Çok Kaliteli Adam Yetiştirmek
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Ocak 2019
Cumartesi
Kaliteli, vasıflı, üstün, tesirli, tuttuğunu koparır, dünya çapında adamlar yetiştirmemiş olmanın cezasını çekiyoruz. Hem de çok ağır şekilde.
Yaşım ilerledi, son elli senenin macerasını yaşadım, çok iyi biliyorum. Müslüman kesim bu uzun zaman boyunca fazla bir işe yaramayan ucuz reçetelerle zaman, enerji, imkân, fırsat ziyan edip durdu.
Bizim kurtuluşumuz kemmiyette, yani kelle sayısı çokluğunda değil, keyfiyet üstünlüğündeydi. Bunu anlayamadık, bilemedik.
Bıraksalardı, büyük köylere bile İmam-Hatip okulları yaptıracaktık. İzin vermedikleri için beş yüz küsur İmam-Hatip okulu açabildik.
Her tarafı Kur’an kurslarıyla doldurduk.
Yine, gerekenden fazla cami yaptırdık. Bu camilerin büyük, şatafatlı, bol şerefeli, uzun minareli olmalarına itina gösterdik. Lakin kaliteli, güçlü, üstün adam yetiştirmeyi ihmal ettik. Böyle bir şey zaten gündemimizde yoktu.
Güçlü Müslüman ne demektir? Onda bulunması gereken sıfatları, özellikleri, vasıfları madde madde sayayım:
1. Biyojenetik bakımdan çok kaliteli olacak. Âmiyane tâbirle tahtası, kerestesi kıymetli ve kaliteli olacak. Kavak ağacı olmayacak… Ceviz, meşe, kestane, tek ağacı, gürgen, akaju, abanoz… Bir çocuğun biyojenetik yapısı nasıl anlaşılır? Bunun da uzmanları vardır.
2. Zekâsı yeterli olacak. IQ’su kesinlikle 100’ün altında olmayacak.
3. İnsanlar sekiz ana karakter grubuna ayrılır. Bu karakterlerden işe yarayan, yatırım yapmaya müsait olan bir karakter yapısına sahip olacak. Bu da testlerle anlaşılabilen bir şeydir.
4. Çok güçlü bir lise tahsili yapmış olacak. Gerekirse Almanya’da, Japonya’da, Singapur’da, Kore’de, İsveç’te okutulacak.
5. Güçlü lise tahsilinin yanında paralel-alternatif bir eğitim görecek.
6. Bugünkü eğitim sisteminin ihmal ettiği, beynin öbür yarısı işlenecek, değerlendirilecek (Ne demek istediğimi konuyu bilenler anlar).
7. En az 5 lisanı iyi bilecek. Bu lisanlarla yazılmış fikir ve kültür kitaplarını anlayarak okuyabilecek.
8. Sosyal kültürü, genel kültürü çok kuvvetli olacak.
9. Fuzulî divanını Arap yazısıyla basılmış nüshasından kolayca okuyup mânâsını anlayacak derecede Türkçe bilecek.
10. Sanat kültürüne ve tarihine vakıf olacak. Mimarlıktan, hattan, tezhibten, ebrudan, kitap cildinden, dekorasyondan anlayacak.
11. İslâm’ı yüksek seviyede öğrenmiş olacak ve hayatına uygulayacak.
12. Çile çekecek, çileye girecek, pişecek, olgunlaşacak. Mutlaka şehirli ve medenî gerçek bir Şeyhe, kâmil bir Mürşide intisaplı olacak.
13. Kendini İslâmî hizmet ve faaliyetlere adayacak. Dünyaya sırt çevirecek, dünyalık peşinde koşmayacak, parayı değer olarak kabul etmeyecek, ihtiyaçlarını çoğaltmayacak, zühd sahibi olacak. Tek kelimeyle, dünya kemikleri peşinden koşan aç bir köpek olmayacak. Böyle köpeklerden ne bu dine, ne bu ülkeye, ne bu millete fayda gelir.
14. Karizmatik bir şahsiyete sahip olacak. Ondaki faziletleri düşmanları da görecek; tasdik, teslim ve kabul edecek.
Elimizi vicdanımıza koyalım ve şu soruya cevap verelim: Biz son elli sene içinde böyle vasıflı, güçlü, üstün, tesirli, müstesna Müslümanlar yetiştirdik mi?
Türkiye Müslümanları yakın tarihlerinde bir Nelson Mandela, bir Rahibe Tereza, bir Albert Schweitzer ve bunlara benzer adamlar ve kadınlar çıkartamamışlardır.
Alt sınıflardaki ana-babalar, en zeki çocuklarımızı, ileride bol para kazanırlar diyerek doktorluk ve mühendislik mesleklerinde ziyan etmişlerdir. Yanlış anlaşılmasın, bizden doktor, mühendis çıkmasın demiyorum, ama bütün zeki ve kabiliyetli çocuklarımızın plansız ve programsız bir şekilde öncelikle doktorluğa ve mühendisliğe yönlendirilmesini yanlış buluyorum, tenkit ediyorum.
İslâmî kesimde istidatlı çocuklar için dün de, bugün de ciddî bir rehberlik yapılmamıştır, yapılmamaktadır.
Hürriyet var, paramız var, lakin Türkiye’nin en büyük ve en tesirli gazetelerini, dergilerini biz çıkartmıyoruz. Televizyonculukta da çok başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Büsbütün başarısız değiliz ama bugünkü başarı yetmez.
Mimarlığa, güzel sanatlara, dekorasyona, şehirciliğe, giyim kuşama gereken önemi vermedik.
Birtakım hacı beyler, küçük esnaf, köylüler, halkın alt tabakası “seçimleri kazanırız, iktidar oluruz, memleketi biz idare ederiz…” kuruntusuyla muazzam servet harcadılar, vakit kaybettiler, enerji ziyan ettiler. Onlar iktidar olabilmenin birinci şartının, “muktedir olmak” olduğunu bilmiyorlardı. Bunu anladılar mı? Hayır. Henüz anlamış değiller. Bu gerçeği anlamak için de vasıflı, kültürlü olmak gerekir.
Avrupa ülkelerinde milyonlarca Müslüman yaşıyor. Mesela Fransa’da rivayete göre beş milyondan fazla Müslüman varmış. Bunlar bir tek günlük İslâm gazetesi bile çıkartamıyor. Fransa’da özel İslâm Lisesi açmak serbesttir. Kaç tane açtılar? Sadece bir tane, o da maddî sıkıntı içinde kıvranıyor.
Biz Müslümanlar sayıca çoğuz ama keyfiyet bakımından ağırlığımız ve tesirimiz son derece azdır. Karşıtlarımız bunu çok iyi biliyorlar ve bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar.
Bundan önceki yazılarımda defalarca ve ısrarla “Ey Müslümanlar, Avrupa’nın ve dünyanın en güçlü liselerinde, üniversitelerinde çocuk okutunuz. Güçlü, vasıflı, üstün elemanlar yetiştiriniz…” dedim. Bu teklifim üzerinde duran oldu mu? Şu anda duyduğuma göre, Avusturya’da birkaç yüz başörtülü Müslüman kız okutuluyormuş. Bu rakam yeterli midir?
Bizim Japonya’da, Kore’de, Tayvan’da, Singapur’da büyük ve ciddî talebe yurtları kurmamız ve o ülkelerde binlerce zeki çocuğumuzu okutup yetiştirmemiz gerekir. Japonya’dan alacak çok dersler var. Kore de bizim için örnek ve model olabilir. O ülkeler hem kendi kimliklerini, kültürlerini muhafaza etmişler, hem de Batının tekniğini alarak moderniteyi yakalamışlar.
Yabancı ülkelere öğrenci gönderirsek bunların bir kısmı bozulur ve kaybolabilirmiş. Bu gayet tabiîdir… Firesiz, kayıpsız şu dünyada ne var? Yarısı bozulsa, yarısı elimizde kalıp hizmet etse yine yeter.
İslâmî kesimin geri kalmasında, İslâm’ı ve çağı yakalayamamasında en büyük vebal ve suç birtakım din sömürücülerinindir. Onlar kimlerdir?
A. Ehil ve layık olmadıkları halde emanetleri, başkanlıkları, rehberlikleri kabul ederler; hizmet ve faaliyetleri mıncıklarlar.
B. İslâm’ı ve Müslümanları âlet ve istihdam ederek zengin olurlar; riyaset, şöhret, alkış, itibar kazanırlar.
C. Ahlâk ve karakterleri İslâm, Kur’an, Peygamber ahlâkına uymaz.
Ç. Kültür ve zihniyet itibarıyla yüksek ve medenî Müslüman değildirler.
Zengin, hali ve vakti müsait olan Müslümanlar, ehliyetli ve liyakatli iseler kendi çocuklarını, kendi çocukları böyle değilse, başka Müslüman çocuklardan ehil olanları yukarıda saydığım şartlar ve sıfatlar dairesinde yetiştirmek için harekete geçsinler. Şunu da iyi bilelim ki, senede bir-iki bin dolar harcayarak öğrenci yetiştirilmez. Bu kadar az bir parayı zenginler kedi ve köpekleri için harcıyorlar. Güçlü bir insan için on senede en az 1 milyon dolar harcanması gerekir. Bu paranın bulunması ve harcanması da yeterli değildir. Planlı, programlı, tesirli bir şekilde harcanmalıdır. Yoksa ziyan olur gider. Bizde bu işleri yapacak ufuk genişliği var mı, bu işleri organize edecek uzmanlarımız var mı, plancılarımız ve programcılarımız var mı, rehberlerimiz var mı?.. 08 Mayıs 2005