Bozuk

derin düzenciler

İslâm’ı sinsice mihraptan yıkmayı planlamışlardı. Bu maksatla

reformcu, dinde yenilikçi, dinde değişimci, mezhepsiz, telfik-i mezahibçi, Fazlurrahmancı

(Tâtiliye mezhebi),

Sünnet inkârcısı, Afganîci, BOP’çu, ılımlı İslâmcı, üç ibrahimî dinci
İslâmcılar ve ilahiyatçılar

yetiştirdiler. Bunlar hayli tahribat yaptı, nice Müslümanın ayağını kaydırdı ama güçleri yeni bir İslâm çıkartmaya yetmedi.

Derin düzenciler, münzel (Allah katından indirilmiş) ilahî İslâm’ın yerine, uydurulmuş bir

hümanizma ve ideoloji İslâm’ı

çıkartmak için

devreye kadınları soktular

. D.İ. Başkanlığında resmen hizmet veren

öyle kadın ilahiyatçılar gördük ki

, Buharî’de geçen bir hadîs için “Peygamber’e söyletmişler” diyecek kadar ileriye gitti. Neymiş efendim, bu hadîs feminizme uygun değilmiş. Esasları ve hükümleri Allah tarafından konulmuş, ayrıntıları Resulullah (Salat ve selâm olsun ona) belirtilmiş Yüce İslâm dininin yanında

Feminizm

gibi sapık bir ideolojinin sözü mü olur?

28 Şubat post-modern darbesinden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’na birtakım

Ergenekoncular

sokuldu. Başkanlığın yan kuruluşu olan

Diyanet Vakfında

da birtakım

Ergenekoniçalar

kadrolaştırıldı. Rivayete göre bunların içinde

ateist

olanları bile varmış.

28 Şubat baskısı azalınca birtakım tasfiyeler yapıldı,

bazı Ergenekoncu kadınlar tasfiye edildi.

Bunun üzerine bütün

çağdaş çevreler feryadı bastı.

Diyanet İşleri Başkanlığına son yıllarda

13 bin Kur’ân kursu hocası, vâize, müftü yardımcısı kadın personel alınmıştır.

Bunların hepsini suçlamak gibi bir aşırılık aklımın köşesinden geçmez ama bunlar içinde

bozuk itikatlı, Feminist, reformcu

olanlar mutlaka tasfiye edilmelidir. Buharî’de geçen bir hadîs için “Peygambere söyletmişler” diyen kadın bir müftü yardımcısı için

Başkanlık tahkikat yapmış mıdır?

Büyük bir vilayetimizde

Müftülük dairesi genç vaizelerden ve kadın Kur’ân hocalarından bir
musikî heyeti kurarak

erkeklere ilahî konserleri verdirtti. Genç kadınların namahrem erkeklere konser vermesini İslâm fıkhı, İslâm Şeriatı, İslâm ahlakı kabul etmez. Böyle bir şey kadınların haklarına, hürriyetlerine, haysiyetlerine de asla aykırı değildir.

Diyanet İşleri Başkanı da olsa, büyük vilayet müftüsü de olsa, ünlü İlahiyat profesörü de olsa hiç kimsenin Kur’ânın ve Sünnetin, fıkhın ve Şeriatın kesin hükümlerini zorlamaya, sınırları aşmaya hakkı yoktur.

Kadından erkeklere imam olmaz diyorsa Şeriat, bunun aksine hiçbir ictihad ve fetva kabul edilemez. Kadınlar camilerde erkeklerden ayrı olarak, kendilerine ayrılmış yerlerde namaz kılarlar diyorsa Şeriat ona da itiraz edilmez. Çünkü doğru olan hüküm odur.

Kur’âna, Sünnete, icmâ-i ümmete, fıkha, Şeriata, İslâm ahlâkının ilkelerine bağlı olan sahih itikatlı hanım vazifelileri tenzih ederek söylüyorum: Diyanet kadrosundaki Feminist, reformcu, dinde yenilik ve değişiklik taraftarı, mezhepsiz, telfik-i mezahibçi, Fazlurrahmancı, BOP’çu elemanlar tasfiye edilmelidir.

“Sen bunların ekmeği ile mi oynuyorsun?..” Hayır, ben dinimi korumak istiyorum. O hanımlara devletin başka dairelerinde vazifeler verilebilir. Bu zihniyete sahip olanların Diyanet’te yeri yoktur.

Diyanet’te vazife görecek ve Buharî’de geçen bir hadîs için “Peygambere söyletmişler” diyecek… Böyle bir şey hizmet değil, hezimettir. Diyanet’te hizmet görecek hanımlar

Fatimatüzzehra, Ümmülmü’minîn Hazret-i Aişe, Hazret-i Râbiatüladeviyye

meşrebinde olmalıdır.

(İkinci yazı) İstanbul Nelerin Merkezidir?

Bir İtalyan, İstanbul için

“Dünyanın lüks merkezi”

demiş, elhak doğru söylemiş. Sadece lüks merkezi mi?.. Hayır daha nice şeylerin merkezi.

Fuhuş merkezi. İçki merkezi. Kumar merkezi. Lotarya merkezi. Uyuşturucu merkezi.

Aynı zamanda kültür merkezi mi?..

Hayır, değil. Halkının, atalarının Türkçe mezar kitabelerini okuyamadığı bir şehir kültür merkezi olamaz. Peki ne olur? Mültür merkezi olur. Daha daha ne merkezi?

Trafik sıkışıklığı merkezi. Beton yapılaşma merkezi. Şehircilik açısından çirkinlik merkezi. Büyük küçük suçlar merkezi. Cep telefonu merkezi. Zevzeklik merkezi. Zenginlerin çılgınlar gibi tıkınma merkezi.

Fakirlerin yutkunma merkezi. Dünyanın tezatlar (çelişkiler) merkezi. İsraf ve aşırı tüketim merkezi. Bilcümle ve bilumum sefahatlerin merkezi. Beyinsizlikler merkezi. Sabataycıların merkezi. Gizli/Kripto Yahudilerin merkezi.

Günahlar ve isyanlar merkezi. Fısk u fücur merkezi. Nifak merkezi. Müslümanların gaflet merkezi. Gurur merkezi. Nefs-i emmâreler merkezi.

Üç binden fazla caminin minarelerinin ve içinin hoparlörler merkezi. Cami avlularındaki WC’ler merkezi. Cehalet merkezi. Çağdaşlık merkezi. Cuma ezanı okunduğunda Müslümanların dükkanlarını ve işyerlerini kapatmama merkezi.

Türkiye İslâmcılarının merkezi. Ramazanda beş yıldızlı fısk u fücur mekânlarında lüks iftarlar verilme merkezi. Dinlerarası Diyalog merkezi.

Yahu be adam, şu İstanbul’da hiç övülecek hayırlı şeyler yok mu, biraz da onlardan bahsetsene!.. Ah efendim hiç olmaz olur mu? Sayayım birer birer:

Günde beş kez ezan-ı Muhammedî okununca Müslümanların yüzde sekseni camilere seğirtiyor ve cemm-i gafir halinde namaz kılıyor. Şu İstanbul hem namaz, hem cemaat merkezi.

Muhadderat-ı İslâmiyenin (Müslüman kadınların) maşallah yüzde sekseni şer’î tesettüre ve hicaba girmiş ve bürünmüş vaziyette. Tesettür merkezi. Müslüman halk riba ve faizden (ikisi aynı şeydir) nefret ettiği ve uzak durduğu için bankalar sinek avlıyor.

Müslüman cemaatler, dernekler, vakıflar, gruplar, hizipler, fırkalar maşallah can ciğer kuzu sarması kardeşlik havası içindeler. Çeşitli meşreblere mensup mü’minler arasından su sızmıyor. İstanbul bir din kardeşliği merkezi olmuş.

Daha sayayım mı? 01 Ocak 2011