Dinde Reform Hıyaneti
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 25 Aralık 2018
Pazartesi
Bazı Müslümanlar ne büyük saçmalıklar yapıyor. İslâm’ı yüceltmek için dinde reform, dinde değişiklik, dinde yenilik yapacaklarmış.
Bundan daha büyük akılsızlık olur mu?
Müslümanın vazifesi kendini İslâm’a uydurmaktır, İslâm’ı kendisine değil… Hangi sahada reform yapmalıyız?
Kesinlikle dinde değil.
Kendimizde reform yapmalıyız. İslâm’ı iyi anlamak, İslâm’ı hayatımıza ve hayata uygulamak için.
İslâm’ın islaha, reforma, değişikliğe, yeniliğe ihtiyacı yoktur. Bunlara biz Müslümanların ihtiyacı vardır.
Yeterli sayıda:
1. Vasıflı Müslüman yetiştirmeliyiz. Vasıflı Müslüman ne demektir, bunun şerhinin özeti 300 sayfa tutar. Bilgi ve inançta vasıflı… Kültürde vasıflı… Ahlâk ve karakterde vasıflı… Ahirete hazırlanmakta ve dünya işlerinde vasıflı… Sanatta vasıflı…
2. Güçlü Müslüman yetiştirmeliyiz.
3. İhlâslı Müslüman yetiştirmeliyiz.
4. Yedi sekiz lisan bilen icazetli ulemâ yetiştirmeliyiz.
5. Çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün has hizmetkârlar yetiştirmeliyiz.
İmamı Gazalîler, Selahaddin Eyyubîler, İmamı Şa’ranîler, Mimar Sinanlar, Barbaros Hayreddinler yetiştirmeliyiz.
İcazetli, hakikî, ihlâslı, güçlü fukaha yetiştirmeliyiz.
Dinde reform saçmalıklarını bırakalım da; para, mal, servet, kazanç konusundaki sapıklıklarımızı, ahlâksızlıklarımızı, çarpıklıklarımızı, karaktersizliklerimizi düzeltmeye bakalım.
Eski gayretli Müslümanların üç ayda gittikleri yerlere şimdi uçaklarla birkaç saatte gidiliyor. İktisatta, ticarette, ihracatta, üretimde, hizmette, güzel sanatlarda, tatbikî sanatlarda dünyaya dağılıp hizmet etmeliyiz. Endonezya ordularla değil, ticaretle feth edilmiş, Darülislâm’a katılmıştır.
Para ve mal hırsı için zengin olmayı bırakalım da, İslâm’a hizmet için, malî ibadet yapmak için para kazanmaya bakalım.
Müslümanların zekasına, dehasına, çalışkanlığına, dürüstlüğüne, emin (güvenli) oluşlarına, sanatkârlığına, azmine, sabrına, ahlâk ve karakterine bütün insanlık hayran kalmalıdır.
Her iş, her beşerî faaliyet, her hizmet taşının altından bir Müslüman çıkmalıdır. Sibirya’nın doğusundaki Vladivostok’ta, Kanada’nın Pasifik sahillerindeki Vancouver’de, Finlandiya’nın Tampere şehrinde, Kongo’da, Tonga’da, Fiji Adalarında, Pekin’de… her yerde Müslüman tacirler, Müslüman iş adamları, Müslüman uzmanlar, Müslüman ustalar harıl harıl çalışmalı, hizmet etmelidir.
Bu hayırlı insanlar kazandıkları paranın yeterli bir kısmını Allah yolunda hayırlı hizmetlere ayırmalıdır. Kesinlikle bid’atçilere, din baronlarına, yarı mühtedilere, dini imanı para olanlara, Kur’ân’a ve sünnete aykırı iş edenlere, kâfirlerle sıkı işbirliği yapanlara, Ehl-i İslâm’ın beytülmalini zimmetlerine geçirenlere zırnık vermemelidir.
Endülüs’ü feth eden ilk Müslümanlar bugüne göre ilkel yelkenli gemilerle İngiltere’ye gitmişler.
Kristof Kolomb’tan çok önce Amerika’ya gitmişler.
Korkunç zorluklara katlanarak Çin’e gitmişler.
Bizde o ilk Müslümanlardaki gayretin binde biri bile yok.
Tevhid inancından, Kur’ân’dan, icmâ-i ümmetle sabit temel din hükümlerinden zerre kadar ödün vermeden dünyaya yayılmalıyız.
Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişiklik, ılımlı İslâm, light İslâm, kâfirlerin istediği İslâm gibi saçmalıkları, hıyanetleri, kuruntuları, sapıklıkları bırakalım da kendimizi ilk Müslümanlara benzeterek doğru dürüst, gerektiği gibi hizmetler, faaliyetler yapalım.
Türkiye’nin geleceği liselerindedir. Liseleri iyiyse, vasıflıysa, güçlüyse; bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli, medenî (bedevî değil), iyi, doğru, dürüst vatandaşlar yetiştiriyorsa ülkenin geleceği parlaktır, aksi takdirde gelecek karanlıktır.
Lâikçilik ideolojisi veya anti-İslâm dolayısıyla liselerimizde okuyan Müslüman gençlere sağlam din eğitimi ve kültürü verilemiyor.
Bugünkü din ve ahlâk dersleri kesinlikle yeterli değildir. Hattâ bir bakıma bunlar bir aldatmacadan ibarettir.
Müslüman bir liseli nasıl olmalıdır?
1. Kur’ân’a, Sünnete, icmâya uygun sahih (doğru) bir inanca sahip olmalıdır.
2. Sünnete bağlı bir Müslüman olmalıdır; cahilî asabiyetlere, İslâmcılığa, aktivist doktrinlere, bid’atlere bağlı olmamalıdır.
3. Beş vakit namazını kılmalıdır. Haftada bir cumaya gitmek yeterli olmaz.
4. Yüksek ahlâk, karakter, fazilet (erdem) sahibi olmalıdır.
5. Genç bir beyefendi olmalıdır.
6. Mürüvvetli olmalıdır, fütüvvet ahlâkına sahip olmalıdır.
7. Serserilikten, tulumbacılıktan, apaşlıktan, külhanbeylikten, her türlü âdilikten ve bayağılıktan uzak olmalıdır.
8.İffetli olmalıdır.
Bugünkü eğitim sistemimizle yeterli sayıda böyle genç Müslüman yetişmez.
Böyle gençlerin yetişmesi için paralel ve alternatif bir eğitim sisteminin devreye sokulması gerekir.
Benim bu anlattığımı gerçekleştirmek için yüzde yüz olmasa da yeterli hürriyet vardır.
Liseli gençlik için haftalık bir dergi çıkartılmalıdır. Bu dergi kesinlikle cemaat dergisi olmamalıdır.
Her sayısı en az bir milyon adet basılmalı ve satılmalıdır. Bedava dağıtılmamalıdır.
Sadece liseli gençler değil, her yaştan herkes bu dergiyi merakla, ilgiyle, seve seve, heyecanla, kıraatinden (okumasından) zevk ve haz alarak ve çok faydalanarak okumalıdır.
Bu dergi, Arap âlemindeki el-Cezire televizyonu gibi başarı sağlamalıdır. (Fransa’da yayınlanan Le Phosphore adlı gençlik dergisinden ilham alınabilir.)
Gençlik için eski Fütüvvet Teşkilatına benzer bir teşkilat kurulmalı ve yurt sathında binlerce gençlik merkezi açılmalıdır.
Gençliği yetiştirme çalışma ve hizmetlerinde rekabet değil, müsabaka (yarışma) zihniyeti hakim olmalıdır.
Yüz binlerce gence güzel sanatlar ve geleneksel el sanatları öğretilmelidir.
Titizlikle seçilecek üstün kabiliyetli ve ahlâklı gençlere, iyi yetişmeleri için masraf edilmelidir. Kesinlikle burs verilmemelidir. Yetişmesi, tekamül etmesi (olgunlaşması için para harcanmalıdır.)
Çok üstün, çok güçlü, süper bir genç yetiştirmek için (16 yaşından 26 yaşına kadar), kendisine bir kuruş nakit vermemek şartıyla beş milyon dolar, çok planlı ve programlı bir şekilde harcanmalıdır. Bugünkü burs sistemi, gençlere çok az bir cep harçlığı vermek şeklinde uygulanmaktadır. Yetişmeye, üstün ve güçlü olmaya faydası yoktur.
Liseli gençlere teşebbüs-i şahsî (kişisel girişim) zihniyeti aşılanmalıdır.
Bazı çalışkan, parlak, iyi gençlerin cebir, geometri, fizik, kimya sahasında uluslararası yarışmalarda birinci olmaları, ödül kazanmaları hiç önemli değildir.
Gençlerimiz yazılı ve edebî Türkçe, tarih, felsefe, mimarlık, dekorasyon, güzel sanatlar, tatbikî sanatlar, fotoğrafçılık gibi saha ve konularda birinci olmalıdır.
Lise gençlerimizeOsmanlıca öğretmek konusunda büyük bir seferberlik başlatılmalıdır.
Türkiyeli bir genç… Anadili Türkçe… Lise veya kolej mezunu… Klasik Türk edebiyatının en büyük edibi ve şairi Fuzulî’yi okuyup anlayamıyor… Böyle bir gence kaliteli, üstün, başarılı denilebilir mi?
1928’den önce basılmış bir Fuzulî Divanı’nı okuyamayan, mânâsını anlayamayan, şerh edemeyen bir Türkiyeli genç okur-yazar bile değildir.
Kötü düzen ve sistem Müslüman gençleri cahil yetiştirmek istiyor. Peki, Müslümanlar ne yapıyor?
On gün kadar önce Sultanahmet civarında, yakındaki bir liseden çıkmış gençleri gördüm. Havalar henüz soğumamıştı. Gençler gömleklerinin yakalarını açmışlar, iki düğme çözmüşler, kravatları sallanıyor… Gömleklerin etekleri pantolon dışına çıkmış… Gülüşerek, boş laflar ederek, şakalaşarak yürüyorlardı…
Bundan 50-60 yıl önce liseli gençler sokakta, caddede, meydanda böyle gezmezlerdi. Birer küçük beyefendi gibi gezerlerdi. Kız öğrencilere baktım. Kimisi mini etekli idi. Bazıları Münevver’e benziyordu… Böyle liseli genç kız olmaz. Liseli kız, küçük bir hanımefendi olmalıdır.
Lise gençliğimizi iyi, güçlü, vasıflı, üstün yetiştirmezsek ülkemizin, halkımızın, devletimizin geleceği çok karanlıktır, çok karanlık… Bazı cemaatlerin hizmet ve faaliyetleri, kendilerine taraftar bulmaya yöneliktir. Bunun İslâm’a, Ümmet’e, memlekete faydası olmaz. 03 Kasım 2009