Çirkinlikler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Cuma
İstanbul’dan İzmit’e doğru üç kişilik uzman bir heyetle yola çıkınız, ara yollardan geçiniz, mahallelere uğrayınız ve mimarlık ve sanat bakımından değeri olan estetik katsayısı yüksek bir villa, bir ev, bir işyeri arayınız. Ya hiç bulamayacaksınız, yahut devede kulak kabilinden üç beş bina bulabileceksiniz vasıflı ve güzel olan.
Ülkemizde dehşetli, hummalı bir yapılaşma, binalaşma görülüyor. Her yer beton yığınlarıyla doldu. Bunların duvarı, damı, bacası, kapısı, penceresi, balkonu, bahçesi var ama güzellikleri yok. Onbeş yirmi medeniyete beşiklik etmiş şu ülke nasıl oldu da sanatını, estetiğini, mimarîsini yitirdi, bunca çirkinlik içine battı?
Türkiye durup dururken, kendi kendine çirkinleşmemiştir.Birtakım iç ve dış güçler bu çirkinleştirme işini planlamışlar, programlamışlar, ülkeyi kasıtlı olarak çirkinleştirmişlerdir.
Bir medeniyetin, bir kültürün, bir kimliğin üç ana unsuru bulunur. Birincisi: Bilgi boyutudur. İkincisi aksiyondur, yani yapılmaya ait işlerdir ki, biz bunun ilmine ahlâk diyoruz. Üçüncüsü sanat, estetik ve güzelliktir.
Türkiye bu üç boyutta ve unsurda da kendi medeniyetinden, kendi millî kimliğinden, kendi sanatından uzaklaştırılmıştır.
Bu halk durup dururken bu kadar bozulamazdı. Onu kasıtlı olarak, çeşitli zorlama ve baskılarla bozmuşlardır.
Bu ülkede ezici çoğunluğu teşkil eden Müslümanlara hitap ediyorum:
-Millî kimliğinizi kaybetmemek için olanca gayretinizi gösteriniz.
-Sizi yabancılaştırmak isteyenlere karşı yasal sınırlar içinde, dünyaca kabul edilmiş evrensel insan hakları metinlerinin ışığında direniniz.
-Çocuklarınızın bozulmaması, yabancılaşmaması için alabileceğiniz bütün tedbirleri alınız.
-Sizin millî kimliğinizin ana faktörü İslâm dini ve medeniyetidir. Bu dinin ve medeniyetin değerlerine, hükümlerine sımsıkı bağlı kalınız.
-İçimizdeki ve dışımızdaki sömürgeciler bizi köleleştirmek için genç nesillerimizin uluslararası standartların çok altında bir eğitimle yarı cahil olarak yetiştirilmesini planlamışlardır. Paralel ve alternatif eğitimle onların yeterli seviyede bilgili, kültürlü, şuurlu, uyanık olmaları için çalışmalıyız.
-İyi insanlar, iyi vatandaşlar, iyi Müslümanlar sadece bilgi ile yetişmez. Bilginin yanında aksiyon, ahlâk, karakter de gerekir. Düşmanlarımız çocuklarımızın ahlâksız, karaktersiz, yamuk yetişmesini istiyor. Böyle bir şey Türkiye’nin çökmesi, milletimizin köleleşmesi neticesini getirir. Türkiye’nin bütün vatansever, namuslu, haysiyetli sivil güçleri genç nesillerin ahlâklı, imanlı, faziletli, yüksek karakterli yetişmesi için harekete geçmeli, buna planlı ve programlı bir şekilde çalışmalıdır.
-İş, ticaret, sanayi hayatının düzene girmesi için eski ahîlik, fütüvvet ahlâkı canlandırılmalıdır.
-Köşeyi dönmek felsefesi toplumu çökertmiştir. Bu zararlı felsefe ile mücadele etmeliyiz.
-Bizim milletimiz ticaret, sanayi, iş sahasında fazla tecrübeli ve kabiliyetli değildir. Toplumumuzu, tacirlerimizi, iş adamlarımızı eğitmek, onları daha vasıflı ve üstün hale getirmek için çareler ve çözümler bulunmalıdır.
-Bir Yahudi, bir Sabataycı, bir Farmason büyük bir fabrika ve iş yeri kurunca bu bir tehlike ve tehdit oluşturmuyor da, dindar bir vatandaş büyük bir iş kurunca yeşil sermaye yaygaraları kopartılıyor. Bu gibi yaygaralar insan haklarına, eşitlik prensibine, adalete, insafa, vicdana ve millî menfaatlere aykırıdır. Temeli fazilet olan gerçek cumhuriyete aykırıdır. Müslümanlar var güçleriyle ticaret, iktisat, sanayi, üretim sahasına yönelmelidir.
-Zayıf karakterli, ahlâksız, çürük, moloz kimseler zenginleşince azarlar, kudururlar, israf ve sefahate yönelirler. Buna karşı da tedbir almalıyız.
Millî kimliğimizin, millî kültür ve medeniyetimizin ana boyutlarından biri olan sanat, estetik, güzellik sahasında bir seferberlik başlatmalıyız. Evlerimizin içi ve dışı, işyerlerimiz, dükkanlarımız, bahçelerimiz, balkonlarımız, giyim kuşamımız güzel olmalıdır. İslâm; inanç ve düşüncede doğrunun, amel ve aksiyonda iyinin, sanat ve görünüşte güzelin dinidir.
Bugünkü kusurlarımızdan kurtulabilmemiz için şifahî toplum kültürünü bırakmalı ve medeniyet-şehir kültürüne yönelmeliyiz. Bu, kolay bir şey değildir. Şifahî kültürden medeniyet-şehir kültürüne geçebilmek için çok ciddî, çok seviyeli, çok tesirli çalışmalara ve yayınlara başlanmalıdır.
Elimizdeki bütün vakıf ve dernekler bu sahadaki kampanyaya katılmalıdır.
Sayısı iki yüze ulaşan ve yüz doksan kadarı sönmüş veya can çekişir durumda bulunan geleneksel sanat ve zenaatlerimizi canlandırmalıyız.
Karşıtlarımız bunları önlemeye çalışacaklardır. Bu önlemeleri, bu engellemeleri evrensel ve temel insan haklarına, anayasamıza, millî menfaatlerimize aykırı olacaktır. Bu memleket bizimdir, bu halk bizim halkımızdır, bu devlet bizim devletimizdir. Hiçbir baskıdan, zorlamadan, engellemeden yılmamalıyız.
Ülkemizde, yüzde yüz olmasa bile çok şükür demokrasi vardır, insan hakları vardır. Basın yayın faaliyetleri serbesttir. Gazete, kitap, dergi, broşür çıkartmak serbesttir. Bu hürriyetin tamamını kullanmalıyız.
Ülkemiz yıllardan beri iliklerine kadar soyulmaktadır. Vatan hainleri bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti iki yüz elli milyar dolar borca batırmıştır. Doğacak çocuklar bile borçlu durumdadır.
Ziraatimiz, sanayiimiz, hayvancılığımız, ihracatımız kasıtlı olarak batırılmaya çalışılmakta, çeşit çeşit hıyanet ve suikastlara mâruz bırakılmaktadır.
Batırılan bankalar, bu ülkeye, bu halka, bu devlete 40-50 milyar dolara mal olmuştur.
Bu günler gezmek tozmak, yemek içmek, gününü gün etmek günleri değildir. Vatanımız, milletimiz, devletimiz büyük tehlike ve tehditlerle karşı karşıyadır. AB’ye girdiğimiz takdirde çeşitli misyoner teşkilâtları ülkemize karşı yeni bir Haçlı Seferi başlatacaklardır.
Türkiye’nin parçalanma planları çoktan yapılmıştır. Müsait zaman beklenmektedir.
Halkımız, milletimiz bilgi, kültür, ahlâk, fazilet, millî kimlik, millî kişilik; iyilik ve güzellik istemektedir.
Rüşvetin, kokuşmanın, hırsızlığın, soygunun, hortumlamanın sona ermesini istemektedir.
Gafil olmayalım, içinde bulunduğumuz kötü durumu, mâruz kaldığımız hıyanetleri bir an bile hatırımızdan çıkartmayalım.
Vatan, millet, devlet tehlike ve tehdit altındadır. Bütün gücümüzle yardıma koşalım.
Bana ne demeyelim, keyfimize bakmayalım. Hizmet edelim, bir şeyler yapalım. 14 Haziran 2003