Din Mağlup Edilemez
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Mart 2019
DİN çok büyük bir kuvvettir. İnsanın olduğu yerde mutlaka bir din vardır. Hiçbir siyasî güç, ideoloji, baskı dini ortadan kaldıramaz. Sovyetler Birliği’nde yetmiş yıldan fazla dinle mücadele edildi de ne oldu? Marksist-Leninist ideoloji battı, Sovyetler Birliği dağıldı ve din baki kaldı.
Bizde, dini hayatın dışına atmak, vicdanlara hapsetmek isteyen bir zihniyet hukuka, temel insan haklarına, demokrasiye, ahlâka aykırı bir sürü baskı yapmıştır. Dindarları sindirmek, dinsiz bir toplum meydana getirmek için adam bile asılmıştır. Netice?.. İşte görüyorsunuz, din Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesidir. Üstelik temel dinî müesseselerin yıkılması yüzünden ortaya bir sürü kötülük çıkmıştır.
Din eğitimi verdirmeyerek yahut resmî ideolojiye zarar veremeyecek yeni bir din türeterek gayelerine ulaşabildiler mi?
Müslümanları câhil bıraktılar, sonunda dinî hizmetler ve faaliyetler dejenere oldu, ortaya bir sürü yetersiz ve istismarcı adam ve klik çıktı.
Dindarlar, Müslümanlar bu ülkenin hâkim ve ezici çoğunluğunu teşkil etmektedir. Onlar câhil kalırsa ülkenin ve devletin varlığı tehlikeye düşer.
Küçük fakat egemen
Beyaz
bir azınlığın yerli Müslüman çoğunluk üzerindeki tahakkümü ebedî olur mu? Buna imkân var mıdır? Müslümanlar vergi verecek, Müslümanlar askerlik yapacak, Müslümanlar bu ülkenin halkını teşkil edecek ve onlar ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci muamelesi görecekler. Daha kaç yıl devam edebilir bu
apartheid
sistemi?
Din konusunda istismar, sömürü varmış. Elbette olacak. Sen Müslümanların eğitim sistemini, iyi ve olgun adam yetiştirme ocakları olan tasavvuf müesseselerini, yüksek araştırma merkezlerini kapat, yık ve sonra da ortaya bir kaos, bir anarşi, bir sömürü çıkmasın.
İslâm düşmanları Müslümanları câhil, başsız, kültürsüz bırakarak İslâm’dan kurtulacaklarını sanmışlardı. Kurtulamadılar. Aksine bir sürü vahim problemle karşı karşıya kaldılar.
Bu memlekette yaşayan Müslüman çoğunluk kaliteli olmazsa, Türkiye’nin iki yakası bir araya gelmez.
Çokkültürlü, çokkimlikli bir yapımız var. Ben bunların hepsinin vasıflı olmasını isterim. Sünnî vasıflı olacak, Alevî vasıflı. Sağcı vasıflı olacak, solcu vasıflı. Şeriatçı vasıflı olacak, laik vasıflı. Çünkü vasıflı vatandaşlar birbirleriyle anlaşabilir, uzlaşabilir, ülkenin ve devletin batmasını önleyecek bir toplumsal uzlaşma ve millî barış havası te’sis edebilirler.
Masonlar, ateistler, resmî ideoloji dininin taraftarları, marksistler sandılar ki, Müslümanları câhil bırakarak, sindirerek, ezerek, korkutarak bu ülkedeki saltanatlarını ilânihâye devam ettirebilirler. Boş kuruntulardır bunlar.
Müslümanlar kurtulmak, izzet bulmak, kendi ülkelerinde şerefle yaşamak istiyorlarsa; bugün içinde bulundukları câhillikten, bölünmüşlükten sıyrılmaları ve var güçleriyle ilme, irfana, hikmete sarılmaları gerekir.
İslâmî hizmetler vasıflı, güçlü, üstün, ehil kadroların eline verilmelidir. Tarihin marjında, çağın dışında, uluslararası standartların altında kalarak İslâm’a ve Ümmet’e hizmet edilmez. 1950’lerin uçaklarıyla 2000 yılında savaşılamaz.
Ehliyetsizler, din sömürücüleri, soytarılar, yetersizler, kırsal kesim ve gecekondu kafalılar, varoş zihniyetliler temizlenmedikçe doğru dürüst islâmî hizmet ve faaliyet yapılamaz.
İman ile küfrün amansız bir savaş halinde bulunduğu böyle bir devirde beton cami binaları, uzun ve bol şerefeli minareler; halılar, ışıldaklar, fırıldaklar, zırıldaklar; cami helaları, cami kaloriferleri, imamevleri; kurban etleri için soğuk hava depoları, hâfız mektepleri, tantanalı ve nümayişli lüks iftar ziyafetleri ile hiçbir yere varılamaz.
Peki ne yapılması, nasıl çalışılması gerekir? Bu sorunun en doğru ve geniş cevabını bir
İslâmî Stratejik Araştırmalar ve Plan Program Enstitüsü
verebilirdi. Müslümanlar, son otuz yıl içinde böyle bir müessese kurdular mı?
BİRKAÇ sene öncesine kadar kuşburnu tüketimi bugünkü kadar çok değildi. Sonra bir parti liderinin, dolaylı şekilde reklamını yapması üzerine birden bire modası çıktı, yaygınlaştı. Fena da olmadı. Toplayanlar, satanlar, çayını yapanlar para kazandı; üstelik sağlığa da yararlı. Ancak, içine kimyevî boya karıştırılmış poşetlerinden kaçınmak gerek.
50’li, 60’lı yıllarda evine, bürosuna hüsn-i hat levhası asmak çekinilen, korkulan bir şeydi. Sonra bu da yaygınlaştı, modalaştı. Çünkü hat bizim geleneksel sanatlarımızdandır. Maalesef Müslümanlar bu konuda yaya kaldılar. En güzel, en değerli, en gözalıcı hatları sosyetik, çağdaş, laik kesim buluyor, alıyor, asıyor.
Müslüman kesimin varlıklıları, zenginleri, gücü yeterli olanları da artık evlerinin salonlarını, işyerlerindeki çalışma odalarını hüsn-i hat levhalarıyla süslemeye başlamalıdır. Bu konuda yıllardan beri yazıyorum. Koç Holding sahiplerinden ve idarecilerinden Suna Kıraç hanımefendinin bile, kendisi ilerici, laik, çağdaş, modern, Atatürkçü bir kadın olmasına rağmen, Nakkaştepe’deki bürosunda kıymetli, antika, tarihî hatlar yer almaktadır. Müslüman şahsiyetlerinin, iş adamlarının, tâcirlerin, sanayicilerin de hem işyerlerinde, hem de evlerinin salonlarında icâzetli hattatlara yazdırılmış, etrafı tezhiblenmiş veya ebru ile süslenmiş, güzel ve zarif yaldızlı çerçeveler içine konulmuş levhaları olmalıdır. Andavallı, gecekondu, varoş, marjinal zihniyetle bir yere varılmaz. Müslümanların kendi sanatları olan hüsn-i hat sanatına, masonlardan, sosyetiklerden, çağdaşlardan daha fazla ilgi göstermeleri, o sanatın ürünlerini meskenlerinde ve iş yerlerinde sergilemeleri gerekmez mi?
ANAVATANI Çin olan harika bir ağacı size tanıtmak istiyorum. İsmi
Paulownia
olan bu ağaç uygun iklim şartlarında üç yıl gibi kısa bir müddet zarfında fide halinden 10-15 metre yüksekliğe ulaşabilmektedir. İri yapraklarının besi değeri yüksek olup, hayvanlar için yem, tarım için gübre olarak kullanılabilir. Hoş kokulu beyaz ve leylak rengi çiçekler açmakta, bunlar 6-8 hafta yaşamaktadır. Hafif olan kerestesi işe yaramaktadır. Eksi 26’dan artı 50 derece sıcaklığa kadar çeşitli iklimlerde yaşayabilir. Sıcak ve nemli iklimlerde ideal büyüme hızını yakalar. İki bin metre yüksekliklere kadar yetişme ve büyüme imkânına sahiptir.
Bu kadar çabuk büyüyen Paulownia ağaçlarının bahçelerimizi, şehirlerimizi yeşillendirmek ve güzelleştirmek bakımından son derece elverişli olduğunu düşünüyorum. Mart ayında bunların fidanlarından bir miktar alarak uzaklardaki bahçeme dikeceğim inşaallah.
Paulownia’nın güzel kokulu çiçekleri yüksek nektar ihtiva ettikleri için arıcılıkta, bal üretimini artırmak için de faydalı oluyormuş. Bu yazıyı, bilhassa bazı belediyelerin ilgilerini çekmek için kaleme aldım. Şu adresten bilgi alınabilir ve fidan temin edilebilir: ELİS Plant. Meşrutiyet cad. no. 124, kat 7, Beyoğlu İstanbul. (Tel. 0212/292 26 34. Fax: 0212/293 94 69) (Not: Ticarî tarafı, maddî menfaati olan bir tanıtım değildir.)