Çeşitli Konular
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Salı
1. Bir gazetede “Şeker hastalığının (Diyabet) tedavisi yoktur, sadece kontrol altına alınabilir” diye yazılmıştı. Peygamberimiz (Salat ve selam olsun O’na) ölüm dışında her hastalığın çaresinin olduğunu buyurmuştur. Nitekim eski zamanlarda ilacı ve tedavisi bulunmayan nice hastalık artık tedavi edilebilmektedir. Birgün gelecek insanlar kanserin de ilacını bulacaklardır. Sadece ölümü kaldırmanın imkânı yoktur.
2. Yine bir gazetede “Dinî ilâhileri müzikle çalıp dinlemek küfürdür” diye bir fetva verildi. Son asrın büyük nakşî şeyhlerinden ve icazetli hakikî ulemasından Ömer Ziyaüddin Dağıstanî Hazretleri (Allah yüce sırrını takdis eylesin) “Fetevâ-i Ömeriyye an Turuki’l-Aliyye” adlı fetva kitabında buna cevaz ve ruhsat vermiştir. Müzik dinimizde muhtelefün fih bir konudur, dinî ilâhileri müzikle çalanları ve bunları dinleyenleri tekfir etmek (küfürle suçlamak) doğru değildir.
3. Ehl-i Sünnet itikadına bağlı, Şeriat’a tâbi ve hürmetkâr bazı gazete ve dergilerde birtakım reformcu, zındık, ehl-i sünnet dışı muharrirlere yer verilmekte, onlarla röportaj yapılmakta, diyalog kurulmaktadır. Bu doğru değildir. İlgilileri kibarca ve yumuşak bir şekilde uyarırım.
4. Zekatın nasıl ve kimlere verileceği fıkıh kitaplarımızda, ilmihallerde açıkca beyan buyurulmuştur. Zekatın kimlere verilebileceği hakkında açık ve sarih âyet vardır. Bu konuda bin dörtyüz küsur senelik kesin ve kuvvetli bir icma bulunmaktadır. Dinimizin, Şeriatımızın hükümlerine göre hükmî şahıslara; Kızılay’a, Çocuk Esirgeme Kurumu’na, Hava Kurumu’na, derneklere, vakıflara, hizip ve fırkalara zekat verilemez. Verenler zekat borcunu ödemiş sayılmazlar, tekrar vermeleri gerekir. Zekat öncelikle fakir, miskin, muhtaç Müslümanların hakkıdır, onlara verilmelidir.
5. Mesih, kutub, gavs, hattâ nüzul etmiş Hazret-i İsa olduklarını iddia eden yüzlerce kişi varmış. Bunlar, iddia ve dâvâlarında samimî iseler Ümmet-i Muhammed’in, milletin huzuruna açıkca çıkmalı ve Mesih, Hz. İsa, kutub, gavs olduklarını beyan ve isbat etmelidir. Müslümanlar, bu gibi kimselere (İddialarını açıkça beyan etmedikleri takdirde) yardım etmemeli, peşlerine düşmemelidir.
6. Ramazan yaklaşıyor, yine birtakım kocaman, kodaman, keyfe mâ yeşâ hareket eden, dünyaya ve insanlara tepeden bakan adamlar ve zümreler beş yıldızlı, lüks, pahalı, israflı, fuhuşlu, haramlı, içkili, fışkılı, fısklı, fücurlu mahallerde iftar-show ziyafetleri vereceklerdir. Misafirlere şarapta yumuşatılmış etler, şeri (kiraz likörü) ile pişirilmiş pilavlar ikram edeceklerdir. Böyle mahallerin mutfaklarındaki ızgaralarda dana eti ile domuz eti birlikte kebab edilmekte, her iki etin yağı, suyu birbirine karışmaktadır. Müslümanlara duyurulur.
7. Şeyhlerin, âlimlerin, İslâmcıların, Müslüman köşeyazarlarının, Müslüman politikacıların, zengin dindarların, İslâmcılık cereyanı temsilcilerinin, siyasal İslâm’ın ileri gelenlerinin her zaman olmasa bile zaman zaman ve sık sık camilere gitmeleri, beş vakit namazı Müslümanların arasında cemaatle kılmalarını bekliyoruz. Onlar Şeriat’ın, fıkhın, ilmihalin hükümleri dışında değillerdir. Camiler ve cemaat sadece fakir Müslüman halk için değildir. Tuzu kuru olanlar, limuzin otolarla gezenler, ayda on milyarlara para demeyenler, son moda lüks elbiseler giyenler, boyunlarına yular gibi pahalı kravatlar takanlar da camiye gelmeye mecburdur.
8. Televizyon seyretmiyorum, biri anlattı, geç kalmışım ama yine de yazmalıyım. Başı örtülü MHP milletvekili hanım Meclis’e; zorlayıcıların, fanatiklerin, baskıcıların tehditleri sonunda başını açarak girince bu hareketi alkışlarla karşılanmış. Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr!.. Bir İslâm hanımı milletvekili seçiliyor, başörtüsüyle Meclis salonuna giremiyor, kürsüye çıkamıyor, başını açmak zorunda kalıyor ve bu sebeple alkışlanıyor. Bu hadise İslâm tarihinin kara bir sayfasını teşkil etmektedir. Sütçü İmam’ın kemikleri sızlıyor.
9. İslâmî hareketi kirletip bitirdikten sonra şimdi de milliyetçi ve Türkçü hareketi bitirmek ve batırmak istiyorlar. Bunun için de milliyetçilere, Türkçülere bozuk düzenin muhafızlığını, statükoyu koruma vazifesini yüklemek istiyorlar. Kim yapıyor bu işi? İsim veremem. Lâkin bu adamların kocaman dosyaları olduğunu biliyorum. Türkçülük, milliyetçilik bu devletin iyiliğini istemek; bu milletin, bu ülkenin iyiliği, dirliği düzeni, selameti için çalışmak demektir. Çürümüş, kokmuş, miadı dolmuş, bin çeşit pislik içinde kirlenmiş bir sistem ve düzeni ayakta tutmaya çalışmak ile milliyetçiliği ve Türkçülüğü telif etmenin imkânı yoktur. Milliyetçi ve Türkçü yığınlar inşaallah bu oyuna gelmezler, kendileri için hazırlanan zokaları yutmazlar.
10. Türkiye’yi parçalama planları çoktan uygulamaya konulmuştur. Allah bu memleketin parçalandığını, milyonlarca halkın perişan olduğunu bize göstermesin. Bu parçalanmadan en fazla Kürt nüfus zarar görecektir. Şu sıralarda ülke parçalanacak diye yırtınan, feryad-ü figan kopartan, Avrupa Birliği’ne sakın girmeyelim diyen çok lâik, çok devrimci, çok çağdaş, çok Şeriat düşmanı adama sormak isterim: Bir köy halkına silah zoruyla insan pisliği yedirilirken nerelerdeydiniz? Yapılan zulümler, ekilen kin tohumları, utanç verici aşırılıklar yüzünden bu memlekette Türk-Kürt ikiliği ve kutuplaşması olmuştur. Kurtuluşumuzun son çaresi İslâm’dır. Ona da derin devlet izin vermiyor ve din sömürücüsü sahtekârlar muazzez dinimizi kötü gösteriyorlar.
11. Amerika’ya kaçan, Türkiye’de iken “Ben Müslümanım” diyen, ABD’de ise “Ben Yahudiyim, bu yüzden Türkiye’de zulme uğradım” diye şikayette bulunan bir Sabataycı, af çıktıktan sonra ülkemize tekrar gelmek üzere hazırlıklara başlamış. Buraya geldikten sonra da; Ecevit’le, Demirel’le, Papalıkla, Sabataycılarla, reformcularla anlaşmış bir dinî cemaate intisab edecekmiş. Şu dünyada ne karışık işler oluyor.
12. Eğer Türkiye’yi gerçekten seviyorlarsa, gerçekten vatansever iseler bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti soymamaları; haram, şâibeli, şüpheli kazançlar ve servetler elde etmemeleri gerekir. Bu ölçüye vurulacak olursa bu memleket kodamanları içinde kaç nâsiye çıkar pâk u dırahşan? “Vatan, millet, Atatürk, lâiklik, milliyetçilik, Türkçülük, din, iman!” diye bağıran bazıları götürüp duruyor. Zavallı devlet, zavallı halk, zavallı vatan… 22 Kasım 2000 Çarşamba