Din Kardeşliği Tâlimatı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Cuma
1. Kur’ân-ı Kerîm’de “Şüphesiz bütün mü’minler kardeştir” buyuruluyor.
2. Bir Müslüman -maazallah- dinden imandan çıkmadıkça onunla olan kardeşliğimizi bozamayız. Böyle bir bozma haramdır.
3. Müslümanlar arasında çeşitlilik olabilir, meşreb farklılıkları olabilir, ihtilâf olabilir. Bunlar kardeşliği izâle etmez (ortadan kaldırmaz).
4. Kendisiyle aynı mezheb, meşreb, tarikattan olduğumuz Müslüman bizim bir kere kardeşimizse; aramızda görüş farklılığı, ihtilâf bulunan Müslüman on kere kardeşimizdir. Ta ki fitne fesat çıkmasın…
5.
6. Müslümanlar arasına ayrılık, fitne fesat, düşmanlık, nifak ve şikak sokmak çok büyük bir kötülük ve günahtır.
7. Ondaki bidatler, bozukluklar kendisini dinden çıkartmıyorsa ve namazının fesadına yol açmıyorsa o Müslümanın arkasında namaz kılınabilir.
8. Peygamberimiz “Mazlum olsun, zalim olsun, din kardeşinize yardım ediniz” buyurmuşlardır. Ashab sormuşlar:
(zulme uğrayana)
Efendimiz, “Elini onun üzerine koyarak” cevabını vermişler. Yani onun zulmüne mâni olarak. Bu da bir yardımdır, iyiliktir.
9. Bir Müslüman, son derece hüsn-i zan ettiği, mazanneden (evliya olduğu sanılan) bildiği bir şeyhe, bir hocaya bağlıdır. Bir başka Müslüman o zatın aleyhinde bulunuyor, onu kötülüyor. Birinci Müslüman ne yapacaktır? Sadece
diyecektir. Çok ılımlı, çok yumuşak nasihat edecektir. Öyle küplere binmek, ateş püskürmek, düşman ilan etmek yok… Muhterem bir âlimi, şeyhi tenkid etmekle kişi dinden, imandan çıkmaz.
Hiçbir şeye yanmam bu gibi adamların kendilerini gerçek dindar ve sofu sanmalarına yanarım.
10. İki Müslümanın arasını bulmak çok sevaplı ve çok büyük bir hizmettir.
11. Başka tarikatlara mensup din kardeşlerini dışlayan kimseler ham kimselerdir; onlar tarikatlı değil tarikatçıdır.
12. Bir tarikata mensup gerçek derviş veya muhibb başka şeyhlere de, kendi şeyhine gösterdiği hürmeti göstermekle mükelleftir.
13.
kendi tarikatına veya cemaatine mensup olan Müslümanlara bizdendir, onun dışındaki
14. Mü’minlerin derece itibarıyla en aşağıda olanı, inkârcıların (gerçeği örtenlerin) derece itibarıyla en yükseğinden daha yüksektir.
15. Tenkide uğrayan bir Müslüman o tenkid yanlışsa sabretmeli, din kardeşliğini bozmamalı; doğruysa kabul edip hatâsını düzeltmelidir.
Böylelerinden ne şeyh olur ne hoca; ne köy olur ne kasaba…
16. Ağır bir suç işleyen, günahkâr olan ve Allah vermesin idam edilen bir mü’mine karşı bile kardeşlik vazifelerimiz vardır. Cenazesi yıkanır, kefenlenir, kabri hazırlanır, namazı kılınır, bağışlanması için dua edilir ve toprağa verilir. Ne kadar suçlu ve günahkâr olursa olsun bir mü’min kardeşimizi bu gibi hizmetlerden mahrum bırakamayız.
17. Kur’ân-ı Kerîm’de “Kötülüğü iyilikle def etmek, uzaklaştırmak” kuralı konulmuştur. Bir din kardeşimiz bize kötülük ederse aynıyla mukabele etmeyelim, “Şayet layıksa ve ders alacaksa” ona iyilik yapalım.
18. Bize kötülük etmiş, meselâ gıybetimizi yapmış bir Müslümanın başına bir musibet ve felâket gelirse ona tekme atmayalım, tam aksine yardımına koşalım.
19.
(casusluk yapmayalım, araştırmayalım).
Biz Müslümanlar ancak açıkta, küstahça, aşikâr şekilde dine ve ahlâka meydan okuyarak çirkin işler sergileyen, günah işleyen
leri kötüleyebilir, aleyhlerinde konuşabiliriz.
20. Şu hususu hiç unutmayalım, Resûlullah Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah, bir mü’min kardeşini onda olan bir günahla ayıplayan kimsenin canını, aynı günahı ona vermeden almaz.” Bir Müslümanın ayağı kaydı, günah işledi, çirkin bir iş etti ve biz de onu herkesin arasında ayıpladık… Peygamberin tehdidinden korkalım. Müslümanların vazifesi birbirlerinin ayıplarını araştırmak, din kardeşlerini rezil etmek değil, aksine onların ayıplarını örtmek ve gizlemektir. Uyurken yorganı açılmış mahrem yerleri gözüküyor… Ne yapmak lazım, yorganı çekip üzerini örtmek gerekir. Büsbütün açmak uygun olur mu?
2. İlkçağ Müslümanlarından ve ehlullahın büyüklerinden Süleyman Dârânî Hazretlerinin şu sözünü hiç unutmayalım:
Biz bu kadarını yapamayız ama insaflı olalım; kendi ayıp, noksan ve kusurlarımızla meşgul olmaktan başkalarınınkini görmeye fırsat bulamayalım.
22. Akaid kitaplarımızda yazılı olan bir kuraldır: “Bir mü’mini tekfir eden kişi, (kâfirdir diyen, küfürle suçlayan), o mü’min kâfir değilse, kendisi kâfir olur.”
23. Mü’minler birbirlerini ulu orta tekfir edemez. Bir kimsenin küfrü icâzetli, salahiyetli ve vazifeli müftüden alınan fetvanın şer’i mahkeme kadısı tarafından hükme bağlanmasıyla ve bu hükmün en yüksek din otoritesi tarafından tasdik edilmesiyle sübut bulur.
diyen zevzekler, kendileri küfür vartasıyla karşı karşıyalar da haberleri yok.
24. Tasavvuf taraftarı, tarikat mensubu mü’minler, tasavvufu ve tarikatları inkâr edenlere karşı sabırlı, tahammüllü olsunlar, onları dışlamasınlar.
25.
Bunların bir kısmı çeşitli istihbaratların ajanlarıdır. İçimizde, aramızda sürü sepet casus, provokatör, manipülatör bulunmaktadır.
Şu hususa dikkat ediniz:
Uyanık olmalıyız, bu gibi insî ve cinnî şeyatînin tuzaklarına düşmemeliyiz.
26. Doğru olan şudur: “Ben senin şu fikrine, şu görüşüne, şu re’yine katılmıyorum, doğru bulmuyorum. Ama sen yine benim aziz din kardeşimsin…” 30 Aralık 2006