Dehşetli Bir Sele Kapılmış Sürükleniyoruz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Perşembe
Dehşetli bir sele kapılmış gidiyoruz. Dikkat buyurunuz, sadece sel demedim, “dehşetli bir sel” dedim. Hiçbir şeyden haberimiz yok, durumumuz iyi midir, kötü müdür? Düşünmüyoruz. Hindistanlı büyük İslâm âlimi Ebu’l-Hasen Nedvî’nin küçük bir risalesi var. İsmi: “Öyle bir irtidat (dinden çıkış) cereyanı ki onun karşısında bir Ebubekir yok.”
Bazıları İslâmiyet ilerliyor diyorlar. Evet, madalyonun bir yüzünde İslâm ilerliyor, lakin öbür yüzünde geriliyor. Küfür çarkları dönüyor, gençliği dinsiz yetiştirmek istiyor. Türkiye’de, resmi ideolojiye göre Müslüman olmanın da sınırları vardır. Heyula şöyle diyor:
“Sana Müslüman olma diyen yok, lakin kendi kafana göre değil, benim istediğim şekilde Müslüman olacaksın. Ben öyle namazlı, abdestli, dindar Müslüman istemem; Çağdaş Müslüman olacaksın, bu devirde günde beş vakit namaz mı olurmuş? Cumaya gitmene bile razı değilim, otur oturduğun yerde, zaten geberdiğin zaman cesedini tabuta koyup camiye getirecekler, namazını kılacaklar. Musalla taşında bir namazlık saltanatın olacak o sana yeter. Fazla zırlama! Kimlik kartında Müslüman olduğun yazılı, daha ne istiyorsun…”
Namaz kılanlar, cumaya gidenler, sizlere hitap ediyorum. Bir hafta cumaya biraz geç gidin, şu Müslüman şehri İstanbul’un haline bakın. Sokaklar, caddeler, bulvarlar, meydanlar karınca sürüsü gibi adam kaynıyor. Tramvaylar, trenler, metrolar, otobüsler, otomobiller, hepsi adam dolu olarak vızır vızır çalışıyor. Lokantalar, pastahâneler, kahvehâneler, çayhâneler adam dolu. Çarşılar, pazarlar, dükkânlar insan kaynıyor… Bu ne biçim İslâm şehridir ki Cuma namazı esnasında böyle bir tablo seyrediyorsunuz.
“Cuma namazında bizim gittiğimiz caminin içi dolmuştu, cemaat avluya taşmıştı…” Eyvallah, bu madalyonun bir tarafıdır. Öbür yüzünü yukarıda anlattım.
Türkiye’de bir rivayete göre tam beş milyon Gürcü yaşıyor, şu anda Gürcistan’daki Müslümanların sayısı bir buçuk milyondur. Orada son yıllarda bazı köylerin, bölgelerin Müslümanları resmî törenlerle Hıristiyanlığa geçiyor.
Müslüman olan Batum’da, Ehl-i İslâm’ın sayısı üçte bire düşmüştür. Beş milyon Türkiyeli Müslüman Gürcü orada İslâmiyet’e ve Müslümanlara niçin yardım edemiyor?
Biz yine Türkiye’ye dönelim: Sarı hafız çok yanık Kur’an okuyormuş… Filan caminin hoparlörleri yedi mahalle öteden duyuluyormuş… Vakıflar engel olmasa feşmekân Ulucami’nin kubbesini cemaat altın yaldızla kaplatacakmış… Dokuz yaşında bir kız altı ayda hafız olmuş… Hacı Kehkeşan bey yirminci umresine gitmiş… Bir yayınevi, kapağında karanfil resmi olan Yâsîn cüzünü gül kokulu olarak çıkartmış ve bir milyon satmış… Siz bunlara İslâmî kalkınma mı diyorsunuz?
Bu Müslümanlar isterlerse Türkiye’deki bütün camilerin takunyalarını gümüşten yaptırabilirlermiş… A zevzek! Sen gümüş takunyayı bırak da kendi öz vatanında ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, parya gibi yaşıyorsun. Kız çocuklarını baş örtülü olarak okula ve üniversiteye gönderemiyorsun, şu haline baksana.
En az altmış milyon Müslüman bir milyon dönmenin maskarası olmuş… Bunu görmüyorlar. Minare, kubbe, hoparlör, cami kliması, cami hoparlörü, imam lojmanı, mabetlerin kapısında otomatik galoş makinesi, ibadethanelerdeki ışıldaklar, zırıldaklar, fırıldaklar ile uğraşıyorlar. Zavallılar.
Ümmet yüzlerce parçaya ayrılmış… Nakşiler bölük bölük… Yirmi küsur nurcu grubu varmış… AKP’li Müslümanlar… MHP’li Müslümanlar… Şucu Müslümanlar, Bucu Müslümanlar, Ocu Müslümanlar…
Aman ya Rabbi! Ne çok gavs var, kutub var, mürşid-i kâmil var, derviş yok, şeyh çok.
Şu yeni yetme, türedi, zengin Müslümana bakınız. Senelik kebap ve lüks tıkıntı masrafı elli milyar lira. Hem kendi yiyor, hem çoluk çocuğu, hem de davetlileri ve misafirleri… Bu adama “Evine ve bürona iki tane orijinal hatlı ve tezhipli güzel hilye levhası koymalısın…” denilse ya çıngıraklı bir kahkaha kopartır, yahut öyle bir bakar ki damarda kanınız donar.
İslâm bir vadide, biz bambaşka bir vadideyiz.
Kendimizi İslâm’a uydurmak, o bizim için çok zor. O halde, kolayına kaçıyoruz, dini kendimize uydurmaya yelteniyoruz.
Son onbeş-yirmi yıl içinde bir kısım Müslümanlar gırtlaklarına kadar ribaya battılar.
Şu bazı tesettürlü kadınlara bakınız, gök kuşağındaki bütün renklere bürünmüşler, saçlarını deve hörgücü gibi yapmışlar, takıp takıştırmışlar, sürüp sürüştürmüşler dolaşıp duruyorlar. Bunca hacı, hoca, şeyh, âlim içinden kaç kişi bunları uyarıyor, “Bu yaptığınız tesettür değil, rezalettir” diyor. Aman böylelerine rüküş müküş demeye kalkmayın, sizi çarparlar.
Şu bir kısım İslâmcı canavarlara bakın. Otuz sene önce mücahittiler, şimdi müteahhit oldular. Yemedikleri halt yok, dün bozuk dedikleri sistemin rantlarına nasıl kuduzca saldırıyorlar.
Bu gibi yazılar kaleme alarak Müslümanların ümidini kırıyormuşum… Bırakın bu hezeyanları, bu safsataları… Ben din kardeşlerimi uyarıyorum, vazifemi yapıyorum.
İslâmî kesimde, Şeriatın kesin şekilde yasaklamış, haram kılmış olduğu yüzlerce kötülük açıkça yapılıyor ve ben bir Müslüman yazar olarak bunlara göz yumacağım… Böyle bir şey olur mu? Tekrar ediyorum:
* İslâm dini ribayı kesin olarak yasaklamıştır. Kur’ân “ribacılar, Allah’a ve Resulüne savaş ilân etmişlerdir” diyor. Ribacıları uyarıyorum, hem kendi belânızı bulacaksınız, hem de memleketi yakacaksınız.
* Beş vakit namazı terk eden Müslüman bir toplum kesinlikle iflah olmaz.
* Parayı, zenginliği, malı mülkü, dünyayı Allah’tan, Resulünden, dinden, imandan, Kur’ân’dan, Şeriattan daha fazla seven Müslümanlar iyi Müslüman değildir, Müslüman müsveddesidir.
* Lüks, israf, aşırı tüketim, konfor, gösteriş, gurur, kibir, benlik mübtelaları Nemrud’un, Firavun’un yolundan gitmektedir.
* Nefs esiri olan kişi çok kötü bir Müslümandır, öylesinden mücâhit olmaz.
* Cihadı terk eden zillete mübtelâ olur.
* Cemaat rahmet, tefrika azaptır.
* Bizi aldatan bizden değildir. (Hadis-i Şerif).
* İki günü birbirine eşit olan zarardadır. (Hadis-i Şerif). Müslüman devamlı olarak bilgide, kültürde, ahlâkta, fazilette, hayırda, hasenatta, iyiliği desteklemekte, kötülüğü kösteklemekte ilerleyecek ve yükselecektir. Bu konularda yerinde saymak yoktur, hele gerilemek, düşünülemez bile.
* Din sömürüsü, din ticareti, mukaddesat bezirgânlığı yapanlar dünyanın en alçak, en rezil, en namussuz, en şerefsiz, en münafık insanlarıdır.
Sevgili Müslümanlar!.. İslâm dini ve medeniyeti ile batı medeniyeti kesinlikle uyuşmaz, bağdaşmaz. Temelleri, felsefeleri ayrıdır. “Dinim İslâm, medeniyetim batı” tekerlemesi, söyleyenin ayağını kaydıracak bir sapıklıktır. Müslümanın dini, medeniyeti, milleti, dünya görüşü, yaşayış tarzı İslâm olmalıdır.
Bu memlekette zındık komiteleri ve onlarla işbirliği yapan bir takım hâinler Kur’ân, sünnet, icma, cemaat Müslümanlığını bozmak istiyorlar. Militan Haçlılar ve Siyonistler münzel (indirilmiş) İslâm’ın yerine; uydurulmuş, ılımlı, light bir İslâm türetmek istiyorlar. Bunların tuzaklarına düşen Mevlasını değil belâsını bulur.
Hırsızlardan, yalancılardan, kara para babalarından, politika eşkıyasından, kendilerinde münafıklığın bütün alametleri bulunan adamlardan ve karılardan, “onların dinleri paraları, kıbleleri karılarıdır” (hadîs) şeklinde tarif edilen kesandan, arivistlerden, bulaşıklardan bu dine, bu ülkeye, bu ümmete yarar gelmez.
Peki ne yapmak lazım?
Size iki kitap tavsiye ediyorum: Biri merhum Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslâm İlmihali, diğeri Hüccetül İslâm İmamı Gazali hazretlerinin İhyau Ulümi’d-din’i… Bu iki kitaptaki bilgileri, hükümleri, emirleri, yasakları, öğütleri öğreniniz ve hayata geçiriniz. 20 Temmuz 2007