Pazartesi

 

Son bir ay içinde iki vahim tren kazası oldu. Hızlandırılmış tren yoldan çıktı, hayli ölü ve yaralı oldu; ardından Gebze civarında iki yolcu treni çarpıştı.

Bu kazaların sebepleri nelerdir?..

Birinci Sebep:

Ükemizin üzerinde maalesef uğursuzluk bulutları gezmektedir.Türkiye Müslüman bir ülkedir, bu topraklar üzerinde İslâmiyet’e saldırılırsa uğursuzluklar başlar. Pembelerin öfke yıldırımlarını üzerime çekmemek için bu konuda tafsilata girmeyeceğim.

İkinci Sebep:

Ülkenin kötü idare edilmesidir. Kötü idare derken, AKP iktidarını kastetmiyorum, onlar yeni sayılır. Yakın tarihimizde ülkemizde şu sayacağım uygunsuzluklar yaygın hale gelmiştir.

  • Emanetler, yani idarecilikler, memuriyetler, makamlar, mevkiler, işler, vazifeler; ehil ve layık olanlara değil, ehliyetsizlere ve liyakatsizlere verilmektedir. Emanetlerin verilmesinde partizanlık, Pembelik, masonluk, mezhepçilik, tarikatçılık, akrabalık, arkadaşlık rol oynamaktadır. Emanetlerin böyle dağıtıldığı bir ülkenin ilerlemesi, güçlenmesi, kalkınması mümkün değildir.
  • Dünyanın bütün ileri, medenî, zengin, akıllı ve kalkınmış ülkelerinde demiryollarına, tren taşımacılığına önem verildiği ve yatırım yapıldığı halde Türkiye’de demiryolları, uzun yıllardan beri üvey evlat muamelesi görmüştür. Hatta yakın tarihimizde büyük bir devlet adamımız, demiryollarını “komünist ülkelerin geri taşıma vasıtası” olarak vasıflandırmıştır. İngiltere’ye, Fransa’ya, Almanya’ya, İtalya’ya, Japonya’ya bakınız; o ülkelerde saatte 200 km.’den fazla hız yapabilen, uçaklarla rekabet eden hızlı tren şebekeleri vardır. O ülkeler tekniği, ilmi, bütün imkânları seferber etmişler ve bu trenleri hızlı ve emniyetli vasıtalar haline getirmişlerdir. Bizde ise, demiryolları kasıtlı olarak sabote edilmiş, marjinal hale getirilmiştir.
  • Peki, bu sabotaj niçin yapılmıştır? Ülkenin, halkın ve devletin menfaatlerine zıt olarak otobüs ve kamyon taşımacılığına önem verilmiş; doların milyarlarıyla ölçülen rantlar meydana getirilmiştir. Dev otobüs firmaları, yol kenarlarında pıtrak gibi boy gösteren benzinlikler, lokantalar, yolcu konaklama tesisleri… Son elli yılda otobüslere, kamyonlara, yedek parçaya, yakıta, lastiğe 100 milyarlarca dolar harcanmıştır. Bizden katbekat ileri olan Almanya’ya bakınız. Orada şehirlerarası yolculuk otobüslerle mi yapılıyor, trenlerle mi? Elbette ki trenlerle. Biz ise, tam tersini seçmişizdir, bu seçim Türkiye’nin menfaatlerine uygun mudur? Hayır. Küçük bir zümrenin, birkaç bin patronun ve firmanın menfaatleri için demiryolları sabote edilmiştir.
  • Türkiye’nin eğitim sistemi ve üniversiteleri ülkeye, millete, devlete yararlı ve vasıflı Türkiyeliler yetiştirmek için çalışmıyor. Bizde bir ideoloji vardır, Kemalizm veya Atatürkçülük diyorlar. Kesinlikle değildir. Bugünkü haliyle bu ideolojinin Mustafa Kemal’in fikirleriyle bir alâkası yoktur. O ismi kullanıyorlar.Türkiye’nin eğitimi ve üniversiteleri işte bu ideolojiye hizmet etmek için çalışmaktadır.
  • Zengin Türkçe’de, Osmanlıca’da müessiriyet diye bir kelime vardır, etkili olmak. Bizde müessiriyet yoktur. Nadir istisnalar dışında her şey laçkalaşmıştır.

    Dairelerde iş bitirmek için değil, sanki işleri savsaklamak için bir koşuşturmadır gider. Bürokrasimiz kırtasiyeye boğulmuştur, dilekçeler, müracaatlar, imzalar bir sürü belge… Sanki bunlar işlerin kolayca yapılması için değil, zorlaştırılması içindir.

    Devlet hırsızlara, soygunculara, rüşvetçilere engel olmak için bir yığın tedbir almıştır. Bu tedbirler bir işe yaramaz. Çalan çalar, götüren götürür, voliyi vuran vurur.

    Almanya’da resmî bir daireye gidersiniz, ilgili memur sizi karşısına oturtur ve işinizi bitirinceye kadar meşgul olur. Orada “bugün git, yarın gel” yoktur. Bizde böyle midir?

    Adamın biri yüksek bir memurdur, maaşı, geliri bellidir. Peki, bu adam, bunca mülkü, meskeni, yazlığı, serveti nasıl elde etmiştir? Ticaret yapmamış, sanayi işleriyle uğraşmamış, yüklü bir miras kalmamış, evet, bunca malı, mülkü, serveti nasıl elde etmiş? Bu soruyu isim vererek soramazsınız, canınıza okurlar.

    Havayolları, demiryolları gibi hizmetler ihtisas isteyen, vasıf isteyen, ehliyet ve liyakat isteyen işlerdir. Bu hizmetlerle ilgili memuriyetler, makamlar, mevkiler arpalık gibi dağıtılırsa işler iyi yürümez.

    Bazıları Türkiye’de demiryollarının ıslah edilmesini istemezler. Normal trenlerin daha düzgün, daha güvenli, daha temiz olmasını istemezler. Hızlandırılmış tren istemezler. Hele, hızlı tren hiç istemezler.

    İstanbul ile Ankara arasındaki yolcu ve mal trafiği demiryollarına kaydığı taktirde birkaç bin güçlü şahıs ve firmanın, yekûn olarak milyarlarca dolar tutan menfaatlerine gölge düşecektir, böyle bir şeye kesinlikle razı olmazlar.

    Son tren kazalarında sabotaj var mıdır? Bu konuda ezbere konuşulamaz. Olması mümkündür. Çünkü demiryollarına önem verilmesini istemeyenler var. Bu demiryolu işi, Türkiye’nin dertlerinden, meselelerinden yüzde biridir. Bizde topyekûn bir ehliyetsizlik, liyakatsizlik, laçkalık, ihmalkârlık vardır.

    Bozukluklar düzelir mi dersiniz?.. Çok zor. Lakin imkânsız değil. Bugünkü kafalarla, bugünkü zihniyetle, bugünkü vasıfla (veya vasıfsızlıkla) işler düzelmeyecek, daha da kötüye gidecektir.

    CHP, ana muhalefet olarak mangalda kül bırakmamacasına tenkid ediyor. Ülkedeki bozukluklar, iktidara ait değildir, topyekûndür. CHP’liler aynaya baksınlar… 17 Ağustos 2004