Cümleler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Şubat 2019
Cuma
Allah rızası için yaptığın bir iyilikten dolayı kullardan teşekkür bekleme ve isteme. Böyle bir istek ve bekleyiş ihlasa aykırıdır.
atasözü düsturun olsun.
Soğuk bir kış mevsimindeyiz. Halk pazarlarında kilosu beş yüz bin liraya kırık pirinç satılıyor. Maddî gücün varsa ondan bir miktar satın al, zaman zaman evinin pencerelerine bir miktar koy, aç kuşlar gelip yesinler. Böyle bir iyiliğin senin için ne büyük bir ticaret olduğunu bilsen hiç durmaz, koşar ve bu hayrı edersin. Unutma, seninle vazifeli bir melek, yaptığın iyi şeyleri, hayırları yazıyor. Büyük Hesap Günü’nde onların mükafatını kat kat göreceksin. Bunlara o kadar ihtiyacımız var ki…
Doğrusu çok katı kalpli, taş yüreklisin. Milyonlarca vatandaşımız açlık, işsizlik, ekmeksizlik, sefalet, fakirlik, ihtiyaç içinde kıvranırken sen lüks lokantalarda nasıl oburca tıkınıyorsun, haddinden fazla yiyorsun, şişip duruyorsun, semirdikçe semiriyorsun. Biraz vicdanın olsaydı o yağlı ballı lokmalar boğazına dizilirdi. Sana, âfiyet olsun diyemiyorum!
Peygamber Efendimize (Salat ve selam olsun O’na) zenginlikle fakrdan birini seçmesini söylemişler. Kendisi gönüllü olarak fakrı seçmiş ve
buyurmuş. Böyle bir Peygambere iman etmiş ve onu hayatta rehber kabul etmiş bir Müslüman, zengin de olsa azgınlık ve israf yapmaz; alçakgönüllü, mütevazı yaşar.
Görmemiş, türedi, maganda, zonta herif çok lüks, çok pahalı, çok cafcaflı bir kravat satın alıp boynuna asmıştı. Rüzgar kravatı ters çevirdikçe çocuk gibi seviniyordu… Bu herif için
demiş olsam böceklere hakaret etmiş olurum.
Zamandan ve mekândan münezzeh olup Kâinata sığmayan Yüce Allah, kulunun kalbine sığmış…
Dâvetlileri içinde bir iki fakirin de bulunmadığı bir ziyafet ne kötü ziyafettir…
Nefsleriyle büyük cihad yapamayanlar, kefere-i fecere ile küçük cihad yapamazlar.
Sen epey ilim öğrenmişsin ama irfan sahibi olmamışsın. İrfanın olsaydı ilmini hayatına tatbik eder ve salavat-ı hamseyi eda ederdin.
Zamanının kutbu büyük veli pazara çıkmış, kalabalığa doğru bağırmış: Sizin taptığınız benim ayaklarımın altındadır… Ahali şaşırmış, homurdanmış, artık bu adam fazla oluyor demiş. Sonra veli ayağını kaldırmış, altındaki para görünmüş…
Peygamber, ashabından birine:
demiş. Aradan bin dört yüz yıldan fazla zaman geçti. Asıl ağlanacak zaman bu zamandır.
Adamcağız sersemlemiş, afyonlanmış, şaşırmış vaziyette. Nasıl böyle olmasın ki, günde bir iki saat ajans haberleri dinlemektedir.
İlkokul tahsilli, elifi görse mertek sanan bir adamcağız bana o kadar kızdı ki, neredeyse üzerime atılıp dövecekti. Suçum mu? Onun tercihlerini paylaşmıyor, görüşlerine katılmıyordum. Kabahat bendeydi.
O baron kendine iman etmiş bir kişidir. Etrafındakiler de ona iman etmişler. İslâm dininde esas olan Allah’a ve Resûlüne imandır. Hak dinde kendine iman, barona iman yoktur.
Aktüel bir cinayet haberinin tafsilatını öğrenmektense, bundan iki bin küsur yıl önce işlenmiş bir cinayetin hikayesini okumayı yeğlerim. Sokrates’in baldıran zehiri içerek idamına karar veren zalim mahkeme, büyük bir bilgenin katili olmuştu. Sokrates kaliteli bir insan olduğu için iki bin küsur yıl önceki o cinayet haberi bence bugünkü basit ve kalitesiz bir cinayetten daha önemlidir.
Önceki asırlarda haber almak, olup bitenleri öğrenmek çok zormuş. Bugün ise tam tersine, yirmi dört saat süren bir haber yağmuru altında iliklerimize kadar ıslanmış vaziyetteyiz. Haber bolluğu, hadiselerin içyüzünü öğrenmek konusunda haber yokluğundan fenadır.
Din sömürücüsü herife sordum: Bunca faaliyeti, koşuşturmayı ne için yapıyorsun?
dedi.
dedim.
Herifin canlı heykelinin on milyar liralık değeri vardı. Palto iki milyar, elbise iki milyar, ayakkabı üç yüz milyon, gömlek yüz elli, kravat seksen milyon, kol saati beş milyar…
Kocaman bir sıfır!
Bir insan bana
dedi. Kahkahayla güldüm, cevap vermedim… 21 Aralık 2002