Cuma

 

AKP zirvesi zafer sarhoşluğu içinde… Bunca muhalefete, bunca tenkide, bunca hücuma, bunca yıpranmaya rağmen yüzde 50’ye yakın oy aldılar. Bu başarı insanı

“ser-hoş”

etmez mi? Siyaset yolları tuzaklarla, mayınlarla doludur. Bir an bile gaflet etmeye gelmez.

Ünlü politikacılarımızdan biri derin devletin adamı ve ajanıdır.

AKP’yi dehşetli bir tuzağa düşürmek istiyor.

Seçimlerden önce olduğu gibi, seçimlerden sonra da cumhurbaşkanlığı meselesi yüzünden büyük bir kriz çıkabilir.

Asıl mesele Çankaya’ya birini çıkartmak değil, onu orada tutmaktır.

Türkiye’nin yüzde 47’si AKP’ye oy vermiştir ama yüzde 53’ü vermemiştir. Binaenaleyh, cumhurbaşkanı konusunda, halkın en az yüzde 75’ini memnun edecek bir uzlaşmaya gitmekte büyük yarar vardır.

Türkiye’de normal bir demokrasi olsa,

devletten başka birtakım derin devletler olmasa iş kolay da, bizim yapımız şu anda uzlaşmayı zarurî kılmaktadır.

İsmet İnönü uzlaşma ile mi seçildi?.. Onun uzlaşmaya muzlaşmaya ihtiyacı yoktu. Tek partili bir rejimin Millî Şefi idi, diktatördü.

Sayın Abdullah Gül cumhurbaşkanı olmak istiyormuş…

Benim kendisine hiçbir düşmanlığım yoktur. Aksine takdir ettiğim bir kimsedir. Yeni bir kriz oluşmayacaksa seçilsin derim. Kriz çıkacaksa, darbe tehlikesi büyükse olmasın daha iyi.

Ahmet Necdet Sezer

gibi birisi mi olsun? Hayır hayır, bin kere hayır!.. Üzerinde uzlaşılacak, anlaşılacak, mutabık kalınacak mesela

liberal demokrat bir profesör

bulunup aday yapılabilir.

Üniversitelerde, kamusal alanda başörtüsüne hürriyet getiremeyen bir iktidarın Çankaya’ya eşi başörtülü bir zatı getirmek istemesinde büyük çelişki vardır.

Gücün varsa getirirsin, yoksa diretmezsin. İstenen nedir? Gerçek demokrasi olsun. Hukukun üstünlüğü prensibi hayata geçirilsin. İnsan hakları ihlâllerine son verilsin.

Din, inanç, düşünce, inandığı gibi yaşamak hürriyeti sağlansın. Müslüman çoğunluk ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci, parya gibi görülmesin, tam bir eşitlik olsun. Liberal demokrat olan, fakat dindar olmayan bir zat bu konularda garanti verirse laik cumhuriyetin en yüksek tepesine niçin çıkıp oturmasın?

İlle de benim dediğim olacak, benim istediğim seçilecek zihniyeti Türkiye’nin başına büyük dertler, hattâ felaketler getirebilir.

Halkın yüzde 47’sinin oyunu almak başka şeydir, gücü ve ağırlığı olmak başka şey… Dört seneden fazla iktidarda kaldılar da başörtüsü meselesini halledebildiler mi? Milyarlarca dolara hükm ediyorlar ama medya konusunda yeterli güçleri ve tesirleri yok. Halkın yarıya yakın kısmı bizi seçti… Eyvallah seçti, lakin ihtiyatı, tedbiri, sağduyuyu elden bırakmamak gerekir. Uzlaşmada çok hayırlar vardır.

Yüzde yüz uzlaşma mı?.. Hayır, tam bir uzlaşma ümidi bugünkü şartlarda ütopyadan başka bir şey olmaz. En az yüzde yetmişlik bir uzlaşma… Ayrıca derin devletlerin bir kısmıyla da (Bizde sadece bir derin devlet yok…) uzlaşılacak.

Baykal ve ekibi tesirsiz hale getirilecek. Medyadaki birtakım ağır toplar ile anlaşılıp uzlaşılacak. Darbe çığırtkanlarının çanlarına ot tıkanacak. Fincancı katırları ürkütülmeyecek.

Siyasette uzlaşmanın büyük önemi vardır. Bir tek siyaset yoktur, çeşit çeşit siyaset vardır. Halk bizi seçti, istediğimizi yaparız, dediğimiz dediktir siyaseti çok çürük ve ucuz bir siyasettir.

Zavallı Adnan Menderes…

Halkın sevgilisi idi… Londra seyahatinde uçağı düşmüş, yanındakilerden bazısı vefat etmiş, kendisi sağ kalmıştı.

Ülkeye döndüğünde büyük halk kitleleri onu görülmemiş bir sevgi ve coşkuyla karşılamıştı. Hatırlıyorum,

Adana’ya gittiğinde bir vatandaş, çocuğunu onun için kurban etme gibi bir cinnete kapılmıştı.

Dediğim dediktir siyaseti ve zihniyeti onu perişan etti.


Büyük siyaset… Büyük uzlaşma… Akıl, firaset, sağduyu, hikmet, basiret.

Siyonistlerin Yeni Planı Arapça’yı Latin Alfabesiyle Yazmak

Şam’dan gelen bir habere göre, Arap lisan ve edebiyatçısı

Ahmed el-Khos,

bir konferansında Amerika’nın Arap lisanıyla ilgili bazı projeleri olduğunu, bunların başında

Arapça’nın Latin alfabesi ile yazılma

maddesinin geldiğini açıklamış. Amerikalıların ikinci plan ve projesi de,

Müslüman Arap okullarındaki din derslerinin kaldırılması imiş.

Bu haber ABD fanatizminin nerelere vardığını gösteriyor. Amerikalılara göre Arapça, terorizmin kaynaklarından biriymiş!

Evet dünyamızda, tarihte

“Dilkırımı”

adını verebileceğimiz bir zulüm vardır ve şimdi ABD ve Siyonizm Araplara karşı bunu uygulamayı düşünmektedir. Arapça, sadece Arapları ilgilendiren bir dil değildir.

İslâm’ın, din ilimlerinin, Kur’ân’ın, ibadetin dili olarak bütün Müslümanları ilgilendirir.

ABD ve Siyonistler, sadece alfabeyi değiştirmek istemekle yetinmiyor. Lisanı da değiştirmek istiyor. Yapmak istedikleri şudur:

(1)

Yeni nesiller eski metinleri okuyup anlayamasınlar.

Böylece tarihî ve kültürel bir kopukluk olsun.

(2)

Arapça konuşan ve düşünen halklar hafızalarını yitirsinler.

Alfabeyi değiştirdikten sonra lisanı da değiştireceklerdir. Bilinen klasik ve geleneksel Arapça yerine,

“Yeni… Arı… Duru… Öz…”

bir Arapça çıkartacaklardır.

Sovyetler rejiminde, bilhassa

Stalin

zamanında Kafkasya ve Ortaasya Türklerinin dilleri ve yazıları üzerinde de zorlama değişiklikler yapılmıştı.

Oralarda yaşayan Müslümanlar bin yılı aşan bir müddetten beri Arap yazısıyla yazıp okuyorlardı.

Bu yazı yasaklanmış, yerine önce Latin yazısı, sonra Kiril alfabesi getirilmiştir. Sovyetler mahkûmu, bütün Türk halkları için tek bir Kiril alfabesi yapılmamış, her bölge, her grup için ayrı bir alfabe hazırlanmıştır.

Ta ki, Müslüman Türkler arasında irtibat olmasın.

Emperyalistler, Müslümanlar arasındaki bağları kopartmak için, anadilleri Arapça olmayanların ezanı ve namazı kendi dilleri ile okuyup kılmalarını isterler.

Bizdeki

Türkçe ezan, Türkçe namaz

diretmelerinin amacı budur.

28 Temmuz 2007