Cuma

 

Demokratik bir rejimin idaresi altında yaşayan bir halkın içinde çeşitli ideolojilere bağlanmış ve inanmış vatandaşlar ve gruplar olabilir ama o rejimin resmî bir ideolojisi olamaz. Resmî ideolojisi olan bir rejim kesinlikle demokrasi olamaz, bir pseudo-demokrasi olabilir.

Portekiz’de Salazarizm, İspanya’da Frankizm, Almanya’da Nazizm, İtalya’da da Faşizm, Rusya’da Bolşevizm hâkim iken o ülkelerde demokrasi yoktu, olamazdı. Demokrasi ile resmî ideoloji birbirleriyle kabil-i te’lif değildir.

Yirminci asırda çıkmış olan ideolojiler dogmatik inanç sistemleriydi. Meselâ Almanya’da Nazizm’in Führer’i, kutsal şahsiyeti, ulu başkanı Adolf Hitler’di, onun Naziler için bir kutsal kitabı vardı Kavgam. Sovyetler Birliği’ndeki Marksizm’in peygamberi Marks ve Lenin, kutsal kitapları “Sermâye” ve Lenin’in eserleriydi. Çin’deki Maoizm’de de aynı yapı vardı: Tenkit edilemez kutsal Mao, onun kırmızı kitapçıkları.

Salazar’ın ve Franco’nun ideolojileri oldukça yumuşaktı. Kilise ile uyumlu oldukları, işbirliği yaptıkları için onlarda Hitler, Stalin ve Mao rejimlerindeki kütlevî kıyımlar olmamıştır.

İdeolojik sistemlerde, sistemin sahte tanrısını veya sahte peygamberini asla tenkit edemezsiniz. Tenkit edenin başını ezerler. Tarihin eski devirlerinde, tanrılaştırılmış büyükleri tenkit edenlerin kelleleri uçurulur veya kazığa oturtulurlardı. Yirminci asırda ise uyduruk mahkemelerde gayr-i âdil kanunlarla muhakeme edilip ya idam edilmişler, yahut zindanlarda çürütülmüşlerdir.

Son Peygamber (Salat ve Selam olsun O’na) sahih hadîslerinden birinde “Otuz küsur kezzab ve Deccal gelmedikçe Kıyamet kopmaz” buyurmuşlar; bunların ya tanrılık, ya peygamberlik iddia edeceğini de belirtmişlerdir.

Çin’de Mao, Allah’ı inkâr eden materyalist bir ideolojiye iman etmişti ama kendisi sanki bir puttu. Yüz milyonlarca insan ona samimî olarak yahut mecburiyet yüzünden taparcasına bağlıydı.

Yakın tarihte Kuzey Kore’nin kızıl diktatörü Kim İl Sung vefat ettiğinde halk sıcak gözyaşları dökerek ülkesini perişan eden, halkını köleleştiren o zalime ağlamış, onun için yas tutmuştu.

Mısır’ın eski Firavunlarına tanrı gibi tapılıyordu. Roma’nın nice imparatoru adına tapınaklar inşaa edilmiştir.

Son yüzyıldaki ilmî ve fennî icatlar, propaganda makineleri ideolojilerin, tanrılaştırılan ve putlaştırılan diktatörlerin emellerine, rejimlerine büyük hizmetler etmiştir. Gazeteler, televizyonlar yüz milyonlarca insanın beynini yıkamak için kullanılmıştır.

Zamanımızda medenî ve demokrat ülkelerde din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti vardır. Elbette birtakım ideolojilere bağlı olanlar da bu hürriyetlerden yararlanabilir. Ancak, hiçbir ideolojik grubun devleti, ülkeyi, milleti hâkimiyeti altına almasına izin verilemez. Verildiği taktirde insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi elden gider.

“Benim ülkem hem demokratik bir rejime sahip olacak, hem de bizde resmî bir ideoloji bulunacak; bu resmî ideolojiye iman etmeyenler birinci sınıf vatandaş sayılmayacak, şüpheli ve tehlikeli olarak görülecek. ..” Böyle düşüncelere sahip bir kimse demokrasiyi anlamamış, algılamamış bir insandır.

Fransa bir cumhuriyettir. Lakin orada kralcılar vardır, kralcı partiler vardır, krallık için propaganda yapmak serbesttir. İngiltere bir krallıktır ama orada cumhuriyetçilik suç değildir; kraliçe alayla geçerken “İngiltere bir cumhuriyet olmalıdır!” diye bağırana bir şey demezler. İdeolojik rejimlerde böyle hoşgörüleri görmek mümkün değildir.

İdeolojik rejimlerde ulu başkan ve onun ideolojisi devletten de, vatandan da, milletten de kıymetlidir. Devlet, ülke, halk batabilir ama ideolojiye toz kondurulmaz.

Almanya’da Hitler ideolojisinin iktidar ve hakimiyeti az sürmüştür; 1933 ile 1945 arasındaki on iki yıl. ..Rusya’da yetmiş küsur yıllık bir ideolojik hakimiyet vardır ki, o müddet esnasında Marksizm kaç defa renk ve hüviyet değiştirmiştir. Başlangıçta Marksizm-Leninizmdi ama sonra Stalinizm olmuştur. Çin’deki Marksizm de böyledir. Adı Marksizm ama Mao’nun kanlı, zalim, nefes aldırmaz Marksizmi ile şimdiki oldukça yumuşak ve iktisadî konuda son derece tâvizkâr ideoloji bir midir?

İdeolojik sistemler zamanla eskir, çürür; devletin, ülkenin, halkın, çağın ihtiyaçlarına cevap veremez bir hale gelir. İdeolojik sistemler şeffaf olmadıkları için kokuşma genelleşir. SovyetlerBirliği’nin son yıllarında bütün ülke korkunç bir kokuşma, rüşvet, suiistimal, talan tufanı içindeydi.

Hitler’in ideolojik rejimi iktisadî ve malî bakımdan Almanya’yı büyük bir güç haline getirdi. Birinci cihan harbinden yenik ve ezik çıkan Almanlar kısa zamanda yaralarını sardılar, ülkelerini imar ettiler, büyük bir sanayi kurdular ama sonunda Hitler’in çılgınlığı yüzünden İkinci cihan savaşında her şeylerini kaybettiler, mahv u perişan oldular.

İdeolojilerin garip ve sapık inançları, safsataları, efsaneleri vardır. İdeolojiler yalanlar, masallar, mavallar, uyduruk tarihler üzerine kuruludur. Onun içindir ki, tarihte yüz seneden fazla yaşamış bir ideolojik rejim ve hakimiyet görülmez.

Bozuk materyalist ve pozitivist ideolojilerle en tesirli mücadeleyi dinler yapar. Sovyetler Birliği’nin çökmesinde, Marksizm’in iflasında Polonya Katolik kilisesinin ve papalığın büyük rolü olmuştur. Tarih boyunca din, inanç, mâneviyat her zaman kaba kuvvete, silaha, ordulara, diktatörlere galebe çalmıştır. Eski Roma’yı Hıristiyanlık yenmiştir.

Evrensel bilgelik, bir ülkeye zâlim bir sistem gelirse kolay kolay ve çabucak gitmez der. Hitler İkinci dünya savaşına sebep olmasaydı, Nazizm Almanya’da yetmiş yıl hakim olabilirdi. Çin’de 1949’dan beri kızıl ideoloji hakimdir. Daha yirmi sene yaşayabilir.

İspanya’nın ideolojik sistemden demokrasiye ve insan haklarına geçişi çok kolay, sancısız olmuştur? General Franco, düşmanları ne derlerse desinler hikmet sahibi, oldukça insaflı bir otokrat idi. Ölümünden sonra Frankizmin yaşamayacağını anlamış ve sağlığında ülkesinin meşrutî krallık sistemine geçmesi için hazırlık yapmıştır. Ölünce de, İspanya tereyağdan kıl çeker gibi sarsıntı geçirmeden, kan dökülmeden, gözyaşı akıtılmadan tarihî devamlılık çizgisine oturmuştur.

Şu anda dünyada en sert, en merhametsiz, ülkesi ve halkı için en zararlı ideolojik diktatörlük Kuzey Kore rejimidir. Orada milyonlarca insan açlık çekiyor, yüzbinlercesi bu yüzden ölmüştür. Ülke korkunç bir hapishaneye dönmüştür. Bu müflis rejimin kurmayları ise atom bombası imal etmek için çırpınıp duruyor. 21 Eylül 2002