Din Rantçıları, İşbirlikçiler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Çarşamba
Derin devleti kontrol eden Sabataycılar, İslâmî hareketi dejenere etmek, birtakım İslamcıları ve Müslümanları tuzağa düşürmek için planlı, programlı ve hummalı şekilde çalışmaktadır. Yaptıklarını anlatayım:
1. İslâmî Hareketi, siyasal İslâm’ı bir rant ve gelir kaynağı haline getirmek. Bu maksatla birtakım İslâmcıların önlerine yağlı kemikler atarlar ve onları bu şekilde kontrolleri altına alırlar. Bu gibi İslâmcıların “Hizmet, ihlas, din iman, Müslümanlık, Müslümanlar…” edebiyatı yapmalarına aldanmamalıdır. Onların dini imanı para, servet, şahsî ikbal, nüfuz ve ündür. Zavallı saf Müslüman kitleler bu edebiyata kanarlar ve bu gibi adamların peşlerinden giderler. Giderler de burunları pislikten hiç kurtulmaz.
2. İslâm’ın, İslâmcılık hareketinin, Siyasal İslâm’ın içine, zâhiren Türk, Kürt, Gürcü, Çerkez ve sair kökenli gibi görünen, gerçekte ise crypto-Yahudi, Sabataycı olan elemanlar sokarlar. Müslüman yığınlar, kültür seviyesi bakımından çok aşağıda oldukları için bunların asıl hüviyetlerini anlayamaz.
3. Sabataycıların ülke idaresindeki birinci prensipleri “Parçala, böl ve hükm et”tir. Müslümanlar birlik halinde olur, tek bir İmam-ı Kebire biat ve itaat eder, üniter bir hiyerarşi içinde yerlerini alırsa bu ülkedeki Sabataycı hakimiyet ve saltanat son bulacağından, var güçleriyle Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble olan Müslümanları bölerler; onlarca büyük, yüzlerce orta, binlerce küçük hizbe, fırkaya, cemaate, baronluğa, tarikata, sekte ayırırlar; bunların arasına nifak, şikak, fitne, fesat, ayrılık, rekabet, düşmanlık tohumları ekerler; Allah’ın kardeş kılmış olduğu mü’minleri birbirine düşman ederler. İdeal ve teorik İslâm nizamında bir tek Ümmet vardır. Bu ümmet, çeşitlilik içinde birlik teşkil etmektedir. Hasta bir Müslüman toplumda ise Ümmet birliği yoktur. Her meşrep, her “Özel Diyanet”, her hizip ve fırka tam bir bağımsızlık içinde hareket etmektedir. Ehl-i Sünnet İslâmlığının kabul etmediği, Batinîlere ait olan “Mâsum İmam”, “Yanılmaz, hiç hatâ etmez Baron”, “Büyükler büyüğü Efendi Hazretleri” inancına sahip olan ve parçayı bütünle özdeşleştiren hattâ parçayı bütünden büyük gören birtakım beyinsizler Müslümanları paramparça etmişler, Ümmet birliğini hâk ile yeksan eylemişlerdir.
4. Sabataycılar, Müslümanların ve İslâmî hareketin başına ruh asaletine sahip bilgi, aksiyon (ahlâk), estetik boyutları güçlü ihlaslı, müstakim (doğru ve dürüst), icazetli, izinli, muktedir, ehliyetli, liyakatli liderler geçmesini istemezler. Aksine birtakım maceraperestlerin, arivistlerin (ikbal avcısı), yetersizlerin, üçkağıtçıların geçmesini temin edecek manevralara girişirler. Böylece İslâmî hareket dejenere olur, kirlenir, Müslümanlar da perişan olur.
5. Sabataycılarla birlikte hareket eden uluslararası Siyonizm ve İsrail Yahudileri kendi güdümlerinde bir İslâmî hareket isterler ve bunu gerçekleştirmek için şeytanı şaşırtacak planlar, programlar, stratejiler uygular. Burada isim vermem mümkün değildir ama son yıllarda bizdeki bazı anlı şanlı ve ünlü İslâmcıların kapalı kapılar ardında Sabataycılarla, Siyonistlerle, Masonlarla çok sıkı fıkı toplantılar yaptıkları, birlikte çalıştıkları kulağı delikler tarafından çok iyi bilinmektedir.
Bundan bin yıl kadar önce Ortadoğu’da birtakım Müslüman devletçiklerin ve prensliklerin hükümdarları ve baronları da, şahsî saltanatlarını ve ikballerini korumak için Haçlı kuvvetleriyle ittifak etmiş olduklarını tarih yazmaktadır. Bugün de buna benzer vak’alar ve manzaralar karşısındayız.
A. Çok zengin olacak; doların milyarıyla para ve mülke sahip olacaktır.
B. Çok yüksek makam ve mevkilere çıkacak; riyaset, ün, alkış, prestij devşirecektir.
Ancak bu adamın bilgi, aksiyon, estetik boyutu, ehliyeti, liyakati yükselmeye yeterli değildir. O halde ne yapacaktır? Arivizm yolunu seçecektir. Zengin ve yüksek makam sahibi olmak için Şeytan’la, Siyonistle, Sabataycı ile, Farmasonla, Vatikanla, Haçlı ile… velhasıl İslâm’a karşı ve düşman olan her güç ile ittifak edecektir. İslâm düşmanı o güçler, bu adama kara gözleri için yardım etmezler elbette. Onu İslâm’a karşı kullanacaklar, İslâmî hareketi ve kalkınmayı dinamitlemek için hiçbir fırsatı kaçırmayacaklardır.
Şifahî varoş kültürü içinde bulunan halk yığınlarının hiçbir şeyden haberi yoktur. Aldatılmak, aldanmak, kandırılmak onların kaderidir.
Dönen dolapları anlamak için sadece zeki olmak yetmez. Zekanın yanında akıl ve firaset bulunması da gerekir. Bizde başta büyük medya, eğitim ve üniversiteler olmak üzere nice güç, halkın akıllanması ve firasetlenmesi için değil, tam aksine sersemleşmesi, afyonlanması, uyutulması, hiçbir şeyi anlamaması için seferber olmuştur.
Tarihin hiçbir devrinde hırsızlar, yiyiciler, sürüngenler, sömürücüler, Müslümanları aldatanlar Ümmet’e hizmet etmemişlerdir. Onların hizmetmiş gibi gösterdikleri hezimetten başka şey değildir.
Bugünkü şartlar altında Müslüman yığınların uyarılması, akıllı ve firasetli hale getirilmesi mümkün müdür? Belki teoride mümkündür ama pratikte değildir. Müslümanları soymak, dolandırmak, oyalamak, afyonlamak için dehşetli bir tezgah ağı kurulmuştur. Uzun yıllardan beri İslâm’ı yüceltmek, Müslümanları hürleştirmek, hayırlı hizmet ve faaliyetler yapmak bahanesiyle milyarlarca dolar toplanmaktadır.
Peki bunca yıla, bunca paraya rağmen Müslümanlar niçin kurtulmadı?
Nerede yanlış yapıldı? Bu soruyu sormaya bile izin vermezler.
Müslüman halkın sorgulamaya, hesap istemeye hakkı yoktur. Onun vazifeleri:
a. Para vermek, maddeten desteklemek.
b. Körü körüne bağlanmak, alkışlamak.
c. Kayıtsız, şartsız itaat etmektir.
Halkı uyarmak için acı gerçekleri en çıplak şekilde dile getiren broşürler hazırlanmalı, İslâm’a hizmet perdesi altında bir takım kişilerin nasıl dolar milyoneri ve milyarderi oldukları belgelerle isbat edilmelidir. Yine, az sayfalı, fakat son derece vurucu gazeteler çıkartılmalı ve ülke sathında milyonlarca adet dağıtılıp okutulmalıdır.
Şu anda birtakım sahte İslâmcılar Siyonistlerle, Sabataycılarla, İslâm düşmanlarıyla sıkı bir iş birliği ve ittifak içindedir. Halk bunu bilmedikçe, öğrenmedikçe Müslümanların işleri rast gitmeyecektir! 05 Haziran 2003