Bu memleketin yakın tarihinde İslâm’a hizmet eden, en ağır zulümlere baş eğmeyen, çok çileler çeken, hatta canlarını veren Müslümanlar yaşamıştır. Din alimi olsun, şeyh olsun, danişmend veya derviş olsun, sıradan basit Müslüman olsun, ismi bilinsin veya bilinmesin hepsini rahmetle, hayır dua ile anıyorum.

Maalesef bu memlekette dine hizmet perdesi ardında dini yıkan samimiyetsizler de görülmüştür.

Bu samimiyetsiz münafık ve mürailerin niyet ve amaçları Allah’ın rızasını kazanmak maksadıyla dine hizmet değil,
kendi şahsi menfaat ve nüfuzları için dini kullanmaktır.

Onlar başlangıçta

bu düzen kötüdür, bu sistem fenadır söylemleri ile ortaya çıkmışlar

, ellerine imkân ve fırsat geçince bu düzeni ve sistemi değiştirip yerine iyi ve adil bir düzen getirmek için çalışmak yerine,

düzenin kirli, kara, haram, necis menfaat ve nimetlerine saldırmışlardır.

Bugün Türkiye İslâmlığı ve Müslümanları iki ateş, örs ile çekiç arasında kalmıştır. Bir tarafta amansız ve merhametsiz

militan ve agresif dinsizler

, öbür tarafta

dinleri imanları para, maddi menfaat, benlik, süfli dünya hazları, şöhret, alkış, riyaset olan münafıklar

güruhu.

Birtakım İslâmcıların son elli, kırk, otuz yıllık maceralarına bakınız

. Ne boyalara girip çıkmışlar. Ne renklere girmişler, ne laflar etmişler…

Bir Müslüman istikametli, doğru dürüst bir insan değilse, o imandan çok nifaka yakındır. İstikamet İslâm’ın temel şartlarındandır.

Namaz kılan bir Müslüman günde kırk elli kez “Sıratü’l- Müstakim”, dosdoğru yol diyor.

Bu yol Allah’ın, Resulünün, Kur’ânın, Sünnetin, Şeriatin gösterdiği yoldur.

Yol varsa budur, başka yol yoktur. Hem Müslüman görüneceksin, hem İslâmcılık taslayacaksın, hem de doğru yolu bırakıp yamuk yollara sapacaksın. Böyle şey olmaz.

Kur’ânda Cenab-ı Rabbülalemin ne buyuruyor: “Sana nasıl emr olunduysa öyle dosdoğru ol!..”
(Hud Sûresinde) Bu ayet gelince Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz ne demişler: “Hud suresi beni kocalttı.”

Müslüman dünya için yalan söylemez. Müslüman halkı aldatmaz. Müslüman küfre razı olmaz. Müslüman her hal ü karda adaletten, istikametten, dürüstlükten ayrılmaz. Müslüman para için her haltı yemez. Müslüman az veya çok haram yemez. Müslüman apaçık olan haramlardan başka şüpheli ve şaibeli gelirlere de kapısını kapatır.

Müslüman nefsini en büyük düşman bilir ve onun hilelerine aldanmaz. Müslüman, kul olarak, insan olarak günah işlerse bu günahına dini alet etmez. Müslümanın doğruluğunu insaflı ve vicdanlı düşmanları bile tasdik ve teslim eder.

Şu İslâmcı taslaklarına bakınız:

İhalelere fesat karıştırıyor, bütçe hortumlaması yapıyor, deveyi hamuduyla yutuyor ve sonra da Müslümanlığı kimseye bırakmıyor. Hayır bunlar ne Müslümandır, ne de İslâmcı.

Müslüman “Şayet benim kızım Fatima hırsızlık yapmış olsaydı onun da elini tereddütsüz kestirirdim” diyen alemlere rahmet, insanlığa örnek olarak gönderilmiş yüce Peygamberin ümmetidir. Otuz sene önce

kapitalizm kötüdür

diyeceksin,

eline imkân ve fırsat geçince kapitalistten daha kapitalist bir canavar olacaksın…

Bu ne biçim Müslümanlıktır, bu ne biçim İslâmcılıktır…

Müslüman fakirane bir hayat sürer ama haram yemez. Haram gelir, haram para, haram mal, haram servet ateştir. Bunların ateş olduğunu kabul etmeyen ve korkunç bir hırsla haram servet iktisab eden (edinen) kimselerin Müslümanlığından şüphelenmeye hakkımız vardır.

Evet baylar, bayanlar!.. Bu düzen veya sistem kesinlikle kötüdür.

Riba üzerine kurulu bu iktisadi sistem kötüdür.
Bunlara iyi diyenin dini gider.

Kirli ve kara servet edinenler, Cehennem ateşi biriktirmektedir. Bütün İslâmi hizmetler Kur’ânın, Sünnetin, Şeriatin, İslâm ahlâkının prensipleri, emir ve yasakları dahilinde yapılmalı ve yürütülmelidir. Doğru ve dürüst, ihlaslı, garazsız ivazsız, samimi, adil, ahlâklı, faziletli, bilge, haram yemez hizmetkarlara selam olsun!..

(İkinci yazı) İmam Yemini

12 Eylül 1980 darbesinden sonra imam olmak için ideolojik bir yemin etme şartı getirilmişti. Bu yemini yapmayan imam olamıyordu.

Cami imamı kimdir?.. O, bugünkü şartlarda devletin resmi namaz kıldırma memurudur. Böyle olsa bile, imamlara,

İslâm dinine uymayan bir ideolojiye sadık kalacaklarına dair yemin ettirmek insan haklarına, din ve inanç hürriyetine, akla, mantığa, bilgeliğe, vicdana aykırı bir şeydir.

600 küsur yıllık tarihi boyunca Osmanlı devleti papazlara ve hahamlara herhangi bir yemin ettirmemiştir.

Yemin edeceklerse,

imamlara İslâm dinine uygun bir yemin ettirilmelidir.

Bırakın imamları,

hiçbir Müslüman vatandaşa resmi ideolojiye uyma konusunda baskı yapılamaz, ideolojiye sadık kalacağına dair yemin et denilemez.


Rejimin resmi ideolojisi Kur’ân’a, Sünnet’e, Şeriat’a aykırıdır. Bundan yıllarca önce merhum

Sadreddin Yüksel hocaefendinin ziyaretine

gitmiştim. Sohbet esnasında konu

askerî rejimin imam yeminine

gelince hoca “Bu yemini yapanlar kafir olur” demişti. Bendeniz “Taqiyye yaparak kerhen ederlerse inşallah mazur olurlar” demiştim ama

merhum kabul etmemişti.

Kemalistler artık dinimizden, dini hizmet ve faaliyetlerden, Diyanet’ten ellerini çeksinler.

Bizim dinimiz bize, onların ideolojisi onlara…

Sadece imamların yemini değil,

Büyük Millet Meclisine girebilmek için, seçilen milletvekillerinin yemin metni de din, inanç, vicdan hürriyetine, insan haklarına, millî kimlik ve kültürümüze aykırıdır.

Yemin edilmesin demiyorum.

Yemin metni millî kimlik ve kültüre, vekilin inançlarına, insan haklarına aykırı olmasın

diyorum.

Bendeniz milletvekili olmak istemem,

farz-ı muhal olsam bile şimdiki yemini asla etmem.

Binaenaleyh seçilsem mazbatamı alıp Meclis’e giremem. Nice demokrat ülkede

Hıristiyanlar Kitab-ı Mukaddes üzerine, Yahudiler Tevrat üzerine, Müslümanlar Kur’ân üzerine el basıp yemin ediyor.
ABD’de Washington’un ilke ve inkılaplarına sadık kalacağı

üzerine yemin ettirilmiyor.

Kemalizm, M. Kemal Paşa’nın ölümünden sonra oluşturulmuş bir ideolojidir.

Bu ideolojiye inanan inansın, lakin bu konuda bilhassa

Müslüman vatandaşlara baskı yapılmasın.

İslâm dininin fıkhında yeminlerle ilgili hükümler vardır.

Bu konuda Sabataycılar ve Kriptolar Müslümanlara baskı yapmamalı,
bir tür terör uygulamamalıdır.

Resmi ideoloji resmilikten çıkartılıp özelleştirilmelidir.

İnanan inansın, inanmak istemeyen inanmasın…

Resmi ideolojiyi din gibi benimseyenler isterlerse parti kursunlar.

Acaba yüzde kaç oy alırlar?

İmamlar elbette ülkeye, halka, devlete hizmet etmelidir.

Lakin düzene, sisteme ve rejime hizmet etmeye mecbur değillerdir.

Türkiye’de bozuk bir düzen ve sistem vardır.

Hiçbir Müslüman böyle bir düzene hizmet etmek istemez.

İmam yemininde şu unsur bulunmalıdır: “Vazifemi Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata, İslâm’ın ahlâk ilkelerine uyarak yapacağıma…”

Şu hususa da dikkatleri çekmek istiyorum: Bazı baskı güçleri

Diyanet kadrolarına sızmak, Diyanet’i ele geçirmek

istemektedir. Bildiğim kadarıyla bunları sıralıyorum:

(1)

Ehl-i Kitab’ın da ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğunu

; Tevhid’i, Kur’ânı, Peygamberi, İslâm’ı red ve tekzib edenlerin de doğru yolda olduklarını iddia eden

Diyalogçular

. (2) Kesin

Kur’ân ve Sünnet hükümlerinin bu devirde geçerli olmadığını iddia eden
Fazlurrahmancılar

. (3) Dinde

reform, yenilik, değişim isteyenler.

Bendeniz şahsen böyle imamların arkasında namaz kılmak istemem. Bakalım Türkiye Müslümanlarının ağırlığı,

ideolojik ve Kemalist imam yeminini değiştirmeye

yetecek mi? 13 Nisan 2011