütmeden, kutsal ve yüce dini pis ve alçak konulara bulaştırmadan ne gibi hizmetler ve faaliyetler yapılacaktır? Ramazanda oruca, namaza başlayan kimselerin bayramdan sonra dindarlığı terk etmemeleri için ne gibi tedbirler alınmıştır? Ramazanda hangi sosyal, kültürel, sanatla ilgili faaliyetlere hız verilecektir?..

Evet soruyorum, bu gibi konularda bir hazırlık yapılmış mıdır? Müslüman sorumlular üzerlerine düşen vazifeleri medenî ve olgun mü’minlere yakışacak şekilde yerine getirmişler midir? Heyhat ki heyhat… Ben bir hazırlık göremiyorum. Gören, bilen varsa haber versin.15 Eylül 2003