Devlet Elden Gidiyor mu?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
, başka bir devletin savaş açmasına sebep olacak ve
ve bunları internette yayınlamışlar.
Bu kadar cesarete ve hıyanete pes doğrusu! İlgililerin ve sorumluların bu kadar gafletine pes doğrusu!
Devlet bitti galiba…
Gezi kalkışması yapıldı, iktidar devrilmedi.
17 Aralık… İktidar yine devrilmedi…
Birilerinin hesabına göre çoktan devrilmesi gerekirdi ama niçin devrilmedi?
Ülkemizde maalesef çok şey ayağa düşmüştür.
Siyaset ayağa düşmüştür… Dinî konular ayağa düşmüştür… Devlet sırları ayağa düşmüştür… Zaten ayak oyunu olan futbolu bile ayağa düşürdük. Yüz kızartıcı şikeler ve neler neler.
Birileri diktatörlük var diye yırtınıyor…
Bazı hakimler… Bazı savcılar… Bazı bürokratlar… Bazı polisler… Bazı profesörler… Bazı gazeteciler…
Yıllardan beri
, birilerine servis ediliyor. Sınav sorusunun çalınması ne demektir?
Bu yolla acaba kaç kişi hangi kurumlara sızmıştır?
Gizlice değil, açıktan, internetten. Açık büfe gibi…
Ey Devlet!.. Sen bu hallere mi düşecektin?
Pes pes pes!.. Eyvah eyvah eyvah!.. Vah vah Devlet!..
Söz bitti… Devlet elden gitti…
Hangi yargıya? Bu gibi dâvalara Normal Devlet Mahkemeleri (NDM) mi bakar, Özel Paralel Mahkemeler (ÖPM) mi?
Çok âciz ve biçare bir Müslüman olarak aşağıdaki hususları dikkat bakışlarınıza sunmaya cesaret ediyorum:
1. Bir insan için en değerli nimet iman nimetidir. Allah’a, bize bu ulu nimeti verdiği için şükr edelim; imanımıza zarar verecek sözlerden, fiillerden, görüşlerden, davranışlardan uzak duralım.
2. İmanımızı tashih edelim, yani Allahın, Resulünün (Salat ve selam olsun ona), Kur’anın, Sünnetin, Eimmenin bildirdiği doğru, makbul, gerçek imana sahip olalım.
3. Önce halkımızın, sonra bütün insanlığın imana gelmesi, imanlı olması için gereken tebliğatı, irşadları, davetleri yapalım. Bunu bizzat yapmaya iktidarımız yoksa doğru dürüst yapanları destekleyelim.
4. İman hizmetlerine benlik, dünya menfaatleri, şahsî prestij elde etme hırslarını karıştırmayalım.
5. İman hizmetlerinin ücretini mahlukattan=yaratıktlardan değil, Hâliq’tan isteyelim, bekleyelim.
6. İman hizmetlerinin ücretinin dünyada değil, âhirette verilmesini isteyelim.
7. Önce kendimiz, imanla ilgili bilgilerin özetini, mânasını iyi ve doğru bilerek ezberleyelim.
8. Allah’ın on dört sıfatını sırasıyla ezbere bilelim.
9. Bütün Peygamberlerde bulunan beş sıfatını ezberleyelim.
10. Ehl-i Sünnetin itikatta iki imamı olduğunu, bunların İmamı Eş’arî ve İmamı Mâturidî olduklarını, aralarında usule dair ihtilaf bulunmadığını bilelim.
11. Müteşabihatı aynen kabul edelim, lakin onları Allah’a noksan sıfatlar izafe edecek şekilde te’vil ve tefsir etmekten kaçınalım.
12. Su-i hâtimeden çok korkalım; Cenab-ı Hakk’tan ömrümüzü ölümümüze imanla bitiştirmesini yalvararak isteyelim.
13. Dünyayı Kur’ana, Sünnete ve Şeriata göre imar etmekle, dünya hizmet ve vazifelerimizi yapmakla birlikte âhirete dönük olalım.
14. Yurt içinde ve bütün dünyada İmana, İslama, Kur’ana, Şeriata davet, irşad, tebliğ hizmetleri için ciddî müesseseler kurulmasını arzu edelim. Bu hizmetleri yürütecek kıymetli ve vasıflı elemanlar yetiştirelim.
15. Allahın, Peygamberin, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının kötü gördüğü yol ve metotlarla hizmet edilemeyeceğini bilelim.
16. İman, İslam ve Kur’an hizmetlerinin zekat parası ve malıyla yapılamayacağını iyi bilelim. Bu hizmetler için başka meşru ve helal kaynaklar arayıp bulalım.
17. İman, İslam, Kur’an hizmetlerini cemaat, tarikat, dernek, hizip, fırka, vakıf holiganlığına, militanlığına ve taassubuna alet etmeyelim.
18. Cemaatlere, tarikatlara, hizip ve fırkalara değil; İmana, İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, Ümmet birliğine, râşid bir İmama biat ve itaate dâvet edelim.
19. İmana, Kur’ana, Sünnete, Şeriata davet hizmetlerinde kesinlikle rekabet etmeyelim, müsabaka edelim, yani kardeşçe yarışalım.
20. Din ve iman kardeşlerimize asla düşmanlık etmeyelim.
21. Din ve iman hizmetlerini yaparken nefret ettirmeyelim.
22. Güçleştirmeyelim, mümkünse kolaylaştıralım.
23. İman, Din, Kur’an hizmetlerini cemaat ve tarikat planında değil, Ümmet planında yapalım.
24. Bu hizmetler için günde iki milyon tirajı olan günlük gazete, haftada bir milyon tirajı olan dergi, ayda bir milyon tirajı olan ikinci bir dergi yayınlayalım.
25. Bu gazetenin ve dergilerin tirajı taşıma suyla abone şeklinde olmasın, bayi satışı şeklinde olsun.
26. İman, Din, Kur’an, Sünnet, Şeriat ve İslam ahlakı hizmetleri için gerçek İslam mektepleri açalım. Bu mekteplerde beş vakit namaz (1868’ten 1912’ye kadar Galatasaray lisesinde olduğu gibi) bütün talebenin katılımıyla okul camiinde, okul imamının ardında cemaatle kılınsın. Bu mektep, İngilterede 1440’tan beri eğitim veren Eton Kolejinden daha kaliteli ve yüksek olsun.
27. Din, İman, Kur’an, Sünnet ve Şeriat hizmetlerinin doğru dürüst, etkili bir şekilde yürütülebilmesi için Ümmetin en ehliyetli, liyakatli, âdil, râşid, muktedir, müdebbir, firasetli, muhlis, mütevazı, mürüvvetli, müeyyed min `indillah büyüğünü başımıza imam yapalım ve ona biat ve itaat edelim.
28. Bir Ümmet Şurası tesis edilsin… İcazetli ve ehliyetli fukahadan oluşan bir Ümmet Fetva heyeti kurulsun… Bir meclis-i Meşayih kurulsun… İslamî hizmetler, faaliyetler zabt u rabt ve kontrol altına alınsın.
29. İçimize sızmış olan bid’atçileri, din sömürüsü yapan eşkıyayı, Allahın ayetlerini ucuza pahalıya satan rezilleri. Münafıkları, müraileri, İbn Sebe’leri kusalım. 30.3.2014
1. GÜNÜ gününe yazmıyorum, bazen bir haftalık yedek yazı gönderdiğim oluyor.
2. Aktüel konulardan çok, Türkiye’nin gerçek gündemiyle, kalıcı meselelerle ilgili yazılar kaleme alıyorum.
3. Yolsuzlukları, haram yemeyi tenkit etmediğim iddiası yalandır, iftiradır. Şimdiye kadar yayınlanan, yolsuzlukları tenkit yazılarım toplansa bir kitap olur.
4. Allah belanızı versin başlıklı kısa yazım, tek başına bir kitap sayılabilir.
5. Bu yazım Büyük Millet Meclisi zabıtlarına da geçmiştir.
6. Sivil darbe heveslilerine, makyavelistlere, sekter zihniyetlilere, kindarlara, iç barışa ve geminin emniyetine zarar verenlere; ne doğrudan doğruya, ne de dolaylı olarak alet olmak, onların ekmeklerine yağ sürmek isterim.
7. Her türlü yolsuzluğa, agresif=saldırgan dinsizliğe ve densizliğin her çeşidine karşıyım.
8. Dereyi geçerken, suyun ortasında at değiştirilmeyeceğini iyi bilirim.
9. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat darbelerinin acısını ve zararını çekmiş bir vatandaş olarak, askerî veya sivil bütün darbelere, darbecilere karşıyım.
10. Şahsî menfaat ve siyasî nüfuz için yazı yazdığım ispat edilirse kalemimi kırıp hemen çekilirim.
11. Cemaat, grup, fırka, hizip, parça holiganlığını, futbol çılgınlıklarından daha kötü ve zararlı görürüm.
12. Bir Müslüman olarak, islamî kesime sızmış haşarat hakkında çekinmeden özeleştiri yaptığımı dost düşman herkes kabul eder.
13. Ismarlama yazı yazmam. Hele darbecilerin isteklerini hiç kale almam.
14. Aleyhimdeki, yolsuzlukları ve yolsuzları destekliyorsun iddiaları kasıtlıdır, yalandır, iftiradır, insafa aykırıdır.
15. İsim vererek, şahıslara sataşarak polemik yapmaktan hoşlanmıyorum.
16. Anonim tenkitler yapıyorum, konfeksiyon gömlekler dikiyorum. Kimin bedenine uygunsa…
Darılmayın ama biraz çıkışacağım. Yahu, bilgisayar ve internet zamanında yaşıyoruz… Adamın ismini yazarsın, yanına “Yahudi mi?” kelimesini ilave edersin, karşına bir yığın veri çıkar. Bunların hiçbirine inanmazsın ama bir istihbaratçı, bir polis, bir araştırıcı gözüyle tetkik etmeye, incelemeye başlarsın. Çok acayip bilgilerle karşılaşırsın. Bunlar delil olabilir, karine olabilir… İstihbaratçılıkta, kriminal araştırmalarda şüphelerin büyük kıymeti vardır… Normal hayatta hüsn-i zan esastır… Eğer polis isen madalyonun bir tarafında hüsn-i zan, masumiyet olur; öbür tarafında şüphe, `adem-i itimat… Normal hayatta su-i zan etmek ayıptır günahtır… İstihbaratçıysan, araştırıcı isen şüpheler üzerinde durabilirsin.
Şu ve bu adamda Yahudilik, Kripto-Yahudilik, Sabatayistlik, Pakradunilik, gizli Hristiyanlık şüphesi varsa hemen interneti açacaksın ve araştırmaya başlayacaksın, tabii ki karşına çıkan bütün verilere, bilgilere inanıvermeyeceksin lâkin bazen çok acayip bilgilerle karşılaşacaksın ve “acaba?” diyeceksin.
İnternet bilgilerinde çok dezenformasyon vardır. Bunlara karşı uyanık olacaksın. Sen savcı değilsin, hâkim değilsin hele cellât hiç değilsin. Dış görünüşüyle Müslüman olan bir ünlü kişi Yahudi mi değil mi, elbette öyle ceffelkalem hüküm veremezsin.
Şüphelenme olmasaydı nice cinayetlerin dosyası aydınlanamazdı…
Fantezilere, paranoyakça suçlamalara elbette kulak asma, lâkin karşına acayip iddialar, karineler, deliller çıkarsa düşün, karar ve hüküm ver demiyorum düşün… Derin derin nefes al ve derin derin düşün.
Kaç kere yazmıştım. Yirminci asrın ilk yarısında Doğu Akdeniz’de iki Yahudi devleti kuruldu diye. Biri İsrail… Ötekisi hangi devlet?
Musevilikte fetvası vardır: Bir Yahudi, gerektiği takdirde yalancıktan Hıristiyanlığa veya Müslümanlığa geçebilir. Dıştan Müslüman veya Hristiyan görünür, asıl Yahudi kimliğini gizler saklar. Bu fetvayı Maimonides’in verdiği rivayet olunmaktadır.
Yahudiliğin bir kolu veya sekti olan Sabatayistler böyledir.
1923’te kurulan Cumhuriyet bir İslam cumhuriyetiydi. Büyük Millet Meclisi’nde kürsünün arkasındaki duvarda talik hatla, Kuran’ı Kerim’in şûra ayeti yazılıydı. Cumhuriyetin Dolmabahçe Sarayı’nda ikamet eden ve her cuma resmî merasimle namaza giden bir Halifesi vardı; kadıları vardı, Mecelle-i Ahkam-ı Adliyesi vardı, hafta tatili cumaydı, 1923’te şapka giyen, açıkta oruç yiyen Türkler tutuklanıyordu, tramvaylarda vapurlarda trenlerde kadınların yerleri ayrıydı, kabinede sarıklı ve sakallı bir Şer’iye Vekili vardı. Sonra İslam’a savaş ilan edildi.
Gizli Yahudiler İslami harekete sızmışlar mıdır? Bundan hiç şüpheniz olmasın.
Lütfen ayakta uyumayalım… Bazı isimlerin yanına “Yahudi mi?” diye yazarak internete müracaat edelim. Tekrar ediyorum hemen inanıvermeyelim. Bir istihbaratçı, bir polis, mecazî manada bir savcı gibi şüphelenelim…
Bazen “Şüphe bir nura doğru koşmaktır…” 31.03.2014