Dikkat! Camiler Kadınlarla Değil Erkeklerle Doldurulmalıdır
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 11 Aralık 2018
Diyanet’in temel vazifelerinden biri, Müslüman halkı beş vakit namazı kılmaya çağırmaktır. Şeriat ve fıkha göre hür ve mukim erkek Müslümanların günlük farz namazları camilerde cemaatle kılmaları gerekir. Camiye gidemiyorsa bulundukları yerde kendi aralarında cemaat olurlar.
Yüce İslam dini kadınlar için cemaat mecburiyetini koymamıştır.
Kadınlar elbette camilere gelebilir, kendilerine ayrılan yerde imama uyabilirler.
Kurum olarak tenzih ediyorum ama
Peki Diyanet erkek Müslümanları camiye çağırıyor, onları cemaate teşvik ediyor mu?
Fıkhımız, Şeriatımız kadınların namazları evlerinde kılmasının efdal olduğunu bildiriyor.
Bir Müslüman hanımı ve çocukları ile bir yere gitmiş, bey ezan okununca camiye gidiyor, tabii ki hanımı da herhangi bir özrü yoksa o caminin kadınlar kısmına çıkarak namazını eda eder.
Birkaç sene önce Ramazan ayında
otobüs ve minibüslerle dışarıdan kadın cemaat getirildi. Kadınlar içeride, erkekler açık havada namaz kıldılar.
Bunların bidat olduğunu söylemek için fakih olmaya da lüzum yoktur.
Diyanet’teki bazı kimseler niçin böyle yapıyorlar? Onların bazısının Fazlurrahmancı olduğunu zannediyorum. Hani binden fazla ulema, fukaha ve müftünün fetvalarıyla sapık olduğu ilan edilen ve Pakistan’dan kovulan kişi. Duyduğuma göre ilahiyat fakültelerimizden biri Fazlurrahmancıların genel karargâhı gibi çalışıyormuş.
Feminizm ilme, gerçeklere, realiteye aykırıdır.
Türkiye’de hürriyet vardır, insanların feminist olma hakkı vardır.
Evet, tekrar ediyorum Diyanet’in temel vazifelerinden biri bütün Müslümanları beş vakit namaza çağırmak, erkeklerin farz namazları cemaatle kılmaları gerektiğini bildirmektir. Bunu yapmayıp da
bidattir, Ehl-i Sünnet Müslümanlığına aykırıdır.
Fazlurrahmancı iseler, Afganici iseler, Tarihsellik mezhebine bağlı iseler, Mutezile mezhebinden iseler
ilan etsinler.
Milletin karşısına çıkarsın, çok açık ve seçik konuşursun,
dersin.
Çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu Müslümanlardan toplanan paralarla Ehl-i Sünneti sarsıcı, Ehl-i Sünnete aykırı faaliyetler yapılamaz.
İSTANBUL’UN Cumhuriyet zamanında yapılmış en iğrenç, en çirkin, en berbat binası Sağmalcılar-Bayrampaşa Cezaevi’ydi. Beş paralık mimari kıymeti olmadığı için tahliye edildikten sonra yıkıldı. Bendeniz orada yattığım için iyi bilirim.
Osmanlı, yıkılışının arefesinde Sultanahmet Cezaevi’ni yapmış, bir mimarlık şaheseri. Maalesef Tek Parti oligarşik rejimi Türkiye’yi mimarlık ve şehircilik sahasında çok geriletti, çirkinleştirdi.
Sağmalcılar Cezaevi’nin arsası çok kıymetli… Duyduğuma göre oraya yedi yıldızlı bir spor kompleksi yapılacakmış. Niçin yedi yıldız, yapmışken, yuvarlak hesap on yıldızlısını yapıversinler!
Keşke oraya veya müsait bir yere on beş milyon kitap ve belge ihtiva edecek büyük bir kütüphane yapılsa.
İstanbul’un, Türkiye’nin büyük bir kütüphaneye çok büyük ihtiyacı var.
Süper modern stadyumlar, dünya çapında havaalanları, otoyollar, limanlar, barajlar, gökdelenler yapılıyor ama ülkemizin dünya çapında büyük bir kütüphanesi yok. Mısırlılar İskenderiye’de sekiz milyon kitaplık harika bir kütüphane yaptılar, binası dillere destan, projesini Norveçli bir mimar çizmiş.
İstanbul tarihte iki büyük cihan imparatorluğuna başkentlik yapmıştır. Lakin büyük bir kütüphaneden mahrum… İstanbul’a kütüphane yapılırsa, Allah aşkına çok rica ediyorum, Atatürk kitaplığı ismini koymasınlar. İstanbul’a yapılacak büyük kütüphanede dünyada şimdiye kadar Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu, İslam hakkında ne kadar kitap basılmışsa hepsinin orijinal nüshaları yahut mikrofilmleri bulunmalıdır.
Türkiye ile ilgili bütün tarihi haritaların ve fotoğrafların tam koleksiyonu.
1928’e kadar basılmış bütün Osmanlıca kitapların eksiksiz, tam koleksiyonu.
Kütüphanenin binası dünyadaki bütün kültürlü insanların beğeneceği, sanatlı bir anıt yapı olmalıdır. Uluslararası bir proje yarışması açılmalı, çok ehliyetli bir jüri tarafından incelenip en güzeli seçilmelidir. Bu kütüphanenin resmi, paralara pullara basılmalıdır.
Bu kütüphanenin binası İstanbul’un on önemli binası listesinde yer almalıdır.
On beş milyon kitap ne ki, Harvard Üniversitesi Kütüphanesi’nde bu kadar kitap varmış. Chicago Üniversitesi’nde on üç buçuk milyon… Berlin Üniversitesi’nde dokuz milyon, ABD’nin kıyıda köşede kalmış Utah Üniversitesi’nde dört milyon…
Bizde pıtrak gibi üniversiteler açılıyor, kütüphaneleri yok. Komedi… Hayır, trajikomedi.
Bütün medeni dünya kitap okuyor.
Biz de bir şeyler okuyoruz, mesela başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin canına okuyoruz. Bizde bilgisayarın yaygınlaştığına bakmayınız. Milyonlarca çocuk ve öğrenci bu cihazlarla insanları aptallaştıran, zekâları körleştiren oyunlar oynuyormuş.
Nerede kalmıştık? Büyük İstanbul kütüphanesi… Büyük hayal…
Tüp geçit, üçüncü köprü, yeni büyük hava alanı, yeni metro, gökdelen, rezidans, dev alış veriş merkezi, yedi yıldızlı spor kompleksi, süper modern stadyum yapılıyor ama büyük kütüphane yapılmıyor… Ne büyük fakirlik! 21 Şubat 2013