Deniz Gezmiş, Kanlı Pazar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Şubat 2019
Cumartesi
Deniz Gezmiş ve arkadaşları ne yapmak istiyorlardı? Türkiye’de Marksist bir diktatörlük rejimi kurmak istiyorlardı. Bu amaçlarına ulaşmak için hangi yolu seçmişlerdi? Terör, şiddet, silahlı mücadele yolunu seçmişlerdi.
Başarılı olsalar ne yapacaklardı? Türkiye’de, Pol Pot’un Kamboçya’da kurduğu gibi kızıl bir rejim kuracaklardı. Muhaliflerini öldürecekler, hapishanelere dolduracaklar, Gulag’lara göndereceklerdi. Onların özledikleri rejimde adalet, güven, huzur, refah olacak mıydı? Kesinlikle olmayacaktı. Küba’da, Kuzey Kore’de oldu mu?
Deniz Gezmiş ve arkadaşları insanların temel hak ve hürriyetlerine saygı gösteriyorlar mıydı? Hayır, göstermiyorlardı. Onların ateist ve din düşmanı bir ideolojileri vardı. Bunu bir din gibi benimsemişlerdi. İlham aldıkları Sovyetler Birliği’nde din hürriyeti yoktu.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının silahlı terör faaliyetleri yaptıkları tarihte ben İstanbul’da günlük gazete çıkartıyordum ve tabiatıyla bir Müslüman olarak onların aleyhinde yayın yapıyordum.
Şimdi kalkmış birtakım adamlar beni o tarihte Amerikancı olmakla suçluyorlar. Neymiş, solcu ve Marksist gençler Amerikan 6’ncı Filosunu protesto etmişler, biz ise Amerikalıları desteklemişiz.
Hadiseleri istedikleri gibi yorumluyor, istedikleri renge boyuyorlar. Demagoji yapıyorlar.
İslâm Hukuku ve evrensel bilgelik ne diyor:
diyor. Yâni iki kötüden birini seçmek zorunda kalırsanız, hafif olanını seçersiniz. Yakın tarihimizde Marksistlerin dümen suyundan giden birtakım radikal İslâmcıların iftiralarına mâruz kaldık. Komünist ağabeyleri gibi onlar da bizi Amerikan 6’ncı Filosunu kıble ittihaz etmekle suçladılar. İslâmcıların son kırk yıldaki maceralarını hep birlikte seyr ettik. Bazıları ne boyalara girdiler.
Ben Deniz Gezmiş ve arkadaşları için
diyecek kadar aklımı yitirmiş bir Müslüman değilim. Onlar
diyerek yola çıktılar. Devletli olamadılar, hayatlarını kayb ettiler.
Hapishanede idam edilmelerinden önce, arzu ettikleri taktirde sarıklı bir din hocası ile görüşüp görüşmemek hususunda fikirleri sorulunca
demişlerdi. İdamlarla ilgili Millet Meclisi müzakereleri yayınlanmıştır. Arzu edenler kütüphanelere gidip tedkik edebilir.
Bir solcu, bir Marksist, bir anarşist, bir ateist, agresif ve militan bir İslâm düşmanı onları sevebilir, onları destekleyebilir, onlar için
edebiyatı yapabilir ama bir Müslüman asla böyle yapamaz. Birtakım İslâmcıların ne kadar yanlış, bozuk, batıl bir yolda oldukları saldırgan dinsizlerle ağız birliği yapmalarından anlaşılmaktadır.
Pol Pot adlı Kamboçyalı fidancık, ülke halkının üçte ikisini katletti. Evet mübalağa etmiyorum, üçte ikisini. Bana inanmazsanız internet sitelerine, ciddî araştırma kitaplarına bakınız, facianın korkunç boyutlarını anlarsınız.
Biz Müslümanlar Stalin’in Rusya’da, Türkistan’da, Kafkasya’da; Mao’nun Çin’de İslâm’a ve Müslümanlara ne korkunç zulümler yaptıklarını gördük. Deniz Gezmiş’i ve arkadaşlarını medyada en fazla kimler desteklemiştir? Bunların başında şu mâlum ve mâhut,
Kimdir bu gazetenin sermayedarları, idarecileri? Herkes bilmez ama kulağı delik olanlar bilir. Onlar Karay Yahudileri ve Sabataycıdırlar.
Hafıza-i beşer nisyan ile mâlüldür (İnsan hafızası unutma hastalığına yakalanmıştır) diye bir söz vardır. Ne uzak tarihi, ne yakın tarihi, ne de bugünü bilen bir takım zevzekler bizi Amerikancı olmakla, kapitalist sistemi desteklemekle suçlayıp duruyor.
Bir Müslüman olarak Sovyetler Birliği’ni, Marksist sistemi mi destekleyecektim? Kuş kadar aklı olan bir kimse elbette ehven-i şerreyni ihtiyar edecektir.
Bir ara Çin’de Mao zamanında çok şiddetli zulme uğrayan Müslümanlar, fırsat bulabilirlerse Sovyetler Birliği’ne iltica ediyorlardı. Zulmün çok şiddetlisinden, biraz daha az şiddetlisine kaçmak suç mudur?
Bundan otuz yıl önce birtakım çok hızlı, çok aşırı radikal İslâmcılar vardı. Bunlar ya ifrat ya tefritte idiler; bir türlü ortada itidal noktasında duramazlardı. Kendileri gibi düşünmeyenlere kâfir damgasını basarlar, eserler savururlar, tozu dumanı birbirine katarlardı. Aradan zaman geçti, bu radikaller ortada görünmez oldu. Bazılarının haberleri geliyor, şimdi eski keskinliklerini bırakmışlar, rant yemekle meşgullermiş. Kimi beş vakit namazı, kimisi cumayı bile terk etmiş.
İşte bu radikallerin bir kısmı solcularla, Marksistlerle, ateistlerle pek sıkı fıkıydılar. Olacak şey değildi ama maalesef onlar böyleydi. Bir yandan Allah, din, Kur’ân diye bağırıyorlar, öte yandan Allah’ı inkâr eden, dini halkın afyonu olarak gören Bolşeviklerle can ciğer dost olabiliyorlardı.
Kanlı Pazar hadisesini ben planlamışım… Nasıl planlayabilirdim ki, o tarihten aylarca önce haccetmek maksadıyla Arabistan’a gitmiştim. O zamanlar cep telefonu yoktu, Arabistan ile Türkiye arasında direkt telefon bağlantısı da yoktu. Hac mevsimi olduğu için mektup falan da gelmiyordu.
Bugün Gazetesi İstanbul camilerinden birinde bir toplu namaz tertiplemiş, sabah namazını kılan cemaat dağılmamış, öğle vakti Dolmabahçeye gelmiş, oradan kızılların nümayiş yapacağı Taksim’e çıkacak. Kızılların nümayiş yapmaya hakları var da Müslümanların, milliyetçilerin yok mu?
O gün limanda Amerikan 6’ncı Filosu bulunuyormuş. Müslüman topluluk öğle namazını Dolmabahçe Camii’nde kılmak istemiş.
denilmiş, onlar da civardaki parklarda, çimenler üzerinde kılmışlar.
Namazdan sonra Taksim’de iki grup çatışmış, kimin vurduğu belli değil, iki kişi ölmüş… Bütün bunların sorumlusu da bendeniz olmuşum… Bu konularla en ufak bir alakam olsaydı, savcılık hakkımda araştırma yapıp beni mahkemeye vermez miydi?
Olup bitenlerden en ufak bir haberim bile olmamıştır. Günler geçtikten sonra Cidde havaalanında yere atılmış bir Akşam gazetesi görmüş, alıp karıştırmış ve bu üzücü hadiseyi öyle öğrenmiştim.
Eski Radikallerden biri beni Sabataycılara karşı halkı kışkırtmakla suçluyor, bu da iftiradır. İnsanların, vatandaşların temel haklarından biri de bilgi edinmek, öğrenmek, hadiselerin içyüzü hakkında aydınlanmak hakkıdır.
Gizli, esrarlı, güçlü, amansız bir azınlık ülkemizi kıskıvrak kontrolu altına almış, vatanımızda bir hegemonya, saltanat, hakimiyet kurmuştur. Bu konuda yayın yapmak, araştırma yapmak, halkı bilgilendirmek, ortaya fikir atmak niçin ayıp veya suç olsun? Pembe’ler Müslümanlara söğüp sayarken suç olmuyor da, biz Pembe’leri merak edip araştırdığımızda suç mu oluyor? Şu eski Radikallerin bir kısmı ne garip insanlar… 25 Temmuz 2004