Dinde Değişim Olmaz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
İslâm dininin sabiteleri (değişmez hükümleri ve değerleri) vardır. Bunlardan biri de İslâm’ın değişmezliği prensibidir. İslâm’da reform, değişiklik, yenilik olmaz, yapılamaz. Böyle bir şey İslâm’ı tahrif etmek demektir.
Siyonistler, Haçlılar, Kriptolar büyük paralar ve gayretler harcayarak İslâm’da yenilik, reform, değişiklik yapılmasını istiyor.
Kur’ana, Sünnete ve on dört asırlık icma-i ümmete göre, Allah katında tek hak din İslâm’dır. Onlar bunu değiştirmek ve yerine
hükmünü getirmek istiyorlar. İslâm, zuhurundan bu yana
Onlar bunu da değiştirmek, yerine
inancını ve hükmünü koymak istiyorlar.
Bir insan Hz. Peygamber’in (Salat ve selam olsun ona) davetini ve tebliğini duymuşsa, bu daveti red, tekzib ve inkâr ettiği takdirde ehl-i necat ve ehl-i Cennet olmaz. Siyonistlerin ve Haçlıların safında yer alan reformcular, değişimciler, yenilikçiler ise bunun tam tersini söylüyor, “Ehl-i Kitab da ehl-i necat ve ehl-i Cennet’tir” yeni inancını ortaya koyuyor.
Bugün İslâm dininin saflığı tehdit eden büyük tehlikelerden biri de dinde yenilik, dinde değişim, dinde reform hareketidir. Milyonlarca saf ve cahil Müslümanın imanları bu hareketin yanlış inançları yüzünden tehlike altındadır.
Onların iddialarından biri de şudur: “Müslümanlar Allah inancında Ehl-i Kitab ile ittifak halindedir.” Bu büyük bir yalandır.
İslâm’ın Allah inancı özeti “Alemlerin Rabbi olan Allahü Teala ve Tekaddes hazretlerinin kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olduğu” inancıdır. İslâm’ın bu konuda Ehl-i Kitab ile ittifak halinde olduğu büyük bir iftiradır.
Kur’an çok açık ve seçik olarak
beyan ederken, değişimciler hiç haya etmeden
(Allah’ın oğludur)
İslâm’ın temellerinden biri de La ilahe illallah dedikten sonra, bunun akabinde Muhammed Resulullah demek ve buna kalben hiç şüphesiz şekilde iman etmektir. Değişimciler bir bütün olan Kelime-i Şehadeti iki parçaya ayırıyor ve gayr-i müslimlerin hatırı için ikinci kısmını söylemeyiverelim diyorlar.
Hz. Muhammed zuhur ettikten sonra, onun davetini işitip de red, inkâr ve tekzib edenler kesinlikle kurtulamazlar.
İslâm’da tebliğ ve davet vardır. Kur’anla, Sünnetle, icma-i ümmetle sabittir ki, Allah katında tek makbul ve geçerli hak din İslâm’dır. İslâm’dan başka, İslâm’ın dışında hak din yoktur.
Onlar bizim dinimizi inkar ediyor, İslâm ilahi bir din değildir, uydurma bir dindir diyorlar. Onlar Peygamberimizi inkâr ediyorlar. Onlar Kur’anı inkar ediyorlar, o ilahi kitap değildir, kul sözüdür diyorlar.
Sonra
“onlar da ehl-i necattır, onlar da ehl-i Cennettir, onlar da ibrahimi dindir” iddiasını ortaya atıyorlar. Onların bu iddia ve inançları batıldır; Kur’ana, Sünnete, icma-i ümmete, mantığa aykırıdır.
Yenilikçiler ve reformcular
iddia ediyorlar. Bu iddia da batıldır, yalandır, iftiradır. Kur’an öncelikle Ehl-i Kitab’ı İslâm’a çağırmaktadır.
Teklif ediyorum:
Bu oturumu adil bir noter idare etsin (Noter’in İslâmi adı “katib-i adldir).
Milyonlarca halk gerçekleri öğrensin.
Müslüman kardeşlerimi uyarmak istiyorum: İslâm dini tek hak dindir. Tek hak ve geçerli din oluşunda müşareket (ortaklık) kabul etmez.
BOP, ılımlı İslâm gibi cereyanlar batıldır. Dinimizde diyalog diye bir kurum, değer yoktur. İslâm’da davet ve tebliğ vardır. Tevhid ve Teslis birbiriyle bağdaşmayan iki zıt inançtır. Din eğitimi almamış, din bilgi ve kültürleri zayıf Müslümanların imanları değişimci propaganda yüzünden büyük tehlike altındadır. Reformcu, yenilikçi, değişimci, diyalogçu bir kimsenin ardında kılınan namaz sahih olmaz.
İslâm Allah’ın koruması altındadır. İslâm’a bir şey olmaz ama vahim bid’atlere inanan Müslümanlara yazık olur.
Japonya’daki deprem, tsunami ve nükleer santral patlaması büyük faciasının küçük ve gülünç bir ayrıntısı, milyonlarca insan içinde sadece bir Türkün pencereden atlaması hadisesidir.
Japonların olgunluğu, sabrı, vatanseverliği, ahlakı ve karakteri, metaneti, azmi, gayreti düşmanları tarafından bile kabul edilen tartışmasız bir realitedir. Son felaketten sonra da orada halk büyük bir sükûnet içindeymiş.
İkinci dünya savaşının sonuna doğru ABD donanmasına kamikaze saldırıları yapanlar Japonlardı.
Bizim onlardan alacağımız çok dersler vardır.
Nükleer santralların güvenliği konusunda hiçbir ülke Japonya kadar tedbir alamazdı. Buna rağmen patlamalar oldu, dünya ve insanlık büyük bir facianın eşiğine geldi. Nükleer santrallar bizde de kurulacak ve çalışacak. Peki
(olası) bir faciada, depremde, savaşta bunların güvenliğini koruyabilecek miyiz?
Biz dünya işlerinde Japonlar kadar başarılı, tedbirli, etkili, miyiz?.. Maalesef kimse böyle bir iddiada bulunamaz. Biz Japonlar kadar çalışkan, ahlaklı, faziletli, disiplinli olsaydık, Türkiye bugün dünyanın bir numaralı medeniyet merkezi olurdu.
Japonların kimonosu onları geri bırakmadı. Sabataycılar Müslüman kadın ve kızların başörtüsünün gerilik ve gericilik olduğunu iddia ediyor.
Japonların o çok çetrefil, öğrenilmesi ve öğretilmesi çok zor, kargacık burgacık yazıları onları geri bırakmadı. Biz niçin Latin harfleriyle onlar gibi ileri ve zengin olamadık?
Japonların millî dini Şintoizm onları geri bırakmadı da bizi İslâm mı geri bıraktı?
Japonlar
ve feci şekilde yenildiler, kayıtsız şartsız teslim olmak zorunda kaldılar.
Biz ise
, bozuk ideolojiler ve düzenler ülkesiyiz. Japonya ve Türkiye… İki ülkeyi kıyas ediniz… 17 Mart 2011