Çözemediğim Sırlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Aralık 2018
Pazar
Aşağıda anlatacağım sırları çözemiyorum…
İktidarda CHP var, İsmet İnönü (nâm-ı diğer Millî Şef) cumhurbaşkanı.
Yeni cami yapılamıyor.
Günde beş kez müezzinler Türkçe ezan okuyor.
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi…
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayınları içinde işte bu 1949 yılında İstanbul müftüsü
âbidevî (anıtsal) eserinin birinci cildi bastırılıp yayınlanıyor. Kitabın ismi
Birinci cilt büyük boy 506 sayfa. (İstanbul Matbaacılık TAO, 1949) Önsözünü
kaleme almış ve şu başlığı koymuş:
Birbuçuk sayfalık bu veciz önsözü aynen aşağıya alıyorum:
“Hak ve adaletin en büyük ve feyizli kaynaklarından olan
asırlarca en medenî milletlerin ihtiyaçlarına cevap verdiği halde bugün mukayeseli hukuk sahasında layık olduğu yeri alamamış bulunmaktadır. Roma hukuk kaidelerinin zaman ve devlet şekilleri içinde geçirdiği istihale ve hayatın zaruretlerine intibak bakımından, ilim âleminde büyük bir kıymet arz ettiği halde İslâm hukukunun; aynı istihaleleri geçirmiş, hayat şartları birbirinden farklı ve ayrı ayrı medeniyetlere sahip olan Türk, Arap,İran, Hint gibi
içtimaî bünyelerine uymuş ve ihtiyaçlarına cevap vermiş olmasına ve bugün de içinde adalet ve faziletin en esaslı hükümleri saklı bulunmasına rağmen mukayeseli hukuk sahasında ve hukukun tekâmülünde bugün bir rolü bulunmaması, hukuk ilmi namına esefle karşılanmak icap eder.
Bugün İslâm hukuku esaslarının meydana konması, bunların ehemmiyet ve kıymetlerinin
bu ilmin inkişafı bakımından büyük bir hizmet olacaktır; çünkü İslâm hukuku üzerinde mukayeseli hukuk kaide ve usulleri dairesinde yapılacak tedkikler bir taraftan bu hukukun ehemmiyetini meydana koyacak, bir taraftan da birçok meselelerde
yardım edecektir.
Mazide İslâm hukukunun gelişmesinde ve
büyük hizmetleri dokunmuş olan
bugün de bu hukukun zamanın kıymet hükümleri dahilinde tedkik ve izahı vazifesi düşmektedir. Fakat bu mühim işe başlamak için seleflerimizin
İslâm hukukunu bütün incelikleriyle ortaya koymak lazımdır.
Asırlar ve kıt’alar içinde, milletler ve medeniyetler arasında yayılmış
bugünkü nesillerin anlayabileceği bir şekilde ve toplu olarak ortaya koymak her ilim ve hukuk adamının yapabileceği bir iş değildir.
büyük bir bilgi ve ihatanın, yorulmak bilmez bir mesainin mahsulü olan bu kıymetli eserleriyle bu çok güç işi başarmış bulunuyorlar.
Bu kitapla Türk hukuk edebiyatı kıymetli bir eser kazanmış bulunuyor. Üniversite böyle bir eseri neşriyatı arasında görmekle büyük bir haz ve memnuniyet duymaktadır.
bu eserleriyle biz hukukçulara yapmış oldukları kıymetli yardımlarından dolayı
bir borç sayıyorum.” İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord.Prof. Dr.Sıddık Sami Onar
Önsözdeki bu cümleye dikatinizi çekerim:
(Kanun vâzıları: Kanun koyanlar…)
1. 1949’da İstanbul Üniversitesi böyle bir İslâm hukuku (Şeriat) külliyatını (tamamı 6 cilttir) nasıl yayınlamaya başlayabilmiştir?
2. Rektör
yukarıdaki önsözü nasıl yazabilmiştir?
3.
cümlesini nasıl ve niçin sarf edebilmiştir?
Merhum Ömer Nasuhi Bilmen gerçekten büyük bir alim idi. Kendisini rahmetle anıyorum. Benim çözemediğim sırların çözümünü, cevaplarını bilen var mıdır acaba?
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun O’na) şöyle buyurmuşlardır: “Benden sonra pek çok ihtilâf ve kargaşa olacaktır. Size Sünnetime ve hidâyete (doğruya)
götüren Râşid Halifelerin sünnetine tâbi olmanızı
(uymanızı) öğütlerim. Bunlara sımsıkı sarılın. Dişinizle tırnağınızla sünnetime ve Râşid Halifelerin sünnetine yapışın. Bid’atlerden sakının. (Dinde)
sonradan çıkan her şey bid’attir. Her bid’at de dalâlettir.”
(Tirmizî, Ebû Dâvud, İbnMâce.)
Zamanımızda bazı kimseler Sünneti inkâr ediyor. Bu inkâr ya cehaletten, yahut kötü niyet ve kasıttan ileri gelmektedir. Adam hiç din eğitimi almamış, dinî konuda birikimi ve kültürü yok. Birkaç kitap okumuş, kendisini müctehid sanıyor; din kumaş, o makas, kesip biçiyor.
İslâm’ı içinden yıkmak isteyenler de Sünnet’i inkâr ediyor. Ehl-i Sünnet’in terk edilmesini, onun yerine bid’at ve dalalet fırkalarının geçmesini isteyenler de Sünnet düşmanlığı yapıyor. İş o raddeye vardı ki,
yalancılıkla suçlayan ilahiyatçılar bile görüldü.
Sevgili Peygamberimiz (Salat ve selam olsun O’na) kendi sünnetinden başka Râşid (olgun, İslâm’ı iyi anlamış olan) Halifelerinin de sünnetine (İslâmî tatbikatına) uyulmasını Ümmetine emir ve tavsiye buyurmuştur. Yukarıdaki hadîsle ilgili ilmî bir çalışma yapılmıştır. İnşallah bunu yayınlayacağım.
Allah’ın kitabı Kur’ân İslâm’ın birinci ve temel kaynağıdır. Sünnet ikinci temel kaynaktır. Sünnet ve sahih hadîsler devre dışı bırakılırsa İslâm’ı hakkıyla anlamak mümkün olmaz.
diye inat edenler yanlış yoldadır. Sünneti inkâr çok büyük bir sapıklıktır.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun O’na): “Sizden birinizi, sakın, koltuğuna kurulmuş ve kendisine emirlerimden ve yasaklarımdan biri
(Sünnet diye bir şey tanımayız)
diyor olduğu halde bulmayayım” buyurmuştur. (Tirmizî, Ebû Dâvud, İbn Mâce.)
Bunlar taqiyye yapmaktadır.
Sünneti inkâr etmek son derece vahim bir bid’attir. Mütevâtir hadislerin inkârı küfre kadar götürür. Sünnet hidayettir. Hidayet terk edilmez. 15 Aralık 2008