Çocuklarımız
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Şubat 2019
Cuma
Bir ülkenin halkının tamamının kültür ve tahsil bakımından çok vasıflı, çok okumuş, çok güçlü, çok üstün olması gerekmez. Yüzde üçünün veya beşinin böyle olması o ülkenin yükselmesi, yücelmesi, güçlenmesi ve üstün hale gelmesi için yeterlidir. Eğitim sisteminin, üniversitelerin bu nisbeti tutturmaya çalışması gerekir.
Bizde yüzde üç veya beş böyle vasıflı insanlar yetişiyor mu? Bana sorarsanız yetişmiyor. Bizim eğitim sistemimizin, maarifimizin, üniversitelerimizin böyle bir misyonu, hedefi, gayesi yoktur.Bu nisbet bizde binde bir bile değildir.
Okullarımızı düşünelim: Çok kaliteli bir öğretim programı ve metodu olacak, çok kaliteli ve üstün bir eğitimci kadrosu olacak, yine çok kaliteli ders kitapları olacak ve otuz beş kişilik bir sınıfta en az üç beş öğrenci çok iyi bir şekilde yetişecek, yetiştirilecek. Bizde bu saydıklarımın hiçbiri yok.
Onbeş yirmi yıl önce okulların her sınıfına bir bilgisayar konulması kampanyası açılmıştı. Bilgisayarlar konulacak ve eğitimin kalitesi yükselecek, mesele halledilecek… Ne aptalca, ne eblehçe, ne zekâ özürlüce bir çare ve tedbirdi bu.
Türkiye’yi batırmak isteyen ve bu konuda planlı, programlı, metodlu kasıtlı bir şekilde çalışan şer kuvvetleri, habîsler vardır. Onlar ülkemizin genç nesillerinin bilgi, aksiyon, estetik boyutlarının güçlü olmasını istemezler:
1. Bilgi boyutu güçlü olmak. Dünyadaki çağdaş eğitim standartları seviyesinde edebî- yazılı lisan, tarih, beşerî coğrafya, sanat tarihi ve kültürü, felsefe (psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik), sosyoloji gibi sosyal grup derslerinde başarılı olmalarını, yeterli bir kültür sahibi olmalarını istemezler.
2. Millî kimlik sahibi olmalarını istemezler. Yabancılaşmış, kendi ülkesinin kültürüne, medeniyetine, sanatına, edebî lisanına, tarihine hakkıyla ve yeteriyle vâkıf olmayan köksüz nesiller isterler.
3. Bu memleketteki Müslümanların, kendi dinî kültür, kimlik ve kişiliklerine bağlı olmasından hoşlanmazlar. Onların iyi bir din tahsili almasını, samimî dindar olmasını arzu etmezler.
4. Onların zengin, edebî, geniş ufuklu Türkçe’yi öğrenmesine karşıdırlar. Eski kitapları, belgeleri, kabir taşlarını, bina kitabelerini okuyamamalıdır, anlayamamalıdır onlar.
5. Bu memleketi, bu halkı, bu devleti yüceltecek güçlü kadrolar kurulmasına karşıdırlar. Ülkenin, perde ardında sahipleri vardır, onların saltanat ve hakimiyetleri asla sarsılmamalıdır.
Peki samimî, şuurlu, akıllı Müslümanlar bu durum karşısında ne yapıyorlar, ne gibi çare ve çözümlere başvuruyorlar?
– Oğlum, kızım ileride çok para kazansın, çok zengin olsun, çok lüks yaşasın, ünlü olsun… Evlatları için böyle düşünen anne ve babalar acınacak mahluklardır. Bu gibi temenniler İslâm’ın hayat felsefesine, dünya telakkisine tamamen zıttır. İnsanlar elbette yeteri kadar kazanacaklardır ama zengin olmak, lüks yaşamak, çok tüketmek asla bir gaye ve amaç olamaz.
Müslüman bir anne ve babanın evladı için birinci duası, “Yavrum adam olsun…” dur. Adam olması, iyi Müslüman olmasına bağlıdır. İyi Müslüman aynı zamanda iyi insan ve iyi vatandaş demektir. İyi insan, iyi vatandaş olmayan kimse iyi Müslüman da olamaz.
Yaz tatili geliyor. Çocuklarımızın, öğrencilerin elbette dinlenmeye, istirahat etmeye hakları vardır. Lakin bu arada biraz da ilim, irfan, hüner, marifet öğrenmelidirler. İstekli çocuklarımızı şu konulardaki kurslara göndermeliyiz. Kurs yoksa özel hocalar bulmalıyız:
(1) Osmanlıca zengin edebî Türkçe kursları. Yurt sathında yaz aylarında bunlardan binlercesi açılmalı ve yüz binlerce, milyonlarca gencimize zengin ve edebî Türkçe öğretilmeye çalışılmalıdır.
(2) Din ve ahlâk dersleri. Bugünkü kanunlar böyle kurslar açılmasına izin vermiyor.Bu işi güzel ve faydalı kitaplarla, özel sohbetlerle halletmek gerekir.
(3) Sayıları iki yüzü bulan geleneksel sanat veya zanaatlerimizden birini öğrettirmek.
(4) Görgü, edep ve efendilik dersleri. Evlatlarımızın bu konuda ehil bir kişiden ders almaları zarurîdir.
(5) Mantık dersleri. Mantık doğru düşünmek, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmek ilmi ve tekniğidir. Bunu bilmeden okumuş, aydın, kültürlü olmak mümkün müdür?
Yazıp duruyorum ama bu konularda ders verecek, genç yetiştirecek ehil ve güçlü kimseler de pek kalmamıştır. Mevcutların sayısı asla yeterli değildir. Elde bu konularda güzel kitaplar, ders malzemesi yoktur.
Geçen sene “Paralel ve Alternatif Eğitim” konusunda beş yazıdan müteşekkil uzun bir makale yazmıştım. Bunları küçük bir broşür yapacaktım. Araya mâniler girdi, yayınlayamadım. İnşaallah bu yaza yetiştireyim.
Çocuklarımızı hüda-yi nâbit otlar, bitkiler gibi kendi hallerine bırakmışız. Bakılmayan, itina gösterilmeyen, budanmayan, terbiye edilmeyen bitkiler istenilen şekilde gelişmez ve yetişmez.
“Oğlum ileride çok para kazansın, çok harcasın, çok yesin, lüks hayat sürsün…” diyen dindar anne ve babalar gerçek dindar değil, dindar karikatürü kişilerdir. Rızkı, yemeyi içmeyi Cenab-ı Hak veriyor. Sen oğlunun veya kızının iyi Müslüman, iyi, insan, iyi vatandaş olması; ilim, irfan, ahlâk, fazilet, hikmet, kültür, görgü, edep sahibi olması için dua etmelisin; sadece dua etmekle kalmayarak, bu sahada fiilen de çalışmalısın.
Bazı din baronları kendilerine intisab eden, kendilerine para veren, kendilerini destekleyen kimselerin Mevlâlarını bulduklarını, kemâle erdiklerini sanıyor. Ne boş hayal!
Çocuklarımıza, gençliğe yazık oluyor… 10 Mayıs 2003