Ordumuz ile ilgili (doğruluğu ve gerçekliği henüz mahkeme kararı ile tesbit edilmemiş)

“İrtica ile Mücadele Eylem Planı”

Türkiye’yi sekiz şiddetinde bir deprem gibi sarstı. Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor. Fikir ve görüş birliği yok. Ergenekoncular ile Ergenekon aleyhtarları bazen şiddetle çatışıyor. Ortalık toz duman. Gerçekleri anlamak, içyüzlerine vakıf olmak, perde ardında olup bitenleri anlamak gerçekten çok zor.

Bu konuda en doğru, en âdil, en tutarlı bilgileri ve görüşleri

ASDER

‘in (Adaleti Savunanlar Derneği) internet sitesinden öğrenebiliriz. Çünkü adıgeçen dernek, Askerî Şûra’nın, yargı yolu kapalı kararlarıyla inançları dolayısıyla ordudan atılmış eski subayların derneğidir.

ASDER Genel Başkanı

E. Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi
“İrtica Eylemi”

konusunda son olarak bir basın bildirisi yayınladı. Daha önceki görüşlerini de bunun altına ekledi.

Okuyucularıma /as-der.org.tr/ sitesini takip etmelerini önemle tavsiye ediyorum. Bu siteyi sık arananlar listesine koysunlar.

ASDER

‘in yayınladığı

“ASDER BÜLTENİ”

adlı derginin 12’nci sayısı çıkmıştır. Bu dergiyi okumalıyız. (0 212/526 11 31)

E. Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi

,

“İrtica Eylem”

planını açığa çıkartan ihbarcı subay ile (alâkalı olarak) şu tahmini yapmaktadır:

“Eğer belge, Genelkurmay Başkanlığının bilgisi dairesinde hazırlanmışsa; ihbarcı subayın, kendini güvene almadan belgenin aslını ortaya çıkarması mümkün olamazdı. Aksi takdirde, hayati tehlike söz konusu olabilirdi. Bunun için, ihbar eden şahıs, muhtemelen, belgenin aslını elde ettikten sonra emekliliğini talep etmiştir. Emeklilik işlemleri yeni tamamlanmış ve kendini güvene aldıktan sonra da ihbar mektubunu yazmıştır. Belge gerçek ise, gecikmenin makul sebebi bu olabilir.”

Tanrıverdi, darbelerin ve müdahalelerin dayanakları hakkında şu görüşleri ileri sürmekte ve durum müsaitken bazı tedbirlerin alınmasını teklif ve temenni etmektedir.

“Darbe ve askerî müdahaleler

üç dayanaktan
güç almaktadır.

• Yetki veren yasal dayanak,

• Millî iradeye ters kadrolaşma ve

• İstikrarsızlıktır.

Millî iradeye karşı TSK’ne güç veren yasalarda

bir değişiklik olmamıştır. Manevî değerleri tehdit gören zihniyet,

28 şubat 1997 tarihine nazaran daha yoğun şekilde
TSK kadrolarında bulunmaktadır.

Müdahaleleri engelleyen etken, sadece tek parti hükûmeti sayesinde sağlanabilen istikrardır. Ergenekon oluşumunun görevi ve dolayısıyla

“İrtica İle Mücadele Eylem Planı”

ile yapılmak istenen istikrarı bozmaktır. Başarılı olur ise, daha post modern müdahalelere hazır olmalıyız.

Yeni müdahalelerle karşılaşmak istemiyor isek,

darbecilerin yasal dayanakları ellerinden alınmalı

ve

milletin çoğunluğunun değerlerine ters kadrolaşma

kırılmalıdır.

Yasal Dayanakların kaldırılması için;

  • TSK’nin, siyasetin merkezine oturmasında birinci etken olan Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısı değiştirilmeli, bu kurulda sadece Genelkurmay Başkanı bırakılmalıdır.
  • İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi, TSK’nin Cumhuriyeti Koruma ve Kollama görevine re’sen karar vermesini engelleyecek şekilde değiştirilmelidir.
  • Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ndeki iç tehdit değerlendirmeleri kaldırılmalı, ceza kanunlarında sıralanan suçlar ve bunlara verilecek cezalar yeterli kabul edilmelidir.
  • TSK’nin uhdesinden iç güvenlik görevi alınmalı, sadece dış tehditlere karşı Yurt Savunması görevi verilmelidir. İç Güvenlik İçişleri Bakanlığı’na bırakılmalıdır.

    Kadrolaşmanın engellenmesi için de;

    Yüksek Askerî Şûra Kararları Yargı denetimine açılmalıdır.

    Ülkeyi çalkalayan benzeri olumsuz darbe girişimleri ile karşılaşmak istemiyor isek, TBMM ve Hükümet bu değişiklikleri, bugün gelinen durumu fırsat bilerek, bütün kesimlerin desteğini almışken, süratle yapmalıdır. 16 Haziran 2009