Devleti AKP’yi Ele Geçirmek İsteyen Sektler, Cemaatler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Bir sekt; iktidar partisi, ordu, polis, adliye, millî eğitim, üniversiteler ve diğer temel kurumlarda kendi kadrolarını oluşturdu.
Uyarıları dinlemedi.
dedi.
ama iktidarı deviremediler.
Uğraşıyor ama bu işte çok zorlanıyor. Bu sekt,
Bazı büyük tarikatların, cemaatlerin de iktidar partisine sızmak istedikleri söyleniyor.
Meşru, âdil, insaflı, ahlâklı şekilde olmak şartıyla Müslümanların devlet kadrolarını ele geçirmeye hakları vardır. Müslümanlar çoğunluktadır, elbette temel müesseselerde elemanları olacaktır.
normal, Müslümanların sızmasını anormal gören
hiç âdil değildir.
Türkiye darbelerden çok çekmiştir. Akl-ı selim sahibi hiçbir Türkiyeli darbeye sıcak bakmamalıdır.
Geçmiş yıllarda şöyle vak’alar oldu:
Bir kurumun başında çok namuslu, çok temiz, çok faziletli, çok ehliyetli ve liyakatli, çalışkan, sâlih bir Müslüman var… Oraya göz dikmiş bir sekt, onu devirip yerine kendi adamını koymak istiyor. Sektin bu adayı ehliyetsiz ve liyakatsiz yahut birincisi kadar ehliyetli ve liyakatli değil… Ehliyetli sâlih Müslümanı o makamdan attırmak için İslâm ahlâkına uymayan her yolu deniyorlar.
Bendeniz böyle
bir kadrolaşmaya karşıyım. Yine, devletin ve siyasî iktidarın tek bir cemaatin, sektin, tarikatın, meşrebin sultası altına girmesine de çok karşıyım.
tarikat, cemaat, meşreb hırkasını kapıda portmantoya asması ve
Polis şu cemaatin, adliye bu cemaatin, üniversiteler o cemaatin eline geçecek yarışması başlarsa
Bilhassa
olmamalıdır.
Ordu kadrosunun yüzde sekseninin dindar Müslüman olmasını isterim ama bu Müslümanların
Hayra hizmet eden, bozuk tarafları olmayan bir cemaat elbette iyidir ama cemaatçilik kötüdür. Gerçek bir tarikat iyidir ama tarikatçılık çok kötüdür. Müslüman tarikatlar, cemaatler birbirleriyle rekabet ederlerse kötülük ve fitne başlar.
Müslümanlar rekabet etmez,
Hiçbir cemaatin, tarikatın, grubun kendisine mensup olmayan Müslümanları ötekileştirmeye hakkı yoktur.
Sivil darbe yapmak isteyenler, Resulullah efendimizin
hikmetli hadisini anlamamıştır.
Gerçek tarikatlar aktif siyaset yapmaz.
Gerçek din büyükleri, istisnâî haller dışında sultanlarla, vezirlerle, valilerle konuşmaz, onların ayağına gitmez.
Şayet istisnâî olarak huzurlarına gider, onlarla görüşürlerse nasihat etmek ve halkı onların zulümlerinden korumak için giderler.
Tarikat, cemaat, meşreb kimliği Müslümanın ana kimliği değil, alt kimliğidir. Bu alt kimliğini ana İslâm kimliğinin üzerine çıkartanlar sapıtır, İslâmî dengelerini yitirir, doğru dürüst hizmet edemez.
Bunlar partiye hakim olursa hem parti batar, hem de Türkiye büyük darbe yer.
Devlet dairelerinde, temel kurumlarında çalışırken cemaatçilik, meşrebcilik yapanların zararları, hayırlı hizmetlerinden fazla olur.
İslâmda emanetlerin ehil olanlara verilmesi temel şartı vardır. Emanetler nelerdir? Başkanlıklar… Makamlar mevkiler… Memuriyetler… İşler hizmetler vazifeler… Masalar kasalar… Bir ülkede emanetler, işler, hizmetler, vazifeler ehliyetli, liyakatli, mu’temen kimselere verilmezse o ülke sarsılır ve sonunda batar.
Emanetleri ehline vermemek hıyanettir, ahlâksızlıktır, faziletsizliktir.
Müslüman bir ülkede Ümmet birliği yoksa, orada birtakım usulsüzlüklerin olmasını tabiî karşılamak gerekir.
Bu memleketin çoğunluğu Müslüman olduğuna göre; işler, vazifeler, hizmetler elbette öncelikle Müslümanlara verilecektir. Ancak bu
Müslüman ama ehliyetsiz, ona iş verilmez.
Buna kesinlikle izin ve fırsat verilmemelidir.
Bir çürük incir bir çuval inciri berbat edermiş. Onlardaki çürükler bir değil, iki değil…
Ehl-i tasavvuf ve din hocaları doğrudan doğruya siyaset ve ticaret yapmasın. Kirli ve kirleten politikanın üzerinde kalsınlar.
05.12.2014