Perşembe

Bizde Batı ülkelerinde ve Japonya’da olduğu gibi yüzde yüz, gerçek bir demokrasi olduğu iddia edilemez. Demokrasi vardır da, yüzde kaçtır, bu husus tartışılabilir. Bana sorarsanız yüzde kırk dokuz nisbetinde demokrasi mevcuttur. Başka bir ifadeyle, bizde şekil olarak bir miktar demokrasi vardır, esasta yoktur.

Gerçek demokrasilerin özellikleri şunlardır:

(1) Âdil kanunlara dayanan hukukun üstünlüğü prensibinin hâkim olması,

(2) Evrensel ve temel insan haklarına ve hürriyetlerine riayet ve bağlılık,

(3) Hukukun ve demokrasinin üzerinde resmî ideoloji olmaması,

(4) Çeşitliliğe, altkimliklere, farklılıklara hoşgörü ile bakılması,

(5) Tarihî devamlılık çizgisine bağlı kalınması.Tarihî ârızalar, ve kazalar konusunda ısrar edilmemesi, baskı yapılmaması,

(6) Ülke idaresinde halkın söz sahibi olması.

Bizdeki nev’i şahsına münhasır özel demokrasideki hususiyetler ise şunlardır:

(1) Sistem sözde demokratiktir ama demokrasinin, devletin, cumhuriyetin, hukukun üzerinde lâ yuhti (hatâ etmez) ve lâ yüs’el (sorumsuz) bir güç vardır.

(2) Bizde devletin üzerinde bir de derin devlet bulunmaktadır.

(3) Bizde tartışılmaz, tenkit edilmez bir resmî ideoloji vardır.

(4) Hukukun üstünlüğü prensibi sözde, ismen ve resmen vardır ama bu hukuk vesayet altındadır.

(5) Tarihî ârızalar ve kazalar neticesinde, halk çoğunluğuna “Acı Soğan” diyen gizli, esrarlı, çok güçlü bir azınlık, devlet ve ülke üzerinde hakimiyet ve saltanat kurmuştur.

(6) Bütün medenî Batı ülkelerinde din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti en geniş şekliyle sağlanmış ve güvence altına alınmış olmasına karşılık bizde bu konuda müzmin şekilde ihlâller yapılmaktadır.

(7) Gerçek demokrasilerde din ile devlet barışıktır, uzlaşmıştır, sıkı veya gevşek işbirliği içindedir. Hiçbir gerçek demokraside din-devlet kavgası yoktur.

(8) Gerçek demokrasilerde din işleri o dine bağlı olanlara, o dinin temsilcilerine bırakılmıştır. Devlet din, ibadet, mâbet işlerini din eğitimini tanzim etmemektedir.

Bizde İngiltere’de, ABD’de, Kanada’da olduğu gibi yüzde yüz, gerçek demokrasi olabilir mi? Bu hususta hayalperest, fazla ümitvar, ütopyacı olmamak gerekir. Türkiye’nin tarihî, kültürel, sosyal yapısı buna fazla müsait değildir. Yüzde yüz ve gerçek demokrasiden önce gerçekleştirilmesi âcilen gerekli bazı işler vardır. Bunları da sayayım:

(1) Âdil kanunlara dayalı bir hukukun üstünlüğü sağlanmalıdır.

(2) Kopukluklar, ârızalar, kazalar giderilmeli, tâmir edilmeli ve tarihî devamlılık çizgisine geçilmelidir.

(3) Türkiye’nin bir tek devleti olmalıdır. Derin devlet vesâyeti ve baskısı kaldırılmalıdır.

(4) Gizli, esrarlı, güçlü, anti-demokratik, anti-millî azınlıkların lobilerin saltanatları ve hakimiyetleri kaldırılmalıdır.

(5) Demokrasiye, hukuka, insan haklarına, millî kimlik ve kültüre uygun olmayan bütün yasaklar, tabular, zorlamalar, engeller kaldırılmalıdır.

(6) Devletin resmî ideolojisi olmamalıdır.

(7) Ülke idaresinde evrensel insan hakları ve millî kimlik esas alınmalı; bunlara zıt, ters, yabancı, zorlama “değerler” kaldırılmalıdır.

Son beş seneden beri ülkemiz üzerindeki Amerikan, İsrail, Yahudi, Siyonist, Sabataycı baskı ve hakimiyet her geçen gün daha da artmaktadır. Sanki Türkiye vesayet altına alınmak istenmektedir. Halkımız bu durumdan memnun değildir, aksine büyük bir endişe ve huzursuzluk duymaktadır.

Birtakım dış güçler Türkiye’de “Light Islam” adını verdikleri yeni ve uydurma bir din türetmek için çalışıyorlar ve bizdeki birtakım siyasetçileri, ilâhiyatçıları bu işin taşeronu olarak vazifelendirmişlerdir. Demokratik, lâik, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bir sistemin böyle dinî reform ve yenilik işleriyle uğraşması doğru mudur? Dış güçler tarafından yönlendirilenler, İslâm dünyasına yeni bir örnek oluşturmak misyonunu üzerlerine almışlardır.

Nedir bu light Islam?

(1) Şeriat ve fıkıh tarafı ya büsbütün kaldırılmış, yahut sulandırılmış, asgarîye indirilmiş, kendi tabirleriyle “Ilımlı bir İslâm”.

(2) İlâhî vahye dayanan bir din olmaktan çıkartılmış, beşerî bir ideoloji ve hümanizma haline getirilmiş, tâbir câizse “Protestanlaştırılmış bir İslâm”.

(3) Toplumsal tarafı, hayatla ilgili tarafı yontulmuş, törpülenmiş, sadece birtakım ibadetlerden ve bazı ahlâk kurallarından ibaret küçültülmüş suya sabuna dokunmaz bir İslâm.

(4) Muamelâtsız bir İslâm.

(5) Kadınlarla, tesettürle, aile ile ilgili hükümleri yürürlükten kaldırılmış bir İslâm.

Yirmibirinci yüzyılda hangi demokratik sistem böyle bir din reformu yapmaya soyunabilir? Böyle bir iş ile demokrasi ve insan hakları bağdaşır mı?

Amerika, İsrail, Siyonizm, Haçlı dünyası, emperyalist güçler Light Islam, dinde reform, zararsız ve kabul edilebilir bir ılımlı İslâm türetme vazifesini ve misyonunu Türkiye’deki bazı İslâmcılara vermişlerdir. Bunlar çeşitli zümreler içindedir:

(1)İlâhiyat fakültelerinde,

(2) Siyasal İslâm hareketi içinde,

(3) İslâmcılık hareketi içinde.

Evet, İslâmcı hareket, siyasal İslâm maalesef kirletilmiştir. Türkiye’yi çökertmek, bir nevi sömürge haline getirmek isteyen şer güçleri Müslümanların arasına sürüyle casus, ajan, provokatör, münafık, manipülatör sokmuşlardır. İslâmî hareketi bir rant hareketi haline dönüştürmek için her türlü habaseti, sabotajı, hıyaneti yapmışlardır.

Düşmanlarımız büyük, güçlü, üstün, güvenli bir Türkiye istemiyorlar. Planlı bir şekilde yaptıkları düşmanlıkları ve hainliklerin birkaçını sayayım:

(1) Halkı Alevî Sünnî, Türk Kürt ve saire, sağcı solcu, dinci lâik, şucu bucu diye birbirine hasım, rakip düşman zıt kamplara ve kutuplara ayırmışlardır.

(2) Toplumun temelini teşkil eden aile kurumunu yıpratmışlar; ahlâksızlığı, iffetsizliği, neseb fesadını teşvik etmişler, halkı ve bilhassa gençliği seks insanı haline getirmek için her türlü namussuzluğu irtikâb etmişlerdir.

(3) Vasıta olan parayı gaye ve maksat (amaç) haline getirmişler, en üstün değer tahtına oturtmuşlar; diğer temel değerlerin pabucunu dama atmışlardır.

(4) Toplumu çürüten, devleti sarsan, ülkeyi çökerten kokuşmayı, rüşveti, talanı, hortumlamayı, haram yemeyi teşvik etmişlerdir. Sayelerinde Türkiye, uluslararası anket ve araştırmalara göre, 10 üzerinden 3 küsur ile temizlik listesinin dibine düşmüştür.

Böyle karanlık bir tablo içinde Türkiye Müslümanları öncelikle ne yapmalıdır?

Yapılacak en önemli ve birinci iş geleneksel, ehli sünnet devamlılığı çizgisindeki gerçek İslâm’a sarılmaktır. Hiçbir şekilde dinde reform, dinde yenilik, telfik-i mezahib, mezhebsizlik, Light Islam, ılımlı İslâm tuzaklarına düşülmemelidir.

Türk milletinin ezici çoğunluğu Müslümandır. İslâm bizim varlık sebebimizdir. İslâm’dan kopar, İslâm’dan uzaklaşırsak yok oluruz. 17 Ekim 2003