*Bu kavga kesinlikle dershane kavgası değildir. İşin içinde başka işler vardır.

*İşin içinde

ABD

vardır.

*

İsrail ve Siyonizm

vardır.

*

Papalık ve Hıristiyanlık

vardır.

*

Sivil darbe teşebbüsü

vardır.

*

On milyarlarca dolarlık bir pasta

vardır.

*

Saray darbesi

vardır.

*

Dinlerarası diyalog

vardır.

*Serbest seçimlerle iktidara gelmiş

Başbakan’ın seçimsiz düşürülmesi hesapları

vardır.

*

Sekter emeller, planlar, stratejiler

vardır.

*

Münzel=indirilmiş gerçek İslam’ı değiştirip, onun yerine uydurulmuş ve türetilmiş yeni bir İslam

getirmek vardır.

*

Tesettürü zaruriyat-ı diniyeden çıkartıp ayrıntı haline getirmek

vardır.

*

İslam’ın Allah katında tek hak din olduğu temel inancını yıkıp, o inancın yerine zamanımızda üç hak ibrahimî din bulunduğuna dair bâtıl inancı

koymak vardır.

Dershaneler

buzdağının su üzerinde görünen onda biridir. Serbest seçimlerde en fazla oyu almış olan meşru Başbakan’ı bir saray darbesiyle yıkmak istemişlerdi. Başbakan’ın hatâları varsa, bunları kendi medyalarında açık ve seçik olarak yazmaları, tenkit etmeleri gerekirdi.

Bendeniz bugünkü kavganın içine girmem ve taraf tutmam. Lakin kavga mı savaş mı, her neyse asıl sebeplerini aramaya, öğrenmeye çalışırım.

Çok akıllı, cin fikirli olmasam da, bu savaşın dershane savaşı olduğuna inanacak kadar ahmak ve salak değilimdir.

Burnuma çok acayip kokular geliyor. Darphane makinalarının seslerini işitiyorum. Hafızam gerilere gidiyor.

Hani 2004 yılında Mardin’de tarihî Kasımiye medresesinde Dinlerarası Diyalog festivali yapılmıştı ya.

Patrikler, papazlar, bir de Diyanet müftüsü…

Çanlar çılgınca çalarken ezan okunmuş ve oradaki ruhbanlar hep birlikte havuzun üzerindeki derme çatma salaş köprüden kara cüppeleriyle yel yeperek yelken kürek merasimle geçmişlerdi.

Akıllarınca

üç ibrahimî din

mensupları böylece Sırat Köprüsünden geçerek Cennete duhül edeceklerdi.

Bendeniz Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi içinde nâçiz bir Müslümanım.

Dinlerarası Diyalog

doktrinini reddederim. Allah katında tek hak dinini İslam olduğuna kesin şekilde inanırım.

Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa

(aleyhimüsselam)

Müslümandı.

Hz. Âdem’den bu yana inançlarda, temelde, usulde hiçbir değişiklik olmamıştır.

Değişiklik şeriatlardadır, füruattadır.

Antalya’da bir

Dinlerarası Diyalog

parkında

yan yana yapılan cami kilise sinagog

beni ürkütür.

Din hürriyeti olsun ama Diyalog olmasın. Hiçbir Müslümanın, hiçbir hocanın, İslam’ın Allah katında tek hak din olduğu inancı konusunda ödün vermeye hakkı yoktur.

Museviler, İseviler ile Müslümanlar Âmentü konusunda birlik içinde değildir.

Tevhid ile Teslis inançları asla birleşmez ve bağdaşmaz.

Kur’an’ın hak kitap olduğunu inkâr eden, Hz. Muhammed’in

(Salat ve selam olsun ona)

Allah’ın Resulü olduğunu inkar edip, ona -hâşâ- yalancı diyen, İslam’ın hak din olduğunu kabul etmeyen ile Diyalog yapmak bir inkâr değil de nedir?

Ehl-i Kitab ile barış içinde yaşamak mümkün ve kabilse elbette barış olsun, lakin onların da hak üzere olduklarına inanmak İslam’ı inkâr demektir.

Ah, bu dershaneler meselesi çok su kaldırır.

Buzdağının suyun altındaki görünmeyen kısmını öğrenmeye çalışmalıyız.Risale-i Nurların sadeleştirilmesini tenkit ettiğim yazımda, silleden, tokattan bahs etmiştim…

* (İkinci yazı) Bayağı Mesajlar

Adam ismini adresini yazmamış. Bir rümuzun ardına sığınmış ve kabaca, âdice, bayağıca hakaret ediyor… Niçin gerçek ismini yazmıyor? Çünkü haksız ve âciz olduğunu peşinen biliyor. Medenî bir vatandaş, terbiyeli bir Müslüman böyle yapar mı? Kesinlikle yapmaz.

Bendenizin veya bir başkasının yazısını, fikirlerini, görüşlerini beğenmeyebilir, hattâ çok yanlış bulabilir. Ne yapacak? Gerçek hüviyetini bildirerek, gerekçe göstererek tenkit edecek, uyaracak. İşte birileri bunu yapamıyorlar. Kültürleri, ahlakları, seviyeleri buna müsait değil. O zaman ne yapıyorlar? Küfür ediyorlar, hakaret ediyorlar, yalan söylüyorlar, iftira ediyorlar.

Bu cahil ve acizlerin yanında, bir de ajanlar var. Herif veya kadın Müslüman değil, Müslümanmış gibi mailler gönderiyor. Amaç ne? Müslümanları birbirine düşürmek.

İnternette korkunç, dehşetli, felaket bir dezenformasyon var.

Kirlilik, pislik, rezalet diz boyu değil, boyu aşmış. Madalyonun ardında iyi şeyler de var. Birtakım cahillerin, acizlerin, sürüngenlerin yanında olgun, edepli, terbiyeli vatandaşları görerek müteselli oluyoruz. Zeka, kültür, incelik, edeb, nezaket dolu tenkitler, uyarılar…

Olgun bir Müslüman nasıl tenkit eder, nasıl uyarır?.. Şöyle bir üslup ve ifade kullanmalıdır:

“Muhterem beyefendi

(veya hanımefendi),

yazınızdaki bazı yanlışları düzeltmeme izin vermenizi rica ederim…”

Gerekçe ve belge göstermelidir, mantık kurallarına riayet etmelidir. Her hâl ü kârda edeb ve terbiye sınırlarını aşmamalıdır. Edeb ve terbiye mi? Nerede bulunur, nerede satılır, nerede öğrenilir onlar? Kilosu kaç lirayadır? 30.11.2013