Cuma Vakti Ticarete Ara Vermek
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Aralık 2018
Kur’ân’da kesin emir vardır, cuma günü cuma ezanı okununca alış veriş, ticaret, dünya işleri bırakılır ve camiye, Allahı anmaya ve O’na ibadet etmeye gidilir.
Zamanımız Müslümanlarının büyük kısmının bu emre uymadıklarını, cuma ezanı okunduktan sonra ticarete, alış verişe devam ettiklerini üzüntüyle görüyoruz.
Cuma ezanı okununca ideal İslâm şehrinde bir hareket başlar, dükkanlar, işyerleri, atölyeler, bürolar kapatılır; halk akın akın camilere seğirtir. İstanbulda böyle bir durum yok. Cuma ezanı okunuyor, caddeler sokaklar meydanlar insan selleri ile dolu, dükkanlar açık, lokantalar muhallebiciler, pastahaneler, kahvehaneler çalışıyor, otobüsler otomobiller vızır vızır işliyor.
Din eğitimi almamış, İslâmî kültürü olmayan halkımızı fazla kınamıyorum ama sofu, dindar, dini bütün geçinenleri bu konudaki ihmal ve teseyyübleri dolayısıyla çok kınıyorum, çok ayıplıyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda halkı uyarması, aydınlatması, bilgilendirmesi gerekmez mi? İslâmî cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler, gruplar da bağlılarını uyarmalıdır.
mü’minlere anlatılmalıdır.
Birkaç defa yazdım. Kumkapı’da ana caddede
Cuma günü, öğleyin namaz vaktinde bir saat kapanıyor. İçeride bulaşıkçı hanımları bile bırakmıyorlar.
1968’de BUGÜN gazetesinde
konulu bir makale kaleme almıştım. Hemen
verilmiştim, ağır hapis cezası ile cezalandırılmam istenmişti. Günümüzde din üzerinde böyle baskılar yok; Cumhurbaşkanı, Başbakan, devlet büyükleri bile namaz kılıyor.
Cuma vakti dükkanı kapatırsak zarara uğrarmışız… Ne büyük gaflet, ne korkunç kuruntu!… Asıl zarar dükkanı açık tutmakta, Cuma vakti ticaret yapmaktadır.
Bendeniz din hocası değilim, fakihlik taslamıyorum. Bu yazdıklarımı, ilmihalini öğrenen, bilen her sade Müslüman söyleyebilir. Hem de söylemelidir.
Bunu yapmaya mecburum. Çünkü,
dükkanları, işyerlerini açık tutmak; Kur’ânın, Sünnetin, Şeriatin kötü gördüğü, nehy ettiği
Bu konuda nehy-i münker vazifemi yapmazsam sorumlu olurum.
Kumkapıdaki
, oraya her gittiğimde müşteri dolu… Cuma günü öğleyin bir saat kapandığı için hiç de zarar etmiyor.
Faydalı ve hayırlı bilgi ve kültür büyük bir güçtür. Kim bilgili ise o kuvvetlidir. Bilgi, düşmanlara, şeytanlara karşı en tesirli ve koruyucu silahtır.
Bu yazıyı liseli ve üniversiteli Müslüman gençler için yazıyorum. Var güçleriyle bilgili, kültürlü olmaya çalışsınlar. Bu bilgi ve kültürlerini hayata uygulasınlar. Yani hem bilgili, hem ahlâklı olsunlar.
Bugünkü tağutî eğitim sistemi ile bilgili ve kültürlü olmak çok ama çok zordur. Müslüman alimler, zenginler, liderler, ziyalılar genç nesilleri bilgili ve kültürlü yetiştirmek için seferber olmalı, etkili çare ve çözümler bulmalıdır.
Faydalı ve hayırlı bilgeler ve kültür nedir?
Birincisi: Sahih=doğru inançlardır… İkincisi: Doğru din kültürüdür… Üçüncüsü: Doğru genel kültürdür.
Bunları kendi kendine kitaplardan okuyup öğrenmek çok zordur. Mutlaka kamil ve ehliyetli hocalardan, üstadlardan okuyup öğrenmek gerekir.
Ümmet cahil kalırsa zilletten, esaretten, ezilmekten, yenilgiden kurtulamaz.
Faydalı, hayırlı hayli bilgi öğrenmiş ama bunları hayata uygulamıyor. Böylesi çok eksik bir Müslümandır.
Faydalı bilgilerin ana kaynağı nedir? Allahın kadim kelamı olan Kur’ândır. Sonra Resulullah Efendimizin
Sünnetidir, mütevatir ve sahih hadisleridir. Daha sonra icazetli alimlerin ve mürşidlerin bu iki kaynağa dayanan kitaplarıdır.
Faydalı ve hayırlı bilgi ve kültürde aklın yeri nedir?
Bir insanda ne kadar fazla selim akıl varsa, o nispette bilgili ve kültürlü olur.
Kültürlü ve bilgili bir Müslümanın beyninde
olmalıdır.
Faydalı ve hayırlı ilmin, bilginin, kültürün ana aleti yazılı edebî zengin Türkçedir, Osmanlıcadır. Osmanlıca bilmeyen, eski kitapları okuyamayan,
Müslüman gençlere sadece burs vermek, onlara yurtlar yapmakla iş bitmez. Önemli olan onları faydalı ve hayırlı ilimlerle, geniş bir kültürle, yüksek ahlâk ve karakterle mücehhez kılmaktır. İngiltere’de lise ve üniversite bitirmiş bir İngiliz genci Shakespeare’i okuyamazsa ona bilgili ve kültürlü denilebilir mi?
Tekrar ediyorum:
Dinsizler, ateistler, sekülerleşmişler, çağdaşlar, dinden kopmuşlar Osmanlıca öğrenmek istemezlerse bu onların bileceği bir iştir. Müslüman gençlerin Osmanlıca konusunda tercih hakları yoktur. Mutlaka inşaallah öğrenmek zorundadırlar.
Uzmanlık dalları mühendislik ve matematik olsa bile Müslüman gençler edebiyat, tarih, din, tasavvuf, beşerî ve iktisadî coğrafya, sanat, mimarlık, şehircilik, hukuk kültürüne sahip olmalıdır.
Şunu da belirteyim ki, parayı, malı, zenginliği, menfaati delicesine seven, bunlara çılgınca âşık olan kimseler, kültürlü olsalar bile bir işe yaramazlar, onların faydadan çok zararı dokunur. Böyleleri bilgili ve kültürlü canavarlardır.
25.01.2015