Din ve Para
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cuma
On sene kadar önce, fotokopicilik yapan dindar bir dostum anlatmıştı. Dükkanına gençten biri gelmiş, özel konuşmak istiyorum demiş, bir kenarda kendisine sahte otobüs bileti basmasını istemiş. Kazanacağı paralarla İslâm’a hizmet edecekmiş…
Dostum bu sefili hışımla kovmuş. Aslında böylelerini polise vermek gerekir. Sahte otobüs bileti parasıyla İslam’a hizmet edecekmiş… Biz de inandık.
Bu anlattığım tip küçük bir sahtekârdır. Zararlıdır ama böylelerinin zararı büyük olmaz. Asıl korkulacak haşarat büyük oynayan, büyük vuran mikroplardır.
Bizim dinimizin temel emirlerinden biri istikamettir, yâni doğruluk. Bizim Peygamberimizin sıfatlarından biri Emîn’dir. Bu Arapça kelime, kendisine güvenilen kişi demektir.
Sıcak savaş hali dışında Müslüman hile ve hud’a yapmaz, doğruluktan asla ayrılmaz.
Eğrilikle, yamuklukla, haram yiyicilikle İslam’a hizmet edilmez.
Dinimiz rüşveti yasaklamıştır, alan da veren de cehennemliktir. Dinimiz kokuşma ile ilgili her şeyden uzak durmamızı emrediyor.
Müslüman haram yemez, haram yedirmez, harama bulaşmaz.
Müslüman riba almaz, riba vermez, ribaya yardımcı olmaz, riba katipliği yapmaz, ribaya âlet ve vasıta olmaz.
Müslüman ticarette, alış verişte, iktisadî ve mâlî münasebetlerde Şeriat’ın yasakladığı şeylere bulaşmaz.
Müslüman Yüce İslam dinine sadece hizmet eder, onu asla istismar ve istihdam etmez.
Din sömürücüleri, kadın satan pezevenklerden daha aşağıdır.
Dinî hizmetler ve faaliyetler için toplanan paraları zimmetlerine geçirenler dünyanın en aşağı, en bayağı, en alçak, en rezil, en namussuz, en şerefsiz insanlarıdır.
Din rantı yemek, uyuşturucu ticareti yapmaktan daha kötüdür.
Allah ziraati, ticareti, meşrû sınırlar içinde yapılan iktisadî ve mâlî işleri helâl kılmıştır. Meşru yollarla bunları yapan ve zengin olanların servetleri helaldir. Zekatlarını vermeleri, zekattan başka elden geldiği kadar hayır hasenat yapmaları, sadaka dağıtmaları da gerekir.
Şeriat’ın, aklın, hikmetin, vicdanın, insafın yasakladığı yollarla zengin olanlar, zahirde dindar ve sofu gibi görünseler de aslında şakidirler, haydutturlar.
“Biz haram yiyoruz, haram servetler biriktiriyoruz ama ileride bunlarla dinimize hizmet edeceğiz…” diyenlere sakın aldanmayın, kanmayın. İslam dini temiz dindir, bu temiz dine kirli, kara, necis, pis, haram para ile hizmet edilmez.
Dinimiz her şeyi bir hükme bağlamıştır. Meselâ zekat parasıyla cami yaptırılmaz. Birisi bir miktar parayı hayır yapılması için vasiyet etse, o para ile cami tezyinatı (süsü) yapılsa, vasiyet yerine getirilmiş olmaz. Haram para ile hayır yapılmaz, meselâ cami inşa ettirilmez.
Müslümanların önderi Hâtemü’l-Enbiya Resül-i Kibriya aleyhisselatü vesselam efendimizdir. Kur’ân’da “Resûlullah’ta sizin için en güzel bir model ve örnek vardır” meâlinde âyet bulunmaktadır. Peygamberimizin para ile olan muamelelerine bakınız. İcabında aç kalmış, maddî sıkıntı çekmiştir ama asla kendisi için para istememiştir.
Dini imanı para olanlar, gizli müşriklerdir.
Hadîs, yahut Hazret-i Ali’nin sözü veya kelâm-ı kibar olduğu söylenen çok önemli ve hikmetli bir uyarı vardır: “Kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın (yâni onun sadece namazına orucuna bakarak yanılmayınız.) Siz kişinin dinarlar ve dirhemler (parayla pulla) olan muamelesine bakınız” buyuruluyor.
Sahtekârlar, paraya tapanlar elbette ki, “Bizim dinimiz imanımız paradır. Bizim amacımız zengin olmak, din rantı yemektir” demezler. Onlar; din, iman, mukaddesat edebiyatı ve propagandası yaparak götürür, tokatlar, hortumlar, aldatır.
Dinî hizmet ve faaliyetler, zaruret olmadıkça parasız yapılmalıdır.
İslamî cematler, tasavvufî tarikatlar, hizmet teşkilatları finans kurumu veya holding gibi çalışamaz.
Tasavvuf ve tarikat zühd (dünyaya sırt çevirmek) esası üzerine kuruludur. Hakikî şeyhler, Rabbanî âlimler, kâmil mürşidler para istemezler, para kabul etmezler. Kendilerine vekaleten zekat ve sadaka parası verilirse bunları son kuruşuna kadar, almayı hakkedenlere çabucak dağıtırlar.
Büyüklerimizden İmamı Şâfiî hazretlerine bir miktar para gönderilmiş, “Lütfen bunları Mekke’nin fakir ve muttaki âlimlerine dağıtınız” denilmişti. Hazret paranın tamamını dağıtmıştı, halbuki kendisi de maddî sıkıntı çekiyor, âilesi kıvranıyordu. Dostlarından biri “O paradan bir miktar da siz alaydınız” deyince, “Bunu düşündüm ama takvalı, fakir, âlim şartı vardı, cesaret edemedim” buyurmuşlardır. İşte İslam büyüğü böyle olur.
Hakikî İslam hizmetkârları kanaat, tevazu, iktisat içinde yaşarlar. Sefalet çekseler bile dinî hizmetler için toplanan paralardan bir kuruş kendileri için almazlar, harcamazlar.
Lüks, israf, aşırı tüketim, debdebe, tantana, ihtişam, şaşaa, gurur, kibir, gösteriş içinde yaşayan kimseler olgun Müslüman değildir. Bunlar Ümmet-i Muhammed’e önder ve örnek olamaz. Böyle kimselerin peşine düşenlerin burunları pislikten kurtulmaz.
Dünyanın en ahmak ve beyinsiz insanları, dinî hizmet yapılacak diye din sömürücülerine para verenlerdir.
Hakikî âlimler, hakikî şeyhler, kâmil mürşidler, gerçek mücahidler ücretlerini Allah’tan beklerler. Halik (yaratan) için yapılanların ücretini mahlukattan (Yaratıklardan) beklemek ve istemek akıllı ve firasetli kimselerin kârı (işi) değildir.
Allah Bediüzzaman Said Nursî hazretlerine rahmet eylesin. O bin bir sıkıntı ve eziyet içinde yaşamış, lakin kimseden para ve hediye almamıştır. Yakın tarihimizdeki diğer hakikî âlimler, şeyhler, mürşidler de öyle yapmışlardır.
Sevgili Müslümanlar! Allah’ın size ihsan etmiş olduğu servetleri ve paraları yine Allah yolunda ihlâsla, istikametle, firasetle yerli yerinde harcayınız. Zekatlarınızı fakirlere veriniz. Bol bol yardım, sadaka dağıtınız. Sakın din sömürücülerine, mukaddesat bezirgânlarına para kaptırmayınız. Sadece paralarınızı kaptırmış olmazsınız, ayrıca büyük günaha da girmiş olursunuz.
Fakirler sizi bulamazlar, siz fakirleri arayıp bulunuz ve bizzat yardım ediniz.
Ehl-i Sünnet mezhebine uygun olmak şartıyla ilmihaller, dinî ahlak kitapları, müslümanları uyaracak risaleler satın alıp bunları, okuyup yararlanacak kimselere hediye ediniz.
Sizden toplanan paralarla bir takım din baronları dolar milyarderi oldular. Artık yeter. Bundan sonra paralarınızla, yardımlarınızla Allah’ın rızasını, Resûl’ün şefaatini kazanmaya bakınız.
İhlasla ve akıllıca yapacağınız en küçük bir harcama, hayır hasenat kaybolmaz. Sokaktaki aç bir kediyi, aç bir köpeği doyursanız size müekkel melekler (Kiramen kâtibîn) bu hayrınızı sevap defterinize yazarlar.
Hayırlarınızla, zekat ve sadakalarınızla kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız. İşlediğiniz günahları affettirmek için Allah için sarfediniz.
Hakikî din hizmetkârları sizden para istemez. 12 Mayıs 2001