Çoğunluktaki Müslümanlara Yapılan Zulümler, Hakaretler, Baskılar, Tehditler Sona Ermeyecek mi?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 30 Aralık 2018
Çarşamba
İnsanların, vatandaşların düşünceleri, inançları, dinleri, görüşleri, tenkitleri; bunları açıklamaları yüzünden zulme, haksızlığa, işkenceye uğramaması gerekir. Hakaret etmemek, şiddeti teşvik etmemek şartıyla geniş fikir hürriyeti olmalıdır. Hakaret ve şiddet teşviki de, âdil mahkeme kararlarıyla belli olur.
Memleketimizde öyle adamlar var ki, bir başbakanı bile, yasal faaliyetleri dolayısıyla ileride idam edilmekle tehdit edebiliyor. Bu ülkede ezici çoğunluğu oluşturan Müslümanlar yakın tarihimizde inançları, düşünceleri, görüşleri yüzünden büyük haksızlıklara, ağır baskılara, korkunç işkencelere uğramışlardır. Tarih bunların şahididir, sağlam belgeler ve bilgiler bunların yaşanmış olduğunu kesin şekilde ispat etmektedir.
binlerce Müslüman öldürülmüştür. Savcının hakkında hapis cezası istemiş olmasına rağmen İskilipli Atıf efendinin idam edilmiş olması tek örnek değildir.
Zilan vadisinde binlerce insan korkunç ve feci şekilde öldürülmüştür. İskilipli Atıf efendinin asıldığı gün, bir başka sarıklı din adamı, Babaeski müftüsü de ipe çekilmişti.
Sadece Müslümanlar değil, bir kısım Marksistler de yok edilmiştir.
ve arkadaşları Rusya’ya kaçarken Karadeniz’in karanlık sularına atılarak boğulmuştur.
Bulgaristan’a kaçarken öldürülmüştür.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra, ülkenin binlerce din adamı, tarikat şeyhi, sâlih Müslümanı Erzincan ve Sivas’taki temerküz kamplarına toplanmıştır.
(Nazi’lerin de böyle kampları vardı…)
Küçük bir azınlık, dindar Müslümanları hâlâ tehdit ve tehlike olarak görmeye devam ediyor. Komünistlerle barıştılar ama çoğunlukla, Müslümanlarla barışmak istemiyorlar. Bu memlekette, Müslümanlar üzerindeki baskılar, terör, tabular, yasaklar ne zaman kalkacaktır? Hiçbir G. Y. düşüncelerinden, inançlarından, görüşlerinden, tenkitlerinden dolayı rahatsız edilmezken, Türkiye için bir tehdit ve tehlike oluşturduğu iddia edilmezken Müslümanlara niçin bu kadar saldırılıyor?
Ülkemizdeki
kadınlar kendilerine ayrılmış olan yerlerde ayrı otururlar. Buna karışmayan bazıları niçin Müslümanlara, camilere karışıyor?
Bundan dört bin yıl önce eski
başları örtülü fahişeler varmış, bugün de camilerde başları kapalı kadınlar imamların nezaretinde aynı işi yapsın diyen cü’retkârlar niçin TC antetli resmî vesikalarla fahişelik yaptırılmasına, bundan KDV ve gelir vergisi alınmasına karşı çıkmıyorlar?
Bir lisenin kapısında gencecik öğrencilere prezervatif dağıtılmasına ses çıkartmayanlar, niçin o lisenin alt katındaki küçük bir bodrum odasında birkaç çocuğun namaz kılmasından son derece huylanıyorlar?
Çoğunluğu oluşturan Müslümanlar üzerinde bunca baskı varken, bu memlekette demokrasi olduğu iddia edilebilir mi? Varsa, ne biçim demokrasidir bu!..
Demokrasinin vaz geçilmez şartları insan hakları, eşitlik, vicdan hürriyeti değil midir? Müslümanların bu konulardaki temel insan hakları niçin sürekli olarak ihlâl ediliyor? Bir kısım Müslümanlar, hiçbir hakaret ve şiddet unsuru içermeyen sözlerinden ve yazılarından dolayı niçin tehdit altında tutuluyor?
Baskıcı, tabucu, güçlü, yasakçı azınlıklar bunları adalet, demokrasi, eşitlik, insan hakları adına yapmadığına göre neyin adına yapıyorlar? Bugün demokrat ve medenî ülkelerde resmî ideoloji diye bir şey var mıdır? Vatandaşlarına resmî ideoloji dayatmaları yapan bir tek medenî ve demokrat ülke gösterebilir misiniz bana?
Türkiye Müslümanları daha ne kadar ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, köle, zenci, parya statüsünde yaşayacaktır?
Türkçeyi Rum, Ermeni, Yahudi, Kiril ve öteki alfabelerle yazmak serbest de, bu milletin ve devletin bin yıl boyunca kullanmış olduğu yazıyla yayın yapmak, gazete, dergi, kitap çıkartmak niçin yasaktır?
Donsuz gezmek yasak değil de, başını örtmek niçin yasak olsun!..
G.Y.’ler ne zamana kadar ensemizde boza pişirmeye devam edecekler?
Yedi sekiz lisan bilen, yüksek lisans, doktora tezleri vermiş ilmî araştırmalar yapmış, ilmî kitaplar ve makaleler telif etmiş Yahudilerin ve Hıristiyanların karşısına zayıf Müslümanlar çıkartırsanız dininizin hak olmasına rağmen savaşı kaybedersiniz.
Papazlar içinde hayli oryantalist vardır. Onlar Arapçayı çok iyi bilirler. Bu zatlarla tartışabilmek için senin de Latinceyi ve Grekçeyi aynı derecede bilmen gerekir. Birtakım papazların, Hıristiyanların ve Yahudilerin Batı dünyasının en prestijli üniversiteleri yayınları içinde çıkmış çok ciddî araştırma kitapları vardır. Bizde kaç ilahiyatçının, kaç müftünün, kaç imamın öyle eseri bulunmaktadır?
Müslümanlar bütün gayretlerine, harcamalarına, çabalamalarına rağmen bilgi, kültür, entelektüel seviye bakımından Batı dünyası hizasına gelebilmiş değiller. Aynı hizaya gelmek bir tarafa, onu geçmeleri gerekir.
Fransa’da beş milyon (hattâ bazılarına göre daha fazla) Müslüman varmış… Bir cemaatin gücü ve değeri kelle sayısı ile ölçülmez ki… O ülkede 500 bin Yahudi yaşadığı biliniyor, bunların ağırlığı ve gücü Müslümanlarınkinden bin kat fazladır. Fransa’yı avuçlarının içine almışlardır. Beş milyon Müslüman var da, Fransızca günlük bir gazete çıkartabiliyorlar mı?
Kolonyalistlerin, emperyalistlerin, şeytanın ve nefislerinin tuzaklarına düşmüşler, oyunlarına gelmişler ve bin parçaya ayrılmışlar. Bizde olduğu gibi orada da şucu bucu, ocu Müslümanlar var. Bir sürü dernek, vakıf, cemaat, hizip, fırka, klik var.
Müslümanlar, karşıtlarından daha güçlü, daha vasıflı, daha üstün olmadıkça kurtulamayacaklardır. Fransa’daki bir Müslüman lider veya hoca, Tibet Budizminin başı Dalay Lama kadar mânevi bir ağırlığa, güce sahip midir?
Fransa halkının bir milyonu kısa zamanda Müslüman olabilir. Lakin olmuyor, çünkü Müslümanların durumu bunu engelliyor. Evet, bizde olduğu gibi Fransa’da da, İslâm’ın önündeki en büyük engel vasıfsız ve güçsüz Müslümanlardır. 06 Mart 2008