Pazar

 

(1) Müslümanlar dinden en ufak bir ödün (taviz) bile vermemelidir. Dinden taviz vermek dini yıkmak demektir.

(2) Her Müslüman ibadetle, muamelatla (dünya işleriyle) ilgili hususlarda mutlaka bir mezhebe (fıkıh sistemine) bağlı olacaktır. Aksi takdirde büyük fitne fesat, anarşi, anlaşmazlık çıkar, Ümmet birliği sarsılır.

(3) Dört hak fıkıh mezhebinin, hükümlerinin karışık şekilde uygulanması câiz değildir.

(4) Ehil olmayanlar, yani mutlak müctehid derecesi ve rütbesinden bulunmayanlar Kur’an-ı Kerim’den ve hadîslerden kendi kafalarına, heva ve heveslerine, re’ylerine göre hüküm çıkartmazlar.

(5) Bütün Müslümanlar kardeştir, bu kardeşlik hiçbir bahane ile bozulmayacaktır.

(6) Bidatleri, günahları, bozuklukları kendilerini küfre götürmeyen, dinden çıkartmayan bid’atçi ve günahkâr Müslümanlar da bu kardeşliğe dahildir.

(7) Şeriat’a ve İslâm’ın zâhir hükümlerine aykırı tarafları olmamak şartıyla BÜTÜN tasavvuf tarikatları haktır.

(8) Hak tarikatlara yöneltilen itiraz ve tenkitlerin fetva ve ruhsatları vardır.

(9) Dinde müttefakun aleyh (üzerinde kesin şekilde ittifak edilmiş) olan hüküm ve kurumlar tartışılamaz.

(10) Muhtelefün fîh (ihtilâflı, değişik) konuları halkın tartışması doğru değildir.

(11) AIlah’ın ve Resulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) kesin şekilde haram kıldığı bir şeyi kimse helal kılamaz. Riba gibi.

(12) Allah’ın kesin şekilde helâl kıldığı bir şeyi kimse haram kılamaz.

(13) Allah katında üstünlük şu veya bu tarikata, cemaate, gruba mensup olmaktan ileri gelmez. Üstünlük takva ile olur.

(14) İslâm dininde

“cemaat”

diye bir müessese yoktur. Yakın tarihimizde tarikatlar kapatıldığı için bir kısım Müslümanlar cemaatler kurmuşlar, birtakım hizmetleri cemaat şemsiyesi altında yapmaya başlamışlardır. Sahih itikada, Şeriata, İslâm ahlâkına aykırı olmamak şartıyla cemaatler meşrudur. Bid’ate sapanlar, Müslümanların paralarını ve mallarını haksız şekilde toplayıp haksız şekilde harcayanlar, dinin ana ilkelerine aykırı sözler söyleyenler muzır (zararlı) cemaatlerdir.

(15) İslâm dini Allah katında tek hak dindir. Hazret-i Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin risâletinden ve tebligatından sonra başka hak din kalmamıştır. Zamanımızda İslâm’dan başka hak din vardır diyenler hak yoldan çıkmışlar, zındık olmuşlardır.

(16) Resulullahın risâletini, tebligatını, davetini duyup da onu inkâr eden, getirdiği dini kabul etmeyen kimseler ehl-i necat ve ehl-i cennet değildir.

(17) İslâm dini, hak din olmakta müşareket (ortaklık) kabul etmez.

(18) Kur’an Müslümanların düsturudur.

(19) Kurtuluş, selâmet, ebedî saâdet, Cennet için mutlaka Resûlullah’ın sünnetine uymak gerekir. Sünneti inkâr edenler sapıktır.

(20) İslâm’ın ilk asırlarında dinin hükümlerinin onda 9’unu yapanlar kurtuluyordu. Bu devirde onda 1’ini yapanlar kurtulacaktır. Bu 10’da birin içinde beş vakit namaz vardır.

(21) İslâmda kadınların örtünmesi kesin bir farzdır. Münkiri dinden çıkar, inkâr etmeden uygulamayan günahkâr olur.

(22) İslâm ahlâk, fazilet, hikmet dinidir. Ahlâksız, faziletsiz, hikmetsiz Müslüman kötü bir Müslümandır.

(23) Nifak küfürden eşeddir.

(24) En büyük belâ Peygamberlerin (aleyhimüsselam) üzerine gelmiştir. Sonra derece derece…

(25) Bu fani ve aldatıcı dünyayı kendisine yalancı ve sahte bir cennet haline getirmek isteyen kimse sapıktır.

(26) Lüks israf, gösteriş, aşırı tüketim, tebzir, saçıp savurma; içki içmek, zina yapmak, adam öldürmek gibi büyük bir günahtır.

(27) Her Müslüman Resûlullahı kendisine en güzel bir örnek ve model olarak kabul etmekle ve O’nun izinden gitmekle mükelleftir (yükümlüdür).

(28) En güvenilemeyecek şey dünyadır, dünya hayatıdır. Kur’an dünya için oyuncak diyor. Dünya aldatır. Dünya kahpedir. Dünya yükseltir, sonra vurur atar.

(29) Hubb-i riyâset (başkanlık, makam mevki hırsı ve sevgisi) çok kötü bir şeydir.

(30) Müslüman Hâliq (Yaratan Rab) ile ilgili bütün ibadet ve işlerinde ihlâsa riayet etmelidir. Mahlukat (yaratıklar) ile münasebetlerinde adalet ve kerem…

(31) Müslüman dünya işlerine dünyada kalacağı müddet oranında, ahiret işlerine de orada kalacağı zaman nisbetinde önem verip çalışmalıdır.

(32) Parayı din iman, put haline getirenler zâhirde Müslüman gibi görünseler de, Hazret-i Musa Tur dağında iken Samiri’nin yaptığı Altın Buzağı’ya tapan Yahudilerin durumuna düşmüş olurlar. Dini imanı para olan kişi zaten Müslüman değildir.

(33) Şöhret âfettir. İyi, olgun, akıllı, hikmetli Müslümanın şöhrete, şan ve şerefe, alkışa ihtiyacı yoktur. Bunları münafıklar, fâcirler, fâsıklar ve sapıklar çok sever… 03 Eylül 2007