Dinî hayatta anarşi ve kaos çıkartanlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Aralık 2018
Cuma
Dinde reform, değişiklik ve yenilik isteyenlerin şu marifetlerine bakınız:
*
1400 seneden beri Müslümanlar boşuna şeytan taşlıyormuş. Bizim ilahiyatçımız bunun dinde yeri olmadığını yeni keşfetmiş… Aman ne keşif ne keşif…
*Kitabında
diyerek Yüce Rabbimizi bir Roma putuna benzeterek Allah’a imanın
şartını vahim şekilde ihlal eden İranlı yazar büyük mücahitmiş, büyük şehitmiş, onun kitaplarını okuyarak doğru yolu bulacakmışız…
*Pakistanlı bir hoca-yazar, Müslümanların ilk üç asırdan sonra Rab, İlah, Din, İbadet kavramlarının asıl mánâsını yitirdiklerini ve sapıttıklarını iddia ediyor. Bu zatın peşinden gidenler bu korkunç iftirayı reddedecekleri yerde kabulleniyorlar.
*Peşinden gidilecek hiçbir İslâm büyüğü kalmamış gibi bazıları
büyük önder, büyük kurtarıcı, büyük rehber ve mürşid olarak gösteriyor. Böylece Müslümanların kurtulacağını sanıyor.
*Pakistan’da binden fazla müftünün, fakihin, din aliminin, mürşidin lânetlediği ve reddettiği
adındaki kimse,
iddia etmiş, onlardaki hükümlerin bu devirde geçerli olmadığını söylemişti. İşte bizde de bu zatın hayranları, takipçileri var.
*Kur’ân
diyor ama bizde bazı diyalogçular ve hoşgörücüler
(Sanki cennetin anahtarları onların elindedir) diyorlar. Bu söylemleri ile
ayetine karşı çıkmış oluyorlar.
*Şu ilahiyatçıya bakınız.
Peki Ehl-i Kitabı imana ve İslâm’a çağıran bunca âyeti nasıl inkar ve te’vil ediyor?
*Bazıları işin kolayını bulmuşlar.
diyerek
Peki Kur’ân’da Allah
buyurmuştur.Bu âyetlere niçin uymuyorlar?
*Bir takım sapıkların elinde tapu senedi gibi
var.
diye.
Aleyhillâne…
*Kendilerini selefî gösteren birtakım adamlar, Cuma namazından sonra sünnet ve zuhr-i âhir namazı kılınmasının son derece aleyhindeler. Hattâ bazı taşra şehirlerinde cemaat ile bunlar arasında sert tartışmalar olmuştur. Bu adamlar, Müslümanların camilerde sünnet ve nafile namazı kılmalarını niçin istemiyorlar?
Bir İslâm ülkesinden bozuk bir mezhebin propagandasının yapılması, revacının sağlanması için birtakım kimselere paralar verildiğine dair rivayetler var. Benim bu yazıma birileri yine çok kızacaktır. Sövüp saymalar, hakaretler, iftiralar, karalamalar, tükürükler…
Sevgili Müslüman kardeşlerime hatırlatırım:
1. İtikatta ehl-i sünnet mezhebinde ve yolunda olmalıyız.
2. Amelî işlerde dört hak mezhepten birini bütün olarak kabul edip ona uymalıyız.
3. Mezheplerin hükümlerini ve kolaylıklarını karışık şekilde uygulamak yani
4. Dinimizi icazetli gerçek hocaların yazdıkları muteber ve güvenilir ilmihal kitaplarından öğrenmeliyiz.
5. Ehliyetsiz ve liyakatsiz kimselerin yazdıkları Kur’ân tefsirlerini ve diğer din kitaplarını alıp okumamalıyız.
6. İcazetli gerçek müftülerden başkasından fetva ve ruhsat almamalıyız.
7. Din hakkında kendi kafamızdan, kendi re’yimizle konuşmamalıyız.
Aksi taktirde kaosa, anarşiye, fesada yol açmış, sapıtmış oluruz. Bu sapıklık bazen maazallah küfre kadar gidebilir. Selamet, din konusunda itaatli, disiplinli olmaktadır.
Bütün Müslümanlar
olurlar ve dinî konularda çekişmezlerse birlik ve beraberlik büyük ölçüde sağlanmış olur.
*Din paraya, menfaate âlet edilmesin.
*Din nefsanî ihtiraslara, riyaset hırsına vasıta kılınmasın.
*Din haram yemeye alet edilmesin.
*Din ayağa düşürülmesin.
*Din yücedir, yüce tutulsun.
*Din azizdir, ona ihlasla, ücretini Hak’tan bekleyerek, Peygamberimizin metodu ile hizmet edenler aziz olurlar.
*Dini âlet edenler, vasıta kılanlar sonunda zelil ve rezil olurlar.
*Para ve menfaat karşılığında bozuk mezhepleri, bozuk itikadları yaymaya çalışanların âkıbetleri iyi olmaz.
Ne mutlu Allah’ın ve Resulünün rızası dairesinde hizmet edenlere. Onlar ücret ve mükafatlarını halktan değil, Hak’tan beklerler. 11 Ekim 2008