SalıSaf dostlarımdan biri, memnuniyetinden ağzı kulaklarına varmış olduğu halde “İşler çok iyi gidiyor. İki büyük gazete bizi çok destekliyor. Her tarafta olumlu bir hava var…” dedi. Seçimlerden sonraki iyimserlik, hoşgörü havası kimseyi aldatmasın. Bizim ülkemiz İsveç, Norveç, Danimarka değildir. Bizde nifak, şikak, fitne, fesat eksik olmaz.

14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra da yeni iktidar iyi karşılanmıştı. Sonra büyük gazeteler, Sabataycılar ve başka güçlü lobiler Adnan Menderes ve partisi aleyhine yıkıcı, insafsız bir muhalefet yapmaya başladılar.

Selanikli Ahmet Emin Yalman

fırtınalar estirdi. Muhalefet Lideri

İsmet Paşa

aman vermedi. Sonunda 27 Mayıs 1960 darbesi oldu, Yassıada’da mâlum ve mâhut bir yüksek mahkeme kuruldu; ülkenin meşru başbakanı ve iki bakanı idam edildi, Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri ağır hapis cezalarına çarptırıldı.

Şu anda bazı büyük medya organlarının yeni iktidarı övmelerinin sebebi, mâli bakımdan büyük sıkıntılar içinde bulunmalarından dolayıdır. Birtakım beklentileri, ümitleri vardır. Hele bir köprüyü geçsinler.

AKP büyük bir zafer kazanmıştır. Bu zafer onların başlarını döndürmemeli, tedbirde kusur etmelerine yol açmamalıdır.

Başörtüsü meselesi

bir sebep değil, neticedir. Bu konuda hiçbir yanlış adım atılmamalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımız


ülkenin büyük hukukçularındandır. En yüksek mahkemenin başkanlığını yapmıştır. Meclis başkanının başörtülü hanımının elini sıktı ama birkaç gün sonra ne dedi?

“Kanun çıkartılarak başörtüsü serbest bırakılamaz!”

dedi. Şu temel gerçek bir an için bile unutulmamalıdır: Türkiye’de millî iradenin, Büyük Millet Meclisi’nin, halkın oylarıyla iktidar olmuş hükümetin, hukukun, temel insan haklarının üzerinde bir güç vardır. Son kararı bu güç verir.

Dünyanın bütün medenî ülkelerinin ceza kanunlarında bizdeki 312’nci maddeye benzeyen bir madde vardır.Lakin demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş ülkelerde bu madde bizdeki kadar çok uygulanmaz. Türkiye bu konudaki mahkumiyet kararları yüzünden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından çok sayıda kınama ve tazminat cezasına çarptırılmıştır. Niçin? Çünkü 312’nci madde uygulamalarıyla insan hakları ihlal edilmektedir. Söz, fikir, yazı, inanç, tenkit hürriyetinin sınırları daraltılmaktadır.

Bizde devletin ve hukukun üzerinde bir ideoloji bulunmaktadır. Onun tartışılmasına izin verilmez. Bugün hiçbir medenî, demokrat, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını kabul etmiş ülkede resmî ideoloji yoktur. Kuzey Kore’de, Küba’da, Vietnam’da, birtakım muz ve ananas cumhuriyetlerinde, bağımsızlığına yeni kavuşmuş Orta Asya ülkelerinde vardır.

Türkiye gizli, esrarlı, güçlü, amansız lobiler ülkesidir.

Türkiye bir rantlar ülkesidir. Bu ülkede yekûn olarak iki yüz milyar dolar kara para vardır. Bu kara paranın kararlı, amansız, affetmez sahipleri vardır. Kara para derken, bu işe bulaşmış her kesimi kasdediyorum. Maalesef İslâmcı geçinen bazı şahıs ve kliklerin de efsanevî kara servetler edinmiş olduklarına dair, tevâtür derecesine ulaşmış söylentiler, haberler bulunmaktadır.

Türk ekonomisinin ve finansının yüzde sekseni namuslu ticaret, üretim, ihracat değil; faiz, tefecilik, repo, rant, alavere, dalavere, hortumlama işleri sektörüdür. Yakın tarihimizde milyarlarca dolar rant yemiş olanlar menfaatlerinden kolay kolay vaz geçmezler.

Bu ülkede bazı egemen azınlıklar “Bu devlet, bu Cumhuriyet bizimdir. Devletimizi ve Cumhuriyetimizi yıktırtmayız…” bahane ve gerekçeleri ile üstü kapalı bir aparteid sistemi kurmuşlardır.Nice çok önemli, çok hayatî temel müessesede kadrolaşmalar, klikler oluşmuştur.

Yıllardan beri Türkiye halkı Türk Kürt, Sünnî Alevî, sağcı solcu, ilerici gerici, dinci, laik, çağdaş çağ dışı diye birbirine düşman, zıt, karşıt gruplara, kamplara, kutuplara ayrılmıştır. Bütün bunlar kasıtlı, planlı, programlı bir şekilde yapılmıştır.

Böyle bir ülkede işlerin düzelmesi, normalleşmesi, huzur ve sükûnun, karşılıklı anlayışın, millî barışın, sosyal uzlaşmanın hâkim olması çok zordur. Türkiye maalesef Bizanslaşmıştır.

Türkiyemiz coğrafya, jeopolitik bakımdan eski Dünya kubbesinin kilit taşı durumundadır. Bizde Amerikan, Alman, Avrupa nüfuzu ve emelleri çatışmaktadır. Komşumuz Yunanistan doğuya doğru genişlemek istemekte, Ermenistan “Büyük Ermenistan” hayalleri beslemektedir. Ülkemizin nefes alacak iki koridoru vardır. Biri kuzeyde Romanya, diğeri güneyde Kıbrıs’tır. Komşularımızla münasebetlerimiz pek parlak değildir. Dört yüz yıl beraber yaşadığımız Suriye ile Türkiye, Moğolistan ile Peru kadar birbirine uzak iki ülke durumundadır…

Türkiye’nin uluslararası meşruiyet belgesi Lozan Andlaşması’dır. Lozan denilince iki önemli husus hatırlanmalıdır:

Birincisi: Amerika Birleşik Devletleri Lozan’ı tasdik etmemiştir.

İkincisi: Lozan’ın gizli protokolları vardır.Birtakım uluslararası güçler bu protokolların çiğnenmesine asla izin vermezler.

Uluslararası, dünya çapında bir Bilderberg komitesi bulunduğu gibi ülke içinde de bir “Millî Bilderberg” vardır.

Türkiye’nin iki anayasası bulunmaktadır. Biri bildiğimiz, arada bir çöpe atılıp yenisi yapılan anayasa, diğeri onun üzerinde olan gizli bir anayasa.

Birtakım gizli, esrarlı, amansız şebekeler ülkemizi bir çiftlik, bir tekelistan, bir mandıra gibi görmektedir. Onların katında halk iradesinin, temel ve evrensel insan haklarının, hukukun fazla bir değeri yoktur.

Böyle bir ülke kolay kolay selamete çıkamaz. Kaldı ki, halk yığınları da bozulmuştur.

Ülkemiz için “Her şey iyi olacak…” demek aşırı bir iyimserlik olur. Bizim için önemli olan çok kötüden kötüye, kötüden daha az kötüye geçebilmektedir. Karamsar bir insan değilim, ancak realistim, gerçekçiyim. Yaşım müsaittir, ülkemizin son elli yıllık tarihini, siyasetini yaşadım, gözlerimle gördüm. Kötülükleri azaltmak, daha az kötü bir ortam için yaşamak da bir nimettir.

Birtakım siyasetçilerin zafer sarhoşluğuna düşmeleri felaket olur. Son derece itidalli, temkinli, ihtiyatlı, dikkatli, hikmetli, firasetli hareket edilmelidir. Milleti sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş gibi gören şahıslara, kliklere, egemen zümrelere bahane ve koz verilmemelidir.

“Biz seçimi kazandık, millet bize vekalet verdi, her islahatı yaparız düşüncesi bir hayalden, kuruntudan ibarettir. Bazı iyi şeyler yapılabilir ama bütün iyi şeyler yapılamaz bu ülkede. 27 Kasım 2002