PerşembeSalman Rüşdi, İslâm ve Müslümanlar aleyhinde yeni hezeyanlar savurmuş. 11 Eylül’de olup bitenlerin İslâm’la elbette alakası vardır diyor ve dinin vicdanlara hapsedilmesi gerektiğini söylüyor.

Din bir vicdan işiymiş. Elbette vicdan işidir ama aynı zamanda din yaşanan bir gerçektir. Mason Masonluğunu yaşayabilecek, Yahudi Yahudice yaşayacak, Komünist komünistliğini elbete yapacak, ateist dinsizliğini sergileyecek velhasıl şu dünyada ne kadar inanç, ideoloji, inançsızlık varsa bunların mensupları inançlarına göre yaşayabilecek, lâkin İslâm Müslümanların vicdanında kalacak, dışarıya aksetmeyecek.

İslâm dini ve fanatik Mülümanlar modernizmin karşısındaki en büyük engellermiş. Neymiş bu modernizm? Açıkça söylemiyorlar ama ben açıkça yazayım:

Modernizm, erkeklerin erkeklerle, karıların karılarla kiliselerde evlenebilmesidir.

Modernizm teknik imkanlara sahip, güçlü, cerbezeli toplum, millet ve ülkelerin fakir insanları ve ülkeleri sömürmesidir.

Modernizm, ilimlerin ve fenlerin ilerlemesinden yararlanarak daha öldürücü, daha fazla tahrip edici, daha çok ezici, yok edici silahların geliştirilmesi ve kullanılmasıdır.

Modernizm kadının seks, şehvet, cinsellik vasıtası ve âleti haline getirilmesidir.

Modernizm Allah’ı, âhireti, hesabı kitabı unutmak; lüksü, konforu, aşırı tüketimi, ten zevklerini, rahatı putlaştırmaktır.

Modernizm zengin ülkelerin ahlâksızlarının dünyanın öbür ucuna giderek ezilen, sürünen milletlerin çocuklarıyla fuhuş yapmalarıdır.

Modernizm altın buzağıdır.

Modernizm günah, isyan, tuğyan, azgınlık, küfür, şirk, zulüm, nifaktır.

İslâm ve Müslümanlar elbette böyle bir modernizmi kabul etmezler. İlmi ve fenni terakkileri, buluşları, keşifleri Müslümanlar reddetmez. Aksine bunlara sahip olarak yeryüzünde hakkı, adaleti, barışı hakim kılmak için kullanmak isterler.

İslâm dünyasındaki kötülüklerin, yüzde doksanı Batı’dan, Batı medeniyetinden gelmiştir.

Müslümanlar cihad ve fütuhat yapmak istiyormuş. Batılılar sömürgecilik yaparken iyi, Müslümanlar yeryüzünde İslâm barışını hakim kılmak için cihad ve fütuhat yapınca kötü. Bu nasıl bir mantıktır?

Peygamberimiz bu devirde gelmiş olsaydı, Salman Rüşdi gibileri Mekke putperestlerinden yana olacaklardı.

İslâm dünyasında bozukluk yok mu? Elbette var, lâkin o bozukluklar İslâm’dan değil, Müslümanlardandır.

Batı medeniyeti daha üstün ve daha güçlüymüş. Hiroşima’ya, Nagazaki’ye birer bomba atmış ve birkaç dakika içinde yüzbinlerce insanı öldürmüş. Şimdi ise, bir nükleer savaşta yüz milyonlarca, hattâ bir milyar insan ölebilirmiş. Amerikalılar atom bombası atınca bu güzel oluyor, Usame bin Ladin veya başka biri eline bir nükleer silah geçirip fırlatacak olursa, onun hareketi çok kötü oluyor. Amerika öldürünce suç olmuyor, teröristler öldürünce suç oluyor.

Teröristler biyolojik silah kullanabilir, mikrop saçarak ölümlere yol açabilirmiş, peki elli seneden beri gizli laboratuvarlarda mikrop üretenler kimlerdi? Amerikalılar ve Ruslar değil mi?Onlar mikrop harbine hazırlanırken iyi, teröristler bu silahı kullanmak isteyince kötü.

Dünya üzerindeki sefaletin, zulmün, toplu kıyımların, sömürünün, ahlâksızlığın, isyanların, tuğyanların sorumlusu Batı medeniyetidir. Yeryüzünde güvenlik kalmadı. Batı ülkelerinin silah sanayii gelişsin diye şu anda dünyanın en az elli yerinde mevziî savaşlar oluyor. Silahları bir gün gelecek, geri tepecekti. O gün geldi.

Batı’nın biyoloji, fizik, kimya alimlerinin yüzde doksanı ateisttir, din düşmanıdır. Marksizm Batı’dan doğdu, Darvinizm Batı’da icad edildi. Evrim teorisini, hiçbir ilmî esasa dayanmadığı ve çoktan iflâs ettiği halde, inatla okutmaya devam ediyorlar.

19’uncu asırda Batılılar Çin’de iki kere afyon savaşı yaptılar. Çin halkını afyon ticareti ve satışı ile uyuşturmak, çürütmek istiyorlardı.

Batı medeniyetinin afyonları vardır. Bu afyonların en şiddetlisi de din sadece bir vicdan işidir, inananların içinde kalmalıdır sözüdür. Din tabii ki, vicdan işidir, hidayet Allah’tandır. Kimse, Müslüman olması için zorlanmaz. Lakin din hayattan ayrılamaz, kopartılamaz. Bir Müslüman, İslâm dini onun nasıl yaşamasını istiyorsa öyle yaşamak hakkına sahiptir. Ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede İslâm dininin gerekleri serbestçe uygulanabilmelidir. Demokrasi bunu gerektirmiyor mu?

Ramazan gelecek halkın büyük çoğunluğu oruç tutacak iş ve ders saatleri iftar vaktine göre ayarlansın denilince kızılca kıyamet kopartıyor bazıları. Lâikliğe aykırı imiş. Asıl aykırı olan, dindarlara kolaylık gösterilmemesidir.

İslâm dünyasını büyük bir hapishane haline getirmek istiyorlar. Bunu başarabilirler mi? Hiç zannetmiyorum.

Afganistan’da kendi askerleriyle kara savaşı yapmak istemiyorlar. Taliban rejimini, Kuzey İttifakı güçleri vasıtasıyla yıkmak, bitirmek planlarını kuruyorlar. Başka İslâm ülkelerinde de, yeni Pol Pot’lar, Enver Hoca’lar, Burgiba’lar, Nasır’lar vasıtasıyla Müslümanları ezmek, kırmak, zincirlemek için stratejiler, planlar hazırlıyorlar.

Becerebilirler mi? İslâm dünyası çok büyük, çok dağınık bir coğrafya. Bir milyardan fazla Müslüman var. Ne kadar güçlü olsalar bu coğrafyaya hakim olamazlar, bir milyar insanı zincire vuramazlar.

Rûmîlerin (Romalılar’ın) bu sefer işleri zor.

Onlar Allah’ı unutmuşlardı ama Allah onları unutmadı.

Daha işin başındayız. Savaş çok uzun sürecektir. Ömrü olan çok şeyler görecektir.

Mâsum insanları öldürerek, bir ülkeyi harabeye çevirerek sonsuz adalet ve hürriyet için çalışıyorlarmış. Onların yaptığı sonsuz zulüm ve haksızlıktır. 09 Kasım 2001