Çarşamba günlü yazılar çıkmamıştır..

 

Yakın tarihimizde ve hâlen Türkiye’de bir iman-küfür savaşı cereyan ettiğini elbette kabul ediyorum. Bu savaşta İslâm ve iman safında âmil âlimler, kâmil mürşidler, gerçek mücâhidler, sâlih ve sâdık Müslümanlar bulunmuştur. Onlar bu savaşı dünyevî maksatlar için yapmamışlar; sırf ilahî rızayı kazanmak için hasbeten lillah ve muhlisâne (Allah için ihlâsla) çalışıp çabalamışlardır. Dünyevî ve maddî zararlara, eziyetlere, işkencelere mâruz kalmışlar; bazıları idam bile edilmiştir. Kendilerini rahmet ve minnetle anıyorum.

Ancak, bizdeki bu iman-küfür savaşına paralel başka bir savaş var ki, o bir din-dinsizlik savaşı değil, bir rant ve menfaat savaşıdır. Din ve iman uğrunda yapılan savaşla rant ve menfaat için yapılan savaşı birbirlerinden kesinlikle ayırmamız gerekir.

İslâm’a karşı olan bazı güçler, lobiler, egemen azınlıklar yıllardan beri bu ülkenin, bu devletin, bu milletin sırtından zengin olmuşlardır. Onlar bu menfaatlerini, dindar (veya öyle görünen) rantçılara kaptırmak istemiyorlar. İşte bugünkü kavganın mahiyeti budur.

Dinsiz rantçılarla dindar görünen rantçılar arasındaki savaşa islâmî bir savaş gözüyle bakmak Müslümanları yanıltır ve ileride büyük zararlar görmelerine sebebiyet verir.

Bugün, zâhiren dindar görünen öyle bir zümre var ki, perde arkasında trilyonları götürmektedir.

Halk bunları bilmiyor, tanımıyor. Bizim kulağımız delik, istihbaratımız kuvvetlidir. Kimin ihlasla, istikametle, feragat ve fedakârlıkla din, iman, Kur’an için çalıştığını ve savaştığını; kimin de mal ve cah elde etmek, dünyalık sağlamak, zengin ve şöhretli olmak için çırpındığını seziyoruz.

Müslüman geçinen rantçılar, kendi menfaatleri mevzuubahis oldu mu helâl haram dinlemiyor ve her yolla daha fazla çıkar temini için çalışıyor. “Bu yaptığınız doğru mudur?” diye itiraz edilince de, “Hangi devirde yaşıyoruz? Bu devir, bu düzen bozuktur. Böyle ortamlarda birtakım bozuklukları yapmak caizdir” gibi şeytanca cevaplar veriyorlar.

Otuz milyara yaptırılacak bir iş yüz otuz milyara ihvandan, “bizden” bir rantçıya yaptırılıyor.

On milyara alınacak bir mal elli milyara yine ihvandan, bizden birinden alınıyor.

Rant mevzuubahis olunca ne saçı bitmedik yetimin, ne gözü yaşlı dulun, ne işsiz ve perişan vatandaşın hakkı düşünülüyor.

Öyle hinoğlu hin rantçılar var ki, aynı ailenin fertleri çeşitli kesimlere ve hiziplere dağılmışlardır ve nerede bal varsa oradan hisselerini almaktadırlar. Bunlar sahte Müslümanlardır. Onların dini imanı paradır. Ne helâl, ne haram tanırlar.

Dinimiz rüşveti yasak etmektedir. Alan da veren de mel’undur. Yine dinimiz ve Şeriatimiz halktan haksız yere para almayı, baç toplamayı da yasaklamıştır. Bizim Şeriatimiz öyle âdil bir Şeriattir ki, bugün bazı yarı Müslüman rantçıların vicdanları sızlamadan irtikâb ettikleri nice ticarî ve iktisadî muameleyi bey’ bi’l-bâtıl olarak kabul edip yasaklamaktadır.

Rantçı İslâmcılar bu düzene hem kötü diyor, hem de onun haram ve necis kemiklerine, menfaatlerine, rantlarına tâlip oluyor.

Saçma sapan gerekçeleri vardır. Neymiş, Müslümanlar kuvvetlenmeli imiş. Haram ile, gayr-i meşru kazançla, dine aykırı işlerle güç mü kazanılırmış.

Birtakım din sömürücülerinin savaşı, gerçekten din-iman yolunda yapılan meşru bir savaş değil, bir rant ve menfaat savaşıdır. İhlaslı ve sâdık Müslümanlar bundan gafil olmasınlar.

Cemaatsizler

Geçen cumartesi köye giderken öğle namazını Ümraniye’de bir camide kıldım. Yedi saf cemaat vardı, sevindim. Ancak cemaatin içinde şık ve ütülü elbiseli, kravatlı, okumuş, doktor, mühendis, yüksek tahsilli, zengin, seçkin Müslümanları göremedim. Onların kimbilir ne önemli dalgaları vardır; Ezan-ı Muhammedî okununca camiye, cemaate gelemezler. Nicesi avanta, telif ücreti, ihale, taahhüt, komisyon, rant peşinde koşar. Namazı ve cemaati terkedip şehvetine uyanlar iflah olmazlar.

Evvelki gün de İstanbul’da akşam namazını büyük camilerden birinde eda ettim. Caminin pek yakınındaki bir binada islâmî bir vakfın açık oturumu varmış. Kerli ferli Müslüman şahsiyetler tartışacaklarmış. Oradan da, bitişikteki camiye gelen olmadı.

Benim bu sözlerim ve uyarılarım namaz kılmayan Müslümanlara değildir. Onlara hayır dualar ederim, inşaallah namaza başlarlar. Tenkitlerim namaz kılan İslâmcılar içindir. Bunları camide, cemaat içinde görmek mümkün değildir. Konferansta, mitingte, açık oturumda, seminerde, iftar show’da, ziyafette, çay sohbetinde sık sık görülürler de, beş vakit namaz cemaatinde görülmezler. Dindar geçinen, kendilerini koyu ve sofu Müslüman sanan, din rantı yiyen, Müslümanlara ışık tuttuklarını zanneden bu adamlar camiye niçin gelmezler, cemaate niçin katılmazlar?

Böyle adamların Müslümanlara önderlik taslamaları ne kadar esef verici ve gülünç bir şeydir. Kur’an ve Şeriat beş vakit namazı ve erkeklerin onları onları cemaatle eda etmelerini emrediyor; bunlar ise namaz ve cemaat konusunu hafife alıyor, ihmal ediyorlar. Bunlardan ne köy olur ne kasaba. Böyle ucuz Müslümanların bastığı yerde ot bitmez. Bunların peşinden gidenlerin burunları pislikten kurtulmaz.

Bir Müslüman topluluk beş vakit namazın cemaatlerini terkettiği zaman şeytan onları istilâ eder; sayıca kendilerinden çok az olan egemen güçlerin esiri olurlar, zillete ve zebunluğa mâruz kalırlar. 25 Mart 1999