Pazar

Toplumumuzda yeterli sayıda çok akıllı, çok vasıflı, çok kabiliyetli çocuklar ve gençler var ama biz bunları iyi yetiştiremiyoruz. Yetiştirmekten geçtik, harcıyoruz.

Onları eğitim sistemi harcıyor, medya harcıyor, ana-babaları harcıyor, bazı cemaatler harcıyor; ülkenin, halkın, devletin üzerine gölgesi kâbus gibi çökmüş olan bir heyûlâ harcıyor.

Ana-babalar çocuklarını nasıl harcıyorlar?

“Aman evlâdım iyi yetişsin, ileride iyi para kazansın, lüks bir hayat sürsün…”

felsefesi ile yetiştirilen gençlik harcanmaz da ne olur?

Bazı dinî cemaatler gençliği nasıl harcıyor?

“Ben filân efendi hazretlerine intisap ettim ve Mevlâmı buldum… Efendi hiç hatâ yapmaz… Bizim cemaat mükemmeldir… Benim temel vazifelerim Efendi hazretlerine ve cemaate var gücümle para toplamaktır… Efendi hazretleri… Efendi hazretleri…”

Bu hava içinde yetişen, sözde yetiştirilen bir genç harcanmaz da ne olur?

Ülkemizde saltanat, hakimiyet, hegemonya kurmuş olan Pembe’ler çoğunluğun çocuklarının zaten iyi yetişmesini istemezler.

Onlar kendi çocuklarını ve gençlerini dünyanın en iyi okullarında okutur ve yetiştirirler. Müslüman Türkiyelilerin ise cahil kalmasını isterler. Müslümanlar iyi yetişirse ötekilerin işleri bitiktir.

Bir çocuk, bir genç nasıl iyi yetiştirilir?

Birinci olarak bilgi ve kültür boyutunun geliştirilmesi gerekir. Hem güçlü bir genel kültüre sahip olacaktır. Hem de kendi millî ve dinî kimliğiyle ile ilgili yine güçlü bir kültürü bulunacaktır.

Efendi hazretlerine çok bağlıymış ama elifi görünce mertek sanıyormuş… Ben böyle bir genci ne yapayım? Ne işe yarar o?

Yüksek tahsil yapmış bir Müslümanın en az beş-on sayfalık bir usûl-i fıkıh bilgisine sahip olması gerekir. Usûl-i tefsir de bilmelidir…Usûl-i hadîs de…

Zevzeklik eden 100 genci imtihan etseniz,

“Elinize bir kağıt alınız ve Allah’ın sıfatlarını yazınız”

deseniz kaç tanesi tam not alır?

Gencimiz hukuk veya siyasal mezunu. Ona da

“Devlet, hukuk, adalet, meşruiyet, yargının bağımsızlığı, demokrasi, insan hakları…”

gibi kavram ve terimleri sorsanız, doğru dürüst kompozisyonlar yazabilirler mi?

Müslüman gençleri

“mürüvvet”

konusunda imtihan edersek tatminkâr bir sonuç çıkar mı?

Evet, bilgi ve kültür konusunda çocuklarımız ve gençlerimiz iyi yetiştirilmiyor.

Yüz Müslüman gençten birinin aruzla manzume yazabilmesi gerekir.

Yüz Müslüman gencin doksanının Fuzulî Divanı’nı anlayarak, zevk ve haz alarak okuyabilmesi gerekir.

Yüz Müslüman gencin yüzünün de İslâm-Kur’ân harfleriyle Türkçe okumayı bilmesi gerekir.

İkinci husus ahlâk ve karakter terbiyesidir. Bu husustaki durum, bilgi ve kültürden de geridir.

Çocuklarımızın bir kısmı kopya çekiyor. Bugün kopya çeken Müslüman bir çocuk, yarın hayata atılınca kimbilir ne haltlar yiyecek, ne dolaplar çevirecektir.

Çocuklarımızı, gençlerimizi ahlâk ve karakter kahramanları olarak yetiştirmemiz gerekir.

Yüksek ahlâk ve karakter aşılamak, bilgi vermekten bin kat zordur.

Müslüman çocuk veya genç yalan söylemez, vaadinden dönmez, emanete hıyanet etmez…Terbiyelidir, edeplidir, vakarlıdır, haysiyetlidir… Ciddîdir, ağırdır, yaşının gerektirdiğinden ziyade olgunluğa sahiptir…Azimlidir… Para ve menfaat için her haltı yemez… Ulvî değerleri vardır onun… İdealisttir…

Bazı gençler görüyorum, ana gayeleri şunlardır: Lüks ve gösterişli bir eve sahip olmak, lüks bir yazlığa sahip olmak, lüks ve pahalı bir otoya sahip olmak… Lüks ve iyi yemek, lüks ve iyi giyim-kuşam… Lüks lüks lüks… Bunlar ne korkunç cahiliyetler ve bid’atlerdir.

Böyle bir Müslüman genç canavar değil de nedir?

Üçüncü husus sanat, güzellik, estetik terbiyesi vermektir.

Ülkemiz zevksizlik, çirkinlik, sanatsızlık karanlıkları içinde bunalıyor, boğuluyor.

Çok küçük bir örnek vermek istiyorum. Bazen, layık olmadığım halde konuşmaya davet ediliyorum, dinleyenler kağıtlara yazarak sorular yöneltiyor. Bu kağıtların çoğu zevksiz ve çirkin şekilde, kenarları fare yemiş gibi gayr-i muntazam çirkin kağıtlardır. Çoğunun üzerindeki yazılar da berbattır. Estetik kültürü olan bir kişi böyle kağıda böyle yazı yazar mı? Müslümanın her işi güzel olmalı. Konuşması, yazması, davranışı, bütün muameleleri, her şeyi…

Geçenlerde bir camide cuma hutbesi dinliyordum, yanımdaki genç hutbe boyunca parmaklarını çıtlatıp durdu, son derece rahatsız ve huzursuz oldum.

En son cuma günü, önümdeki üç genç cuma hutbesi okunurken vır vır zır zır konuşup durdular, yerimi değiştirmek zorunda kaldım.

Eskiden Osmanlı okullarında öğrencilere rık’a dersi verilirmiş. Rık’a, bir yazı çeşididir. Bunu öğrenenler inci gibi yazı yazarmış. Hem okunaklı, hem güzel…

Dünyanın neresinde olursa olsun İngiliz okullarında talebeye sanatlı ve vasıflı yazı öğretilir.

Galatasaray mektebinde öğrenci iken ortaokulda Celâl Öget isminde bir hocamız vardı, kaligrafi (güzel yazı)dersi verirdi. Şimdi çocuklarımız ve gençlerimiz Latin yazısını berbat şekilde yazıyor.

Çocuklara, gençlere nasıl estetik terbiyesi vereceğiz? Bu işi yapacak yeterli sayıda ve kalitede öğretmenimiz, rehberimiz var mı?

Pembe’ler Türkiye’yi estetiksiz, sanatsız, zevksiz, güzelliksiz hale getirdiler.

Müslümanların cahil takımı da onlardan aşağı kalmadı. Adamlar yüz milyarlar harcayarak yeni bir cami yaptırıyor ve bina son derece zevksiz, çirkin, sanatsız oluyor. Halbuki aynı para ile mimarlık ve sanat bakımından çok güzel, çok zevkli, çok kaliteli bir bina yapılabilirdi. Niçin yapamıyorlar?

Çocuklarımıza, gençlerimize ev döşemesi, dekorasyon, giyim-kuşam, yeme-içme, otomobil gibi hayat konularında nasıl yüksek medeniyet kültürü vereceğiz?

İslâm’ın temel değerleri, ölçüleri, hükümleri vardır. Bunları nasıl öğreteceğiz?

Cahil, hem kel hem fodul, kendini beğenmiş, zonta, maganda adamlar, bilmedikleri konularda ehliyle istişâre etmezler. Onların danışmaya, başkalarının fikir ve görüşlerine ihtiyacı yoktur. Onların dediği dediktir. Bu kafadaki kimseler gençleri ve çocukları elbette iyi yetiştiremez.

Müslümanların asıl ana vazifeleri gece gündüz var güçleriyle genç nesilleri iyi, vasıflı, güçlü, üstün yetiştirmek olmalıdır.

-Bilgi ve kültür boyutunda,

-Ahlâk, karakter, aksiyon boyutunda,

-Sanat, estetik, güzellik boyutunda.

Bu eğitimi ve terbiyeyi verebilmek için sadece istek, iyi niyet yeterli olmaz. Bu işi hakkıyla yapabilecek elemanlar, kadrolar bulunması gerekir. Bu da yetmez. Plân, program, metod, strateji olması gerekir.

Efendi hazretleri çok büyükmüş… Onu alkışlar, ona para toplarsak kurtulurmuşuz… Biraz kaba olacak ama bu kafadakilere “Nah kurtulursunuz!..” demek gerekir.

Tuncer büyüsün, yetişsin, bol para kazansın… Semira yetişsin, okusun, iyi bir izdivaç yapsın, lüks yaşasın… Bu felsefe Müslüman felsefesi değildir. Cahiliyet, bid’at, sapıklık felsefesidir.

Zavallı çocuklarımız, zavallı gençlerimiz… 28 Haziran 2004