Cin Fikirliler ve Ahmaklar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Mart 2019
Pazartesi
Para, geçinmek için elbette lazımdır. Herkesin bir işi, tezgahı, para kazanma kaynağı olması tabiidir. Kimsenin helâl ticaretine, maaşına, aldığı ücrete bir şey dediğim yoktur. Yine meşru yollardan zengin olana da karşı değilim.
Lakin para en büyük fitnedir. Parayı putlaştıranlar tecdid-i iman ve nikâh etsinler.
Dini imanı para olanlar gerçek Müslüman değildir. Para kazanmak için her haltı yiyen heriflere dindar diyenin alnını karışlarım.
Bu düzen bozukmuş, böyle bir düzende haram para kazanmak caizmiş, burası darü’l-harbmiş, haram paralarla cihad yapacaklarmış… Daha bunlara benzer bir sürü hezeyan sarfedenleri nefretle, istikrahla, tiksinti ile, midem bulanarak seyrediyorum. Böyle heriflerden ne köy olur, ne kasaba.
Bu ülke darü’l-harb ise gücün yeterse hicret edeceksin. Gücün yetmiyorsa ihlasla, istikametle, faziletle, ahlâkla, hikmetle yaşamaya çalışacaksın. Müslümana haram yiyicilik, eğrilik, düzenbazlık yakışmaz.
“Biz topladığımız haram trilyonlarla ileride İslâm’a hizmet edeceğiz, Türkiye’ye Asr-ı Saâdet’i geri getireceğiz” diyenlerin peşlerine düşenler ahmaktır.
Adamın biri deniz kenarında pahalı bir yalı satın almış. A musibetsiz ileride bu yalı ile mi cihad yapacaksın, İslâm nizamı kuracaksın?
Bir başkası kızları, oğulları, akrabaları ve eşiyle Karun gibi yaşıyor. En pahalısından bir sürü lüks limuzine, spor arabaya, pahalı arazi arabalarına biniyorlar. Alışverişe çıktıkları zaman milyarlarca liralık kostüm, pardesü, elbise, ayakkabı alıyorlar. En pahalı restoranlarda tıkınıyorlar. Hani bu topladıkları paralar İslâm içindi? Hayır, onlar nefs-i emmârelerinin bendesidir.
İslâm’a hizmet edecekmiş. Yok canım!.. Sen git bu martavalı zekâ özürlülere yuttur. Sen nefsine tapan gizli bir müşriksin. Sen hubb-i riyaset, tûl-i emel, şöhret, alkış, tantana, debdebe, şaşaa, gulgule, velvele içinde yaşamaktan başka bir şey düşünmeyen bir ehl-i dünyasın. İslâm’ı pis emellerine, şahsî çıkarlarına, nüfuzuna âlet ediyorsun. Müslümanları kaz gibi yoluyor, inek gibi sağıyorsun. Bunları yaparken “Ben nefsim için çalışıyorum” diyecek değilsin ya. Peşine takılan akıl fukarasını kandırmak için ulvî şeylerden, dinden, imandan bahsediyorsun. Bir tezgâh kurmuşsun iyi kazanıyorsun. Lakin âkıbetin iyi olmaz bu kafayla.
Zavallı güruhlar inanmışlar bir kere. Vermeye devam ediyorlar. Cin fikirlilerde bu şeytanlık, güruhlarda bu ahmaklık oldukça, herifler kırk yıl şekersiz muhallebi satsalar dükkanları yine de bir gün müşterisiz kalmaz.
Velhasıl bir dolaptır dönüyor. Olan İslâm dâvasına, Müslümanlara, bu ülkeye oluyor.
Yaz geldi, gündüzler uzadı. Yatsı namazı şu anda gece onda kılınıyor. Artık, orta halli herkesin otomobili var. Akşam yemeğini yedikten sonra Müslümanlar otomobillerine binseler ve yatsı namazı kılmak üzere yakındaki veya uzaktaki camilere gitseler. Mesela bir gece Eyüb Sultan’a, bir gece Sultan Ahmed’e, bir gece başka bir camiye.
Otomobil, Allah’ın bir nimetidir. Bu nimeti, gezmek, tozmak, işe gidip gelmek, lokantaya gitmek için kullanıyoruz da niçin, her şeyden önemli olan ibadete gitmek için kullanmıyoruz?
Müslümanları sık sık yatsı namazına otomobille gitmeye dâvet ediyorum. Yanınıza yetişkin erkek çocuklarınızı, bir komşunuzu da alabilirsiniz. Namazdan sonra bir yerde çay içip biraz sohbet edebilirsiniz.
Yatsı vakitlerinde camiye gidiniz ve ne kadar az cemaat olduğunu görünüz. Cemaatin azlığı, sizin gelmemenizden dolayıdır. Maalesef Müslüman kesim namaza ve cemaate hıyanet etmektedir. Namaza ve cemaate hıyanet eden Müslüman toplumlar iflah olmazlar, aksine başlarına bir sürü bela, musibet ve zillet gelir.
Namazı ve cemaati terkeden dinini yıkmış olur. Hadîste, “(Beş vakit) namaz dinin direğidir. Onu kim ayakta tutar (Namazı dosdoğru kılarsa) dinini ayakta tutmuş olur; kim onu yıkarsa dinini yıkmış olur” buyurulmaktadır.
Müslüman erkekler, şer’î özürleri olmadıkça namazı münferiden (tek başına) kılmamalıdır. Mümkün olduğu kadar camilere gitmeli, cemaate katılmalıdır. Hadîste “Cemaat rahmet, tefrika azaptır” buyuruluyor.
Bugün Türkiye’de Müslümanların en kolay ve sakıncasız şekilde yapabilecekleri dinî eylem namaz kılmak, cemaate katılmaktır. Bu kadar kolay şeyi yapamayanlar, daha zor, daha zahmetli, tehlikeli hizmet, faaliyet ve eylemleri nasıl yapabilir?
Namazı ve cemaati terkeden Müslümanlar Allah’a, Peygamber’e isyan etmiş, Şeriat ilkelerini hiçe saymış olurlar. Böyle isyankâr ve günahkâr kişilerin ve toplulukların kurtulmaları, izzet ve selamet bulmaları nasıl mümkün olabilir?
Unutmayın, camiye bekleniyorsunuz. Felah, necat, selamet, izzet, rahmet, yardım bulmak isteyenler namaz ve camiye yönelsinler.
Yatsı vaktinde hazırlanıp, otomobiline binip bir camiye gitmek bir irade meselesidir. Müslümanda bu irade yoksa o ne kadar zayıf, âciz, iradesiz bir kimsedir.
Öyle çürük Müslümanlar var ki, farz namazları cemaatle kılmak âdetini tamamen terketmişlerdir. Cuma namazlarından başka zamanda camilere gelmezler.
Sonra bir sürü dedikodu, boş lâf, fasafiso konuşma. Cemaat işleri, din baronunun maceraları, baronluk hizmetleri için toplanan ve toplanacak paralar, günlük dedikodular.
Şahsî menfaat, nüfuz, şöhret, alkış, riyaset, benlik oldu mu, târik-i namaz ve târik-i cemaat herifler hemen uyanırlar, şeytan gibi hareketlenirler. Onların çoğunun dini imanı para, menfaat, zenginlik, riyaset, ün, halkın rağbeti, makam, mevki gibi şeylerdir.
İslâmcı geçinen gençlerin de büyük kısmı camiye gelmez. Geçen gün bir toplantıda hâzır bulunan İmam-Hatip öğrencisi bir gence sorduk, “Sizin sınıfta kaç öğrenci var ve bunların kaçı beş vakit namaz kılıyor? “Kırk altı kişiyiz, bunların üç veya dördü beş vakit namaz kılar” cevabını verdi. Bir din okulunda namaz kılan öğrencilerin bu kadar az olması bir felaket, hıyanet, rezalet değil midir?
Müslümanlar! Akıllarınızı başlarınıza toplayınız. 25 Mayıs 1999